Türk'ün gücünü dünyaya gösterdiği büyük zafer Çanakkale Zaferi'nin bu sene 18 Mart'ta 106. yılını kutlayacağız.
Çanakkale Zaferi ile birlikte, Şehitler Günü olarak da kutladığımız bu anlamlı zafer gününde, kutsal vatan topraklarını canları pahasına müdafaa ederek şehitlik mertebesine ve onuruna erişen aziz şehitlerimizi minnet ve şükranla hatırlıyoruz.
Bir askerin kızına yazdığı mektup
Kızım Nuriye Küçük Hanıma Özeldir" Benim Sevgili Kızım, ilk önce iki gözlerinden öperim. Seni çok göreceğim gelmiştir. Lâkin askerlik engel oluyor da görüşemiyoruz. Bunun çaresi nedir kızım? Bunun çaresi Cenab-ı Hakk'a tevekkül olupta sabır etmektir. Ben sizi, siz de beni Cenab-ı Hakk'a emanet edelim. Elimizden geldiği kadar da mektupları sık sık gönderelim. Birbirimize duada kusur etmeyelim. Şimdilik sana elbiselik almak üzere dedenize 310 kuruş gönderdim. Ama elinizden geldiği kadar paraları muhafaza edip harcamayınız, ileride bu paralar çok itibarlı olacaktır. Hatta yüzü yüz kuruşa kadar itibar bulacaktır. Bilginiz olsun. Kızım niçin mektup göndermiyorsunuz?
Zannedersem darıldınız. Canım kızım, mektup gönder de, neden darıldığını mektupta yaz ki, ben de anlayayım. Darıldığınız doğru mu? Bizim tarlalardan ne kadar arpa elde edildiğini yazmadınız. Uşaklar Kars'a ne götürdüler ve ne kadar kazandılar ve yahut kayıp mı ettiler? Yazmadınız. Ben bunlar için size darılacak yerde siz mi bana darılıyorsunuz? Komşulardan kim kalmıştır. Mehmet Efendi tohum verdi mi? Ne kadar verdi ise bu tarafa yazınız. Kış için ne kadar un ve ne kadar bulgur ve yarma yaptınız. İnşallah bu sene idareniz iyicedir. Bizim binek atının tayı var mıdır? Teyzenize çok selâm söyle, sana güzel baksın. Valideniz namaz kılıyor mu? Şayet kılmaz ise bu tarafa yazarsınız. O vakit icabına bakarız. Allaha emanet olasınız. İki gözüm kızım."
Öğretmen:Zübeyde DEMİRBAŞ
Öğrenci:Gökçe Ç.
Soldier letter to his daughter
Special for my daughter Nuriye Küçük Hanım "Dear daughter, first of all, I will kiss you from both eyes. I will see you a lot, but military service is obstructing and we cannot meet. What is the solution? My daughter? The remedy for this is to submit to Allah Almighty and be patient. Let me entrust to God, let's send letters as often as we can. Let's not be mistaken with each other while praying. For now, I have sent your Grandpa 310 cents to buy clothes for you, but don't spend as much money as you can save, these money will be very prestigious in the future, even your face will be respected up to a hundred penny. "
For your information, my daughter, why don't you send a letter, what did the servants take to Kars and how much they earned or lost, were you offended, who remained to the neighbors, did Mehmet Efendi give seeds? You made bulgur and crushed wheat. Your management is fine this year. Does our riding horse have a foal? Say hello to your aunt, she will take care of you. Is your governor praying? man, we take care of it. You can be entrusted to God. I have two eyes, daughter.
Kınalı Hasan
Yine o şiddetli çatışmalı günlerden biriydi komutanlar tek tek 444 köyden asker çağırıyordu kimileri daha komutan çağırmadan oğlunu vatana kurban veriyordu yaşlı genç demeden herkes savaş alanına gidiyordu bir gün bir asker çıkageldi adı Hasan'dı Hasan'ın saçının sağ tarafı kınalanmıştı oda yeni gelenlerdendi Yüzbaşı Sırrı Bey teftişe gelmişti ve Hasan'ın kınalanmış saçını gördü Yüzbaşı Sırrı beyin ağzından şu sözler döküldü;
''Hiç erkek kınalanır mı?''
Mehmetçik Hasan ise bu soruya hiç beklemeden yanıt verdi;
''Buraya gelmeden önce anam kınalamıştı Komutanım!” der.
Komutanın isteği üzerine Hasan'ın anasına haber yollanır ve neden saçına kına yakıldığı sorulur.
Hasan'ın anası soruyu bir mektupla yanıtlar;
“Ey gözümün nuru Hasan’ım, Köyümüzde rahat rahat oturalım mı? Vatan sevgisi içimizde alev gibi yanıyor. Sen ecdadından, babandan aşağı kalamazsın… Ben, senin anan isem, beni ve seni Allah yarattı, vatan büyüttü. Allah, bu vatan için seni besledi. Bu vatanın ekmeği iliklerinde duruyor. Sen bu ailenin seçilmiş kurbanısın. Hasan’ım, söyle zabit efendiye. Bizim köyde kurbanlık ayrılan koyunlar kınalanır. Ben de seni evlatlarımın arasından vatana kurban adadım. Onun için saçını kınalamıştım. El-hükmü billah. Allah, seni İsmail Peygamber’in yolundan ayırmasın.
Seni melekler şimdiden rahmetle anacaktır..
Gözlerinden öperim.
Anan – Hatice”
Öğretmen: Tuğba KAYA KÜÇÜK
Öğrenci: Ecrin sena
Kinali Hasan
Captain Sırrı come to inpeat and sow Hasan’s henread hair. the following words came from the mouth of his brain;
`` Can any man be hennaed? ''
Mehmetçik Hasan answered this question without waiting;
"Before I came here, my mother had condemned it, Commander!" he says.
At the request of the commander, Hasan's mother was informed and asked why he had henna on his hair.Hasan's mother answers the question with a letter;
"Oh my dear Hasan, can we sit comfortably in our village? The love of homeland burns like a flame in us. You cannot be inferior to your ancestors and your father… If I am your mother, God created me and you, and raised my country. God has fed you for this homeland. The bread of this homeland is in their buttonhole. You are the chosen victim of this family. My Hasan, tell the officer master. In our village, sheep that are sacrificed are hennaed. I also sacrificed you among my children. I had condemned her hair for her. Al-judgment billah. May Allah not separate you from the path of the Prophet Ismail.
The angels will remember you with mercy already .. I kiss you in your eyes.
Anan - Hatice
14 Nisan 1915 tarihinde Seddülbahir’de şehit olan Yüzbaşı Kâzım Efendi’nin
son mektubu...
Sevgili kardeşim
Ben vatan ve millet uğrunda bana düşen vazifeyi ifa ettim. Artık gerisini size terk ediyorum. Cümlenize hakkımı helal ettim, tabiidir ki siz de helal edersiniz. Hemşiremin, Ziya'nın Kemal'i hasretle gözlerinden öperim. Muhterem amcamın ellerinden öperek dualarını her zaman beklerim. Çoluk çocuğumu evvel Cenab-ı Hak'ka sonra vatan ve millete ve sizlere emanet ederim. Sevgili valideme, aileme, çocuklara güzel bakınız. Tahsillerine himmet ediniz. Maaşlarının tahsisi, icap eden muamelenin ifası için arkadaşlardan alayımızın tabur katibi ve aynı zamanda alay naibi bulunan Hasan Efendi’ye yazdım. Bulunduğum fırkanın kumandanı Miralay Remzi Bey, alay kumandanı Binbaşı Halil Bey’dir.
Bu isimler size lazım olursa kendileriyle muhabere edersiniz. Binbaşımız Şevki Bey de benim gibi tehlikede bulunduğu için sağ kalırsa ona da müracaat edersiniz. Kolordu kumandanımız malum olduğu üzere Esat Paşa Hazretleri’dir. Hayvanım hakkında lazım gelen muamele için de kâtip efendiye yazdım. Oradaki hakkımı da çocuklarım için ararsınız. Sana çok rica ederim, efrad-ı ailemi, validemi hiçbir vakit üzme. Daima rıfk ile muamele et. Bana acımasınlar. Ben mukaddes vatan vazifem uğrunda terk-i can ettim, bahtiyarım. Cenabı Hak sizleri de bahtiyar buyursun. Baki cümlenizi Cenabı Hak'ka emanet ederim sevgili kardeşim.
KAZIM
"Ruhumu şâd edin yeter.''
ÖĞRETMEN: ŞERİFE YILDIRIM
ÖĞRENCİ:İBRAHİM K.
My dear brother
I fulfilled my duty for my homeland for my nation. Now I leave the rest to you. I have given my right to your sentence, of course, you can do it too. I kiss my nurse's, Ziya's, Kemal with longing eyes. I always wait for the prayers of my honorable uncle by kissing his hands. I entrust my offspring first to God Almighty, then to the country and nation, and to you. Take good care of my dear mother, my family and children. Help their educations. I wrote to Hasan Efendi, who was the battalion clerk of our regiment and also the regiment regent, for the allocation of his salaries and the performance of the necessary treatment. The commander of the party I am in is Miralay Remzi Bey, and the regiment commander is Major Halil Bey. If you need these names, you can communicate with them. If our Major Şevki Bey survives ,because he is in danger like me, you also will apply to him.
As you know, our corps commander is His Holiness Esat Pasha. I also wrote to the scribe master for the necessary treatment of my animal. You also seek my right there for my children. I would like to ask you very much, never upset my family, my mother. Always treat with kindness. Let them pity me. I abandoned my holy homeland for the sake of my duty, I am happy. May God Almighty welcome you too. I entrust you all to God Almighty, my dear brother.
‘’KAZIM "
"Just beautfy my soul"
Çanakkale’de Savaşanların Anıları
(Memoirs of Those Who Fight in Çanakkale)
“Türklerin ölüleri 15-16 yaşlarında idiler.. Ölüydüler ama gülüyorlardı, bu savaşı kaybedeceğimizi o zaman anladık”
Sevgili okuyucular,burada Çanakkale’de savaşan yabancı asker ve subayların savaştan sonra yazdıkları anılarından bazı kesitler okuyacaksınız.
ÇANAKKALE SAVAŞI ( 18 MART 1915)
Çanakkale Savaşı Birinci Dünya Savaşı içinde Osmanlı Devleti’nin İngiltere ve Fransızlarla yaptığı savaştır. İngiltere’nin boğazları ve İstanbul’u ele geçirerek Rusya’ya araç gereç yardımı yapmaktı.
Savaş sekiz buçuk ay sürdü, başarı sağlayamayan düşman sonunda kaçarcasına Çanakkale’den çekildi.
Savaş bitip ülkesine dönen, Almanlar, Fransızlar, İngilizler, Türkler, Avusturalyalılar, Yeni Zelandalılar, Mauriler, Anzaklar, Yahudiler, Yunanlılar, İskoçlar, Romanyalılar, İngiliz sömürge askerleri, Hindular, burada yaşadıkları mahşeri yazmışlardır.
Hepsinin üzerinde birleştikleri tek şey vardı:
Türklerin kahraman bir millet oldukları, dürüst savaştıklarını, merhametli oldukları, esirlerin esarette değil de bir misafir gibi bakıldıklarını anlatmışlardır, Türklere saygı duymuşlardır, buraya kandırılıp getirildiklerini yazmışlardır.
Çanakkale’de
Savaşanların Anıları:
Beşinci Osmanlı Ordusu Kumandanı
Mareşal Liman Von Sanders
“Bir asker için mutluluk denen bir şey varsa, Türk’lerle omuz omuza savaşmaktır, fakir insanlardı, buğday kırığından yapılmış çorba, en önemli yemekleriydi. Sağlıksız su içerlerdi, çamur barınaklarında yatarlardı, fakat en modern silah ve araçlarla donanmış düşmanlarına karşı aslanlar gibi savaşırlardı. Ölüme onlar kadar gülümseyerek giden bir millet daha görmedim.”
İngiliz Genarel Maude:
“Başka millet askerinin, artık muharebeyi kaybettik, yenildik diye silahını bırakıp savaştan vazgeçtiği hallerde, Türk askeri için muharebe yeniden başlar.”
Müttefik Ordular Başkomutanı
İngiliz Generali Hamilton:
“Çok cesur harbeden, iyi sevk ve idare edilen asil Türk Ordusunun karşısında bulunuyorsunuz. Kılıcı insafsız bir maharetle kullanan Türk eli, mağlup ettiği insanların yarasını sarmakta da ustadır.”
(“You are against the noble Turkish Army, which fights very bravely and is well directed and managed. The Turkish hand, who wields the sword with ruthless skill, is also a master in healing the wounds of the people he defeated. ")
“Conk Bayırı’nda Süngü hücumundan sonra bir bacağı kopmak üzere olan İngiliz yüzbaşısı avazı çıktığı kadar bağırıyordu.
Ancak siperden, kimse çıkıp yardım edemiyordu. Çünkü en küçük bir kıpırdanışta yüzlerce kurşun yağıyordu.
Bu sırada akıl almaz bir olay oldu. Türk siperlerinden beyaz bir bayrak sallandı, bir Türk askeri, silahsız siperden çıktı, hepimiz donup kaldık. Kimse nefes almıyor, ona bakıyorduk, asker yaralı İngiliz subayını yerden kucakladı, kolunu omzuna attı ve bizim siperlere doğru yürümeye başladı. Yaralıyı usulca yere bırakıp geldiği gibi döndü. Günlerce bu kahraman Türk askerinin cesareti, güzelliği ve insan sevgisi konuşuldu.
Bir Anzak askerinin cepheden
Ailesine yazdığı mektup..10 AĞUSTOS. 1915.GELİBOLU
Sevgili Ailem.
Gelibolu cehenneminden hepinize merhaba!
Siz benim buraya cehennem dediğime bakmayın burası güzel bir yer.
Burası Türklerin vatanı ve bu savaş bizim savaşımız değil. Asıl kahraman olan Türkler.
Bana sigara ikram eden Türklerden biri “Sen no İngiliz” diye sordu. “Ben İngiliz değilim” dedim. Sonra elini uzattı, ben TÜRK dedi.
Bana uzatılan eli tuttum. Gelibolu’nun en kanlı savaşlarının yapıldığı o tepede, el sıkıştık. Ben bu adamla neden düşman olmuştum ki?
Bu benim savaşım değil. Yaşamak için de hiç isteğim kalmadı, hepinizi çok seviyorum
İnsanlık Dersi
Çanakkale Savaşları’nda bir kolu ile bir ayağını kaybeden Fransız Generali Bridges, yurduna döndükten sonra anlattığı hatırasında şöyle diyor:
“Hiç unutmam, savaş sahasında döğüş bitmişti. Yaralı ve ölülerin arasında dolaşıyorduk az evvel, Türk ve Fransız askerleri süngü süngüye gelip ağır zaliyat vermişlerdi.Bu sırada gördüğüm bir hadiseyi ömrüm boyunca unutamayacağım.Yerde bir Fransız askeri yatıyor, bir Türk askeride kendi gömleğini yırtmış onun yaralarını sarıyor, kanlarını temizliyordu.
Er Joseph Clements
“Avrupa’da hiçbir asker yoktur ki, Türklerle mukayese edilebilsin. Almanların müdafaada gayet iyi oldukları kabul olunabilir. Fakat siperlerde onlar dahi Türklerle kıyas edilemez. Misal olarak Gelibolu’yu zikretmek isterim. Orada bizim gemi ateşlerimizle büyük zayiata uğrayan kıtalar, Türk olmasalardı. Yerlerinde kalamaz ve derhal değiştirilirlerdi. Hâlbuki Türkler, bütün muharebe müddetince yerlerinde kaldılar.”
‘Şavaş ne kadar gereksiz’
19 Ekim 1915 tarihli Üsteğmen T.E.Cozens tarafından yazılan mektup ise şöyle:
“Gün içinde yiyecekleri karşılıklı olarak siperin çıkıntısına koyuyor ve gönderiyorduk. Bu sabahın ilk saatlerinde Türklerle bizim arkadaşlar arasında sıra dışı bir dostlukla değiş tokuş yapıldı. Bizim çocuklardan bazıları doğruca düşman siperlerine gidip konserve, reçel, sigara takas ettiler. Yapılanlar her şeyiyle çok güzeldi ve buradaki savaşın ne kadar gereksiz olduğunu gösteriyordu.”
‘Cesetler korkunçtu’
Anglikan Vaizi William Dexter, 24 Mayıs 1915 tarihli mektubunda şunları yazdı:
“Farklı noktalardaki siperler arasında ölülerle kaplanmıştı ve defin gününün ardından yapılan tahminlere göre 12 bin Türk ölmüş olabilirdi. Bu korkunç yığın arasında bizim çocuklar vardı. Cesetler kapkara olduğundan bakılamayacak kadar korkunçlardı, dokunulduklarında parçalara ayrılıyordu.” Kaynak Milliyet Gazetesi
SON
Kaynaklar
Hamilton, “Çanakkale Savaşları Raporu”
Hamilton, Gelibolu Günlüğü, Hürriyet Yayınları, İstanbul, 1972 s:237
by the students of MİLLİ İRADE GIRL ANATOLIAN İMAM HATİP HIGH SCHOOL (ZEYNEP B-ZEYNEP Ö-SENA-SARA-FATMANUR)
Elveda Sevgili Babacığım ve Valideciğim
Sebebi Hayatım Sevgili Peder ve valideme Arıburnunda ilk girdiğim müthiş muharebede sağ yanımdan müthiş bir ingiliz kurşunu geçti.Hamdolsun kurtuldum fakatbundan sonra gireceğim muharebelerden kurtulacağıma ümidim olmadığından bir hatıra olmak üzere şu satırları yazıyorum. Hamd-ü Senalar olsun Cenab-ı Hakk'a ki beni bu rütbeye kadar ulaştırdı. Yine mukadderat-ı İlahi olarak beni asker yaptı. Siz de ebeveynim olmak dolayısıyla, beni vatan ve millete hizmet etmek için nasıl yetiştirmek lazımsa öyle yetiştirdiniz...Sizlere çok teşekkür edeim .
Şimdiye kadar milletin bana verdiği parayı bugün haketmek zamanıdır. Vatanıma olan mukaddes vazifemi yerine getirmeye çalışıyorum şehitlik rütbesini kavuşursam, Cenabı Hakkın en sevimli kulu olduğuma kanaat edeceğim . Asker olduğum için, bu her zaman bana pek yakındır. Sevgili babacığım ve Valideciğim, Gözbebeğim olan zevcem Münevver ve oğlum Nezihciğimi önce Cenabı Hakkın sonra sizin himayenize bırakıyorum. Bana hakkınızı helal ediniz ruhumu şad ediniz. Refikama yardımcı olunuz. Hepiniz Her gün 5 vakit kılınız... Ruhuma Fatiha okuyarak beni sevindiriniz...Elveda, Elveda. Cümlenizi Cenabı Hakka tevdi ve emanet ediyorum. Ebediyen Allaha ısmarladık. Sevgili Babacığım ve velideciğim. Oğlunuz Mehmet Tevfik 19 Mayıs 1331(1915)
“My Reason is My Life, dear father and mother!
In my first big fight at Ariburnu, a large British bullet passed from my right. Thank God I got rid of it. But since I have no hope of surviving the next wars, I write the following lines as a memoir. Praise be to the almighty God, he brought me to this rank. Again, he made me a soldier as his mukadderat-i İlahiye.
Farewell, farewell, I have entrusted you all to the Almighty. We have blessed God forever. My dear father and mother. "
Your son Mehmet Tevfik, May 19, 1331 (1915)
öğretmen: Nazife Çelik öğrenci :Muhammet Erdem Tosun
ISPARTA KIZ ANADOLU İMAM HATİP LİSESİ
''BU SAVAŞ BİZİM SAVAŞIMIZ DEĞİL"
BİR ANZAK ASKERİNİN ÇANAKKALE SAVAŞI SIRASINDA AİLESİNE YAZDIĞI MEKTUP 10 AĞUSTOS 1915 GELİBOLU
"Sevgili ve bir zamanlar mutlu ailem.
Gelibolu cehenneminden hepinize merhaba! Bu mektubu size yazmak niyetinde değildim. Aslında ben artık kimseyle konuşmak kimsenin, kimsenin yüzünü görmek istediğimden de emin değilim. Hem siz benim buraya cehennem dediğime bakamayın burası hakikaten güzel bir yer.
Üzerleri toz toprakla örtülmeden önce zeytin ağaçlarının bolluğu, savaşa aldırmadan her yanda pıtır pıtır açan kırmızı gelinciklerin neşesi, akşamları yarımadayı kızıla boyayarak batan güneşin insanın içini acıtan güzelliği ve bir de Gelibolu bülbülleri.
Gelibolu’da hâlâ un ufak olmadan kalan küçük bir ruh parçam mevcutsa bunu bülbüller sağlamıştır. Eğer o sırada bir Türk öldürmüyor ya da Türkler tarafından öldürülmüyorsak, Gelibolu’nun muhteşem gurubunu seyrediyoruz. Ege Denizi’nin içine gömülen güneşin biraz önce Pasifik Okyanusu’ dan yükselerek Yeni Zelanda’ da ki ertesi günü aydınlattığını bilmek insanın canını acıtıyor. Fakat bu acı hissi çok kısa sürüyor, sonra yeniden katılaşıyorum. Artık saatlerce hiçbir şey hissetmiyor ve duymuyorum.
Bu arada sadece bakıyor, saklanıyor, ateş ediyor, süngü takıyor, düşman öldürüyor, bit ayıklıyor, yemek diye verdikleri kuru bisküvi, kraker, kuru et parçalarını kemiriyor, zaman olursa yatıyor, çok ender olarak da uyuyorum.
Ben artık sadece bir Anzak askeriyim. Ne sevdiğim şarkılar, yemekler, kokular ne de sevdiğim insanlar... Ben artık bir sayıyım. Yaşayan bir sayı. Ölürsem o zaman da bir sayı olacağım. “Vatan uğruna kahramanca” ölmüş bir sayı.
Kahramanca ve vatan uğruna! Kahramanlık mı? Hadi yaa. Kahramanlık zorla olmaz. Vatana gelince... Burası Türklerin vatanı ve bu savaş bizim savaşımız değil. Bizler İngilizlerin de söyledikleri gibi sadece “hevesli oğlan çocukları”yız. Asıl kahraman olan Türkler. “Johnny Türk” dediğimiz Türkler vatanlarını savunmak için bize karşı çok ağır şartlar altında direniyorlar ve kahramanca ölen asıl onlar. Geçen hafta ölüleri gömmek için karşılıklı ateş kes ilan edildiğinde ilk defa Türkleri yakından ve canlıyken gördük. Türkler bize anlatılan canavarlara benzemiyordu.Onlar da gözlerinde endişe ve keder olan genç insanlardı.Onlarında arkalarında bekleyen üzüntülü aileleri, yaşlı anne-babaları, karıları belki de sevgileri vardı.
Onlar da yaralanınca acı çekiyor, onlar da gencecik
hayallerini bırakıp ölüyorlar. Türkler de insandı.
Bana sigara ikram eden iki Türk’e ben de konserve et verdim, ama kabul etmediler. Bu sığır etidir dediysem de inanmadılar. Aslında anlamadılar. O zaman ellerimle kafama boynuz yapıp öküz gibi böğürdüm. Güldüler. Ben de güldüm. Orada savaş meydanında etrafımız askerlerin cesetleriyle doluydu, biz düşmandık ve birbirimize gülüyorduk. Bana sigara ikram eden Türklerden bir “sen no İngiliz” diye şaşırarak sordu. “Ben İngiliz değilim” dedim. Sonra elini uzattı “ben TÜRK” dedi. Bana uzatılan eli tuttum.
Orada, Gelibolu’nun en kanlı savaşlarının yapıldığı o tepede, el sıkıştık. Ben artık bu adamla nasıl düşman olabilirdim? Ben bu adamla neden düşman olmuştum ki? Düşmanım o anda artık arkadaş Türk olmuştu. Ben bu savaşta ölmeyi reddediyorum. Bu benim savaşım değil. Fakat yaşamak için de hiç isteğim kalmadı. Tanrım günahlarımı affet. Hepinizi çok seviyorum. Ebediyen sizin oğlunuz. "
Alistair John TAYLOR GELİBOLU 1915
LETTER WRITTEN TO HIS FAMILY BY AN ANZAC
"My dear and once happy family.
Hello to all of you from Gallipoli hell! I did not intend to write this letter to you. Actually, I'm not sure anymore that I want to talk to anyone, to see anyone's face. Besides, you can not look at what I call hell here, this is a really nice place.
If I still have a small piece of soul left in Gallipoli, the nightingales have provided it. If we are not killing a Turk or being killed by the Turks at that time, we are watching the magnificent group of Gallipoli.
Alistair John TAYLOR GELİBOLU 1915
Öğretmen :Kısmet Kocaman
Öğrenci: Betül A.
Isparta Kız Anadolu İmam Hatip Lisesi
BULUT İÇİNDE BAYRAM NAMAZI
Çanakkale harbinin devam ettiği günlerde bir Ramazan bayramı arefesiydi. Cephe kumandanı Vehip Paşa, 9. Tümen’in genç imamını çağırarak mahzun bir şekilde, istemeye istemeye şöyle dedi:
“–Hâfız! Yarın Ramazan bayramı. Asker toplu olarak bayram namazı kılmak istiyor. Ne dediysem, vazgeçiremedim. Ancak böyle bir şey, pek tehlikeli, yani düşmanın arayıp bulamayacağı toplu bir imhâ fırsatı olur. Münâsip bir dille bunu erâta sen anlatıver!..”
İmam Efendi, Paşa’nın yanından henüz ayrılmıştı ki, karşısına nur yüzlü bir zât çıktı ve:
“–Oğlum! Sakın ola askerlere bir şey söyleme! Gün ola hayır ola; Allah ne derse, öyle olur..” dedi.
Ertesi sabah, herkesi hayrette bırakan ilâhî bir tecellî yaşandı. Gökten hevenk hevenk bulutlar indi ve gönlü Allâh’a kulluk aşkıyla dopdolu olan mü’min askerlerin üzerini kapladı. Onları dürbünle gözetleyen düşman kuvvetleri, artık bembeyaz bulutlardan başka bir şey göremez oldu. O sabah bambaşka bir mânevî heyecan içinde kılınan bayram namazında alınan gür tekbirler, dalga dalga semâya yükseliyordu. Nur yüzlü ihtiyar zât, Fetih Sûresi’nden bâzı âyetleri tilâvet ederken askerlerin gönüllerinden taşan kelime-i tevhîd sesleri, birer îman sayhası hâlinde düşman saflarından bile duyulmaktaydı.
İşte bu esnâda İngiliz kuvvetleri arasında büyük bir kargaşa başgösterdi. Zira çeşitli İngiliz sömürgelerinden kandırılarak toplanıp getirilmiş bulunan bâzı müslüman askerler, yine kendileri gibi müslüman bir toplulukla savaştıklarını, işittikleri tekbîr ve tevhîd seslerinden anlamışlar ve bunun üzerine isyân etmişlerdi. Ne yapacağını şaşıran İngilizler, onların bir kısmını kurşuna dizdi, diğerlerini de alelacele cephe gerisine çekmek zorunda kaldı
HOLIDAY PRAYER IN THE CLOUD
It was a Ramadan feast eve when the Dardanelles war continued. The front commander, Vehip Pasha, called the young imam of the 9th Division and said unwillingly and unwillingly:
"-Hafiz! Tomorrow is Ramadan. The soldier wants to perform eid prayers collectively. Whatever I said, I could not give up. However, such a thing is very dangerous, that is, an opportunity of collective destruction, which the enemy cannot find and find. You can explain this with a proper language! .. "
Imam Effendi had just left Pasha when a radiant-faced person appeared before him and said:
"-Son! Don't say anything to the soldiers! Be a day no Whatever God says, it will be so .. ”he said.
The next morning, a divine manifestation took place that amazed everyone. Clouds descended from the sky and covered the believing soldiers whose hearts were full of love of servitude to Allah. The enemy forces, who were watching them with binoculars, could see nothing but white clouds. Lush takbirs, taken during the eid prayer, performed in a completely different spiritual excitement that morning, were rising to the sky in waves. While the old man with a light-faced prayer recited some verses from the Surah of Conquest, the voices of the word-i tawhid overflowing from the hearts of the soldiers were heard even from the enemy ranks in the form of a book of faith.
At this time, a great turmoil broke out among the British forces. Some of the Muslim soldiers who were deceived and brought from various British colonies understood that they were fighting against a Muslim community like themselves, from the voices of takbîr and tawhid and rebelled upon this. Surprised by what to do, English shot some of them, and had to hastily pull the others behind the front line
ŞEHİT MEHMET ORUÇ İMAM HATİP ORTAOKULU
ÖĞRETMEN: S. Betül MALKOÇ ÖĞRENCİ: Zeynep K.
DURAK HAVA DEMİR ORTAOKULU
- Full access to our public library
- Save favorite books
- Interact with authors
Türk'ün gücünü dünyaya gösterdiği büyük zafer Çanakkale Zaferi'nin bu sene 18 Mart'ta 106. yılını kutlayacağız.
Çanakkale Zaferi ile birlikte, Şehitler Günü olarak da kutladığımız bu anlamlı zafer gününde, kutsal vatan topraklarını canları pahasına müdafaa ederek şehitlik mertebesine ve onuruna erişen aziz şehitlerimizi minnet ve şükranla hatırlıyoruz.
Bir askerin kızına yazdığı mektup
Kızım Nuriye Küçük Hanıma Özeldir" Benim Sevgili Kızım, ilk önce iki gözlerinden öperim. Seni çok göreceğim gelmiştir. Lâkin askerlik engel oluyor da görüşemiyoruz. Bunun çaresi nedir kızım? Bunun çaresi Cenab-ı Hakk'a tevekkül olupta sabır etmektir. Ben sizi, siz de beni Cenab-ı Hakk'a emanet edelim. Elimizden geldiği kadar da mektupları sık sık gönderelim. Birbirimize duada kusur etmeyelim. Şimdilik sana elbiselik almak üzere dedenize 310 kuruş gönderdim. Ama elinizden geldiği kadar paraları muhafaza edip harcamayınız, ileride bu paralar çok itibarlı olacaktır. Hatta yüzü yüz kuruşa kadar itibar bulacaktır. Bilginiz olsun. Kızım niçin mektup göndermiyorsunuz?
Zannedersem darıldınız. Canım kızım, mektup gönder de, neden darıldığını mektupta yaz ki, ben de anlayayım. Darıldığınız doğru mu? Bizim tarlalardan ne kadar arpa elde edildiğini yazmadınız. Uşaklar Kars'a ne götürdüler ve ne kadar kazandılar ve yahut kayıp mı ettiler? Yazmadınız. Ben bunlar için size darılacak yerde siz mi bana darılıyorsunuz? Komşulardan kim kalmıştır. Mehmet Efendi tohum verdi mi? Ne kadar verdi ise bu tarafa yazınız. Kış için ne kadar un ve ne kadar bulgur ve yarma yaptınız. İnşallah bu sene idareniz iyicedir. Bizim binek atının tayı var mıdır? Teyzenize çok selâm söyle, sana güzel baksın. Valideniz namaz kılıyor mu? Şayet kılmaz ise bu tarafa yazarsınız. O vakit icabına bakarız. Allaha emanet olasınız. İki gözüm kızım."
Öğretmen:Zübeyde DEMİRBAŞ
Öğrenci:Gökçe Ç.
Soldier letter to his daughter
Special for my daughter Nuriye Küçük Hanım "Dear daughter, first of all, I will kiss you from both eyes. I will see you a lot, but military service is obstructing and we cannot meet. What is the solution? My daughter? The remedy for this is to submit to Allah Almighty and be patient. Let me entrust to God, let's send letters as often as we can. Let's not be mistaken with each other while praying. For now, I have sent your Grandpa 310 cents to buy clothes for you, but don't spend as much money as you can save, these money will be very prestigious in the future, even your face will be respected up to a hundred penny. "
- < BEGINNING
- END >
-
DOWNLOAD
-
LIKE(3)
-
COMMENT(1)
-
SHARE
-
SAVE
-
BUY THIS BOOK
(from $18.39+) -
BUY THIS BOOK
(from $18.39+) - DOWNLOAD
- LIKE (3)
- COMMENT (1)
- SHARE
- SAVE
- REMIX
- Report
-
BUY
-
LIKE(3)
-
COMMENT(1)
-
SHARE
- Excessive Violence
- Harassment
- Offensive Pictures
- Spelling & Grammar Errors
- Unfinished
- Other Problem
COMMENTS
Click 'X' to report any negative comments. Thanks!