
Kültürel Miras Açısından Halk İnanışları eTwinning Projesi Logosu


Kültürel Miras Açısından Halk İnanışları eTwinning Projesi Afişi
PROJE HAKKINDA
Halk inanışları kültürel mirasımız içerisinde çok geniş yer kaplayan bir alandır. İnsanoğlunun tarih boyunca hep bir şeylere inanma ihtiyacı hissetmiş bu ihtiyaç inanışları ortaya çıkarmıştır. Bugünkü gelenek ve göreneklerimizin temeli geçmişteki inanışlara dayanmaktadır. Mitolojik unsurlarla başlayan bu inanış tarihi İslamiyetin kabulüyle birlikte devam etmiş, yıllarca süren bir birikimle bugün çok zengin bir kültürel miras halini almıştır. Bu projeyle birlikte hayatımızda yer alan inanışlar derlenerek somut bir şekilde ortaya koyulabilecektir.
HEDEFLER
Projenin ana hedefi öğrencilerin bilimsel bir projeye dahil olmaları, bilimsel araştırma yöntemlerini, halk biliminde saha araştırma yöntemlerini kullanmayı öğrenmeleridir. Alt hedeflerde ise kültür tarihimizde geniş yer kaplayan halk inanışlarının nedenlerini, bu inanışların daha da somutlaşması ve öğrencilerin kafasındaki soru işaretlerinin kaldırılması ve kültürel bir birikimin somut bir şekilde ortaya koyulmasıdır.
BEKLENEN SONUÇLAR
Proje sonucunda "Kültürel Miras Açısından Halk İnanışları" adında bir el kitabı ortaya koyulacaktır. Bu kitap yörelerin kültürel birikimini de içerisinde barındıracaktır. Öğrencilere ise bir sürece dahil olma, bilimsel araştırma yöntemlerini kullanma, halk biliminde saha araştırması gibi özellikler kazandırılacaktır.
KÜLTÜREL MİRAS AÇISINDAN HALK İNANIŞLARI
e - kitap


İÇİNDEKİLER
I. DOĞUM, KIRK VE ÖLÜMLER İLGİLİ İNANIŞLAR
sayfa
Hatay'da Doğum, Kırk ve Ölümle İlgili İnanışlar 14-22
İzmir'de Doğum, kırk ve Ölümle İlgili İnanışlar 23-29
Ankara'da Doğum, kırk ve Ölümle İlgili İnanışlar 30-41
Erzurum'da Doğum, kırk ve Ölümle İlgili İnanışlar 42-52
Şırnak'ta Doğum, kırk ve Ölümle İlgili İnanışlar 53-60
Bayburt'ta Doğum, kırk ve Ölümle İlgili İnanışlar 61-73
ıı. EVLENME GELENEKLERİ DÜĞÜN , ÇEYİZ ÇIKARTMA İLE İLE İLGİLİ HALK İNANIŞLARI
sayfa
Hatay'da Evlenme Gelenekleri Düğün, Çeyiz Çıkartma İle İle İlgili Halk İnanışları 75-77
İzmir'de Evlenme Gelenekleri Düğün, Çeyiz Çıkartma İle İle İlgili Halk İnanışları 78-97
Ankara'da Evlenme Gelenekleri Düğün, Çeyiz Çıkartma İle İle İlgili Halk İnanışları 98-112
Erzurum'da Evlenme Gelenekleri Düğün, Çeyiz Çıkartma İle İle İlgili Halk İnanışları 113-119
Şırnak'ta Evlenme Gelenekleri Düğün, Çeyiz Çıkartma İle İle İlgili Halk İnanışları 120-123
Bayburt'ta Evlenme Gelenekleri Düğün, Çeyiz Çıkartma İle İle İlgili Halk İnanışları 124-133
III. MEVSİMLER, AYLAR VE GÜNLER, CİNSİYET, YOL VE YOLCULUK, EŞYALARLA İLGİLİ HALK İNANIŞLARI
Sayfa
Hatay'da Mevsimler, Aylar ve Günler, Cinsiyet, Yol ve Yolculuk, Eşyalarla İlgili Halk İnanışları 35-139
İzmir'de Mevsimler, Aylar ve Günler, Cinsiyet, Yol ve Yolculuk, Eşyalarla İlgili Halk İnanışları 140- 144
Ankara'da Mevsimler,Aylar ve Günler,Cinsiyet, Yol ve Yolculuk,Eşyalarla İlgili Halk İnanışları 144-156
Şırnak'ta Mevsimler,Aylar ve Günler, Cinsiyet, Yol ve Yolculuk, Eşyalarla İlgili Halk İnanışları 157- 161
Erzurum'da Mevsimler,Aylar ve Günler,Cinsiyet,Yol ve Yolculuk,Eşyalarla İlgili Halk İnanışları162-166
Bayburt'ta Mevsimler,Aylar ve Günler,Cinsiyet, Yol ve Yolculuk, Eşyalarla İlgili Halk İnanışları167- 170
IV. RUH ,MEZARLIK, TÜRBE VE ZİYARETLERLE İLGİLİ HALK İNANIŞLARI
Sayfa
Hatay'da Ruh, Mezarlık, Türbe ve Ziyaretlerle İlgili Halk İnanışları 172-174
İzmir'de Ruh, Mezarlık, Türbe ve Ziyaretlerle İlgili Halk İnanışları 175-176
Ankara'da Ruh, Mezarlık, Türbe ve Ziyaretlerle İlgili Halk İnanışları 177-181
Erzurum'da Ruh, Mezarlık, Türbe ve Ziyaretlerle İlgili Halk İnanışları 182-186
Şırnak'ta Ruh, Mezarlık, Türbe ve Ziyaretlerle İlgili Halk İnanışları 187- 191
Bayburt'ta Ruh, Mezarlık, Türbe ve Ziyaretlerle İlgili Halk İnanışları 192- 194
V. BEREKET, EV VE ATMOSFER OLAYLARIYLA İLGİLİ HALK İNANIŞLAR
Sayfa
Hatay'da Bereket, Ev ve Atmosfer Olaylarıyla İlgili Halk İnanışları 196-199
İzmir'de Bereket, Ev ve Atmosfer Olaylarıyla İlgili Halk İnanışları 200-202
Ankara'da Bereket, Ev ve Atmosfer Olaylarıyla İlgili Halk İnanışları 203-212
Erzurum'da Bereket, Ev ve Atmosfer Olaylarıyla İlgili Halk İnanışları 213-214
Şırnak'ta Bereket, Ev ve Atmosfer Olaylarıyla İlgili Halk İnanışları 215-219
Bayburt'ta Bereket, Ev ve Atmosfer Olaylarıyla İlgili Halk İnanışları 220-222
VI. HAYVANLAR VE BAYRAMLARLA İLGİLİ HALK İNANIŞLARI
Sayfa
Hatay'da Hayvanlar ve Bayramlarla İlgili Halk İnanışları 224-230
İzmir'de Hayvanlar ve Bayramlarla İlgili Halk İnanışları 231-237
Ankara'da Hayvanlar ve Bayramlarla İlgili Halk İnanışları 238-248
Erzurum'da Hayvanlar ve Bayramlarla İlgili Halk İnanışları 249-251
Şırnak'ta Hayvanlar ve Bayramlarla İlgili Halk İnanışları 252-234
Bayburt'ta Hayvanlar ve Bayramlarla İlgili Halk İnanışları 255-262
Doğum, kırk ve Ölümle İlgili İnanışlar

HATAY'DA
Doğum, kırk ve Ölümle İlgili İnanışlar
Hazırlayanlar: Sude Ç.
Baran G.

Çocuğun çıkardığı ilk dişi gören ona hediye verir. İlk kez diş çıkaran çocuk için “hedik” kaynatılır. Kaynatılan hedik komşu ve akrabalarla birlikte o gece yenir.
KIRK
Ölenin gözleri kapatılır. Bunun nedenleri arasında bu dünyada gözü kalmasın yahut çirkin ve korkunç görülmesin diye veya içine şeytan girmesin diyedir.
Ölünün çenesi bağlanır. Çenesi sarkmasın diye bu işlem yapılır. Bunun yanında yıkanırken ağzına su girmesin diye yapanlar vardır.
Ölü yıkanırken yanında künük, bahur bırakılır. Bunun dumanından şeytanlar oraya yaklaşmaz.
Başı kıble yönüne çevrilir. Ayakları yan yana getirilir. Elleri yan yana veya göbek üstüne konur. Giysileri değiştirilir. Yatağı değiştirilir. “Rahat döşeği”ne alınır.
Ölünün yatağı toplanır.
Ölü evinden gelindiğinde muhakkak El ve yüz yıkanır.
Mezar dönüşü eve dönüldüğünde ölen kişinin yakınları arkalarına bakmazlar.
Ölü gömülürken kazma, kürek elden ele verilmez.
Ölenin odasına kedi girmesin diye dikkat edilir.
iZMİR VE ÇEVRESİNDE DOĞUM, KIRKLAMA VE ÖLÜMLE İLGİLİ İNANIŞLARI
HAZIRLAYANLAR:
ELİF Ş.
SUDE B.
DOĞUM
Ege Bölgesi’nin kırsal çevrelerinde evlenen yeni gelinin hemen çocuk sahibi olması beklenmektedir. Kadın kısırsa, doğurmamışsa gebe kalmak için pek çok çareye başvurmaktadır. Bu çarelerin başında yatırlara, türbelere gidip, ziyaretler yapma, adak adama, kurban kesme gelmektedir.
Ege Bölgesinde kadının çocuk sahibi olmak için başvurduğu çarelerden en bilineni de dilek ağacına ipler bağlamak, bebek beşiği kurmaktır.
Kadınların çocuk doğurmak için bu kadar gayret göstermesini, ataerkil toplumun kültürel özelliklerinin bir yansıması olarak açıklayabiliriz.
Bu toplum yapısında erkek söz sahibidir. Kadın erkeğe bir evlat, özellikle de bir erkek evlat verirse evliliği sürecek, gerçek anlamda mutluluğu yakalayacaktır.
Bergama Yalnız Ev Köyü’nde doğumdan birkaç gün sonra bebeğe isim verilmektedir. Bebeğin adı, genellikle ailenin büyüklerinden bir erkeğin kucağında, onun tarafından dualar okunarak, üç kez adı söylenerek konulmaktadır.
Çocuk doğduktan sonra kulağına ezan okunup ismi üç kez söylenir.
Doğumun yedinci gününde bebek tuzlama töreni yapılmaktadır. Ebe ya da ailenin büyüğü olan bir kadın, bebeğe “yaşı uzun olsun” dileklerinde bulunan kadınların ortasına oturarak bebeği tuzlamaya başlar. Tuzlama bebeğin nefesi ve teni kokmasın diye yapılmaktadır.


KIRKLAMA
Anne ve bebek kırk gün sonra “kırklanmaktadır”. Yalnız Ev Köyü’nde bu töre yalnızca kadınlar tarafından yerine getirilmektedir. Anne ve bebeğin, kırklama işleminden sonra tüm tehlikelerden kurtulacağına inanılmaktadır. Tüm akrabaların toplandığı bu törende içinde ayak değmeyen yerden toplanan kırk tane çakıl taşının olduğu kırklama suyu ile bebek yıkanmaktadır. Bunu anne ve bebeğin tüm kirli giysilerinin yıkanması izlemektedir. En son olarak kırklama suyu ayak değmeyecek bir yere dökülmektedir.
Ege’ de bir inanışa göre doğumdan sonra kırk gün içerisinde anne ve bebek her türlü hastalık tehlikesine açıktır. Bu nedenle aile büyükleri tarafından loğusa kadın evde yalnız bırakılmamaya özen gösterilmektedir. Bebek kırkı dolmadan dışarı çıkarılmamakta, başka kırklı kadın ve çocuğu ile karşılaştırılmamaya dikkat edilmektedir.


ÖLÜM
Ölen kişinin ölümünden hemen sonra çenesi sarkmasın diye bağlanır. üzerine çarşaf örtülür ve bir bıçak konur. Hoca gelir ve ona dua okur. Uzaktan cenazeye katılmak için gelecekler varsa cenaze bekletilir yoksa o gün içinde defnedilir.
Ölen kişinin ayakkabısı ihtiyacı olan alsın diye kapı önüne konur. Giysileri dağıtılır. Cenaze yıkama suyuna mersin otu konur. Bu ot aynı zamanda kabir içine de bolca konmaktadır.
Cenaze yıkandıktan sonra kefenlenir ve camide namazı kılınır. Aile evinde bir hafta dua okunur. Yedinci gün mevlit okunur ve hayır yapılır. Kimi yerlerde hayırlar kırkında, elli ikisinde ve yılında yapılır.
ANKARA ve ÇEVRESİ DOĞUM, KIRKLAMA ve ÖLÜMLE İLGİLİ İNANIŞLAR

GAZİSOMANPAŞA MESLEKİ VE TEKNİK
ANADOLU LİSESİ
Hazırlayan
Leyla H.
İlk insandan günümüze kadar geçen süre içerisinde insan hayatında; doğum, evlenme ve ölüm gibi önemli geçiş dönemleri vardır. Bu geçiş dönemlerine çeşitli törenler, ayinler, dinsel uygulamalar yön vermektedir. Her ne kadar farklı yörelerde, farklı coğrafik faktörler ön plana çıksa da ülkemizde doğum ve ölümle ilgili inanışlar benzerlik gösterir.
Doğum, yalnızca anne-baba için değil tüm yakınlar için mutlu bir olaydır. Bebek bekleyen anne evde korumaya alınır. Ağır işler gördürülmez, yemesine içmesine ve dinlenmesine dikkat edilmeye çalışılır.
Doğum Öncesi: Hamilelikte anne adayının saçını kestirmesi uğursuzluk sayılır. Hamilelikte annenin yüzünde lekeler oluşursa ve doğum yaparken terlediğinde saçıyla silerse, lekenin kaybolacağına inanılır. Hamileyken anne, yiyecek bir şey görür ve özenirse mutlaka o yiyecekten tatmalıdır. Eğer tatmazsa, çocuğunun düşeceğine inanılır. Ancak anne o yiyeceği tadamadığında avucunun içini yalarsa çocuğunu kaybetmeyeceğine inanılır. Anne hamileyken bir şeyi izinsiz alırsa, aldıktan sonra ellerini yıkamadan vücudunun herhangi bir yerine değdirirse, izinsiz aldığı nesnenin lekesinin çocuğun vücudunda yer alacağına inanılır. Anne hamileyken ayva yerse, çocuğu gamzeli olur. Hamile kadın, kimi çok severse çocuğun ona benzeyeceğine inanılır. Annenin hamilelik sürecinde yedikleri çocuğun cinsiyetini bildirir. ’Ye ekşiyi doğur Ayşe’yi Ye tatlıyı doğur Hakkı’yı’’ çocuğun cinsiyetine ilişkin bir inanışta; bir nişan yüzüğüne ip bağlanır ve avuç içinde sallandırılır. Yüzük avuç içinde dairesel halkalar çizerek dönüyorsa kız, zik zak hareketi yapıyorsa erkek olacağına inanılır.
Doğum Sonrası: Çocuğun kulağına Müslüman olduğu belli olsun diye ismiyle beraber Ezan okunur. Aynı Ezan ölünce de okunur. Anne sütü emen bebeğe, "Melekler su verir" diye su verilmez. Çocuk tuzlanırsa cildinin kötü kokmayacağına inanılır. Yeni doğan bebeğin göbek bağı düştüğünde cami duvarı kovuğuna veya okula bırakılır. Çocuk avucunu çok sıkarsa, büyüyünce cimri olacağına inanılır. Çocuklara nazar değmemesi için mavi nazar boncuğu takılır. Çocuğun üstünden atlanmaz, atlanırsa boyu kısa kalır denir. Bebek yalnız bırakılmaz, bırakmak gerekirse yanına Kuranı Kerim bir süpürge konur. Küçük çocuğun ayak tabanından öpüldüğünde erken yürüyeceğine, dudağından öpüldüğünde erken konuşacağına, ensesinden öpüldüğünde inatçı olacağına inanılır. Kahve içen oğlan çocuğunun bıyıkları çıkmaz köse kalır diye düşünülür. Kahve içen kız çocuğunun kararacağına inanılır. Eğilip küçük çocuk bacaklarının arasından bakarsa eve misafir geleceği düşünülür.
Diş Buğdayı, Hediği: Çocuğun ilk dişi çıktığında diş bulguru yapılır. Bütün çocuklar davet edilir. Bir tepsiye, bıçak, kitap gibi şeyler konulur. Çocuk bunlardan hangisini alırsa, ileride bununla ilgili bir mesleği olur. Makası alırsa terzi, bıçağı alırsa doktor, kitabı alırsa öğretmen olur. Çocuğun ilk süt dişini gören bebeğe hediye alır.


Kırklama İnanışları: Bebeğin kırkı çıkmadan bebek ve anne dışarı çıkılmaz.
Kırkların karışması: Aynı günlerde doğum yapan kadınlar kırkları çıkmadan bir araya gelmezler. Kırkları çıkmadan iki akraba, gelin, görüşmek zorunda kalırlarsa, bebeklerini kırk basmaması için yazmalarını değiştirirler, birbirlerinin ellerini öperler.
Kırk çıkarma banyosu: Bu banyoyu yaptıracak kişiye Kırklama annesi denir. Ya aile büyüğü ya da aile dostudur. Erken saatlerde yaptırılır. Yoldan kırk taş, kırk mevsim çiçeği toplanır. Hijyenik olarak banyo suyuna atılır. Bu suya, nazar boncuğu, altın, gümüş de atılır. Kırklama annesi abdestli olarak ellerini kırk kez banyo suyuna sokup çıkarır. Kırk tas bebeğe kırk tas anneye su ayrılır. Su gibi ömrü uzun olsun, su aşağı boyu yukarı olsun gibi cümlelerle başlarından dökülerek kırkları çıkarılmış olur.
Kırk uçurması: Bebeğin kırkı çıktıktan sonra yapılan küçük törendir. Bebeğin anneyle yıkanıp gezmeye çıkmasıdır. Bebek yeni kıyafetlerle 7 eve gezmeye çıkarılır. Gidilecek evin huzurlu, mutlu olmasına ve sütünün bol olması için anneye mutlaka su verilmesine dikkat edilir.
Kırk uçurma sepeti: Bebeğinin 40. gününde kırk uçurma gezisine çıkan anne ve bebeğe, ziyarete gittiği evlerde verilen bir hediyedir. Geleneğin orijinalinde sepet yoktur. Bir mendile ya da bohçaya sarılmış erzak verilirmiş eskiden. Ama günümüzde imkânların çok artmasıyla, poşetler yerine şık sunumlu sepetler kullanılıyor. Bu sepette mutlaka anlamları olan; un, yumurta, tuz, şeker, pirinç, Pamuk, bozuk para konur anlamları üzerlerine yazılır.
Un: Ak sakallı bir dede olup torunlarını görecek kadar uzun bir ömrü olsun.
Şeker: Tatlı dilli olsun.
Yumurta: Yumurta gibi sağlıklı ve gürbüz olsun.
Pirinç: Hayatından bereket hiç eksik olmasın.
Tuz: Tuz gibi tertemiz ve kolay akan bir ömrü olsun.
Bozuk para: Hayatında maddi refah olsun.
Pamuk: Ton ton dedeler gibi ak sakallı oluncaya kadar yaşasın.

Ölüm öncesi: Halk inanışlarının birçoğu, ölümü hatırlatan veya ölüm Habercisi olarak kabul edilen inanış ve uygulamalar etrafında yoğunlaşmaktadır: Bu manada yörede, bazı hayvanlar, görülen birtakım rüyalar, ölümle ilişkilendirilmektedir.
Bu inanışlara göre: karga, baykuş, saksağanın bir evin kapısının önünde veya çatısında ötmesi, o evden birisinin öleceği şeklinde yorumlanmaktadır. (Ölümün önüne geçebilmek için” Hayırlıysan daldan dala, hayırlı değilsen boynun altında kala” denir.) Köpeğin uluması, horozun zamansız ötmesi de hayırlı sayılmaz.
Birtakım rüyaların da ölümün habercisi olduğuna inanılmaktadır; rüyada diş çektirmek, eşekten düştüğünü görmek, saç kesildiğini görmek, ölen bir kişinin kendisini çağırdığını görmek gibi.
Ölüm esnasında: Kişinin, Azrail’i gördüğüne veya onun suretinde sevdiği bir kişinin yanına geldiğine inanılmaktadır. Ölüm döşeğinde bulunan kişiyi, yakın çevresi yalnız bırakmaz. Bu durumda bulunan kişiye, şeytanın imanını su ile alacağına inanıldığından, başucunda su veren veya içemeyecek durumda ise pamukla dudağını ıslatan biri bulunur. Ölünün yıkanması, kefenlenmesi, tabutla taşınması ve gömülmesi ritüelleri ortak özellikler taşır.
Öldükten sonra: Ceset mezara konuncaya kadar, ruh, evin çevresinde dolaşır. Ruh, kutsal günlerde evini ziyaret eder. Üç aylarda ve belli günlerde evine gelir. Ölen kişinin 7’nci, 40’ıncı ve 52’nci günü önemlidir. Bu günlerde Ölen kişinin ruhu için Kuran-ı Kerim okunur, dualar edilir, Yemek verilir. Helva dağıtılır, Mevlit okunur, hayır yapılır.
ERZURUM ve ÇEVRESİNDE DOĞUM, KIRKLAMA ve ÖLÜMLE İLGİLİ İNANIŞLAR
Hazırlayanlar:
Musa S.

Yaşam dediğimiz şey doğum ile başlayıp ölüm ile son bulmaktadır. Canlı yaşamının başlamasını sağlayan doğum bünyesinde birçok inanış ve ritüeli de beraberinde getirmektedir. Doğum kadar önemli olan bir şey de doğum sonrasında yaşamın bir şekilde devamını sağlamaktır. Bütün bunlar doğum öncesi, doğum ve doğum sonrası evrelerin çok zengin bir inanç sistemiyle çevrilmesine neden olmaktadır.
Ebeveynlerin karakterlerine göre çocuğun cinsiyeti hakkında tahminde bulunulur.(Babası yiğit olanın yiğit oğlu olur, hanım annenin hanım kızı olur.)
Hamile kadın sürekli güneşe bakarsa kız çocuğu, sürekli aya bakarsa erkek çocuğu olur.
Hamile kadın tatlı aşerirse erkek, ekşi aşerirse kız çocuğu olur.
Çocuğu olmayan kadının uğursuz olduğuna inanılır. Her işi verimsizdir.
Çocuğu olmayan muska yaptırır. Mırhıl(Yelkıran) köyündeki ağaca çaput bağlar, adakta bulunur. Atyolu köyündeki Acısu’dan içip abdest alırsa çocuğu olur.
Hamile kadın güzel çocuklara bakarsa çocuğu da güzel olur.
Bebeğin göbeğinin gömüldüğü yerin kaderini etkileyeceğine inanılır.
Bebek ve annesi kırkı çıkmadan evden dışarı çıkmaz.
Bebeğin kaderi iyi olsun ve cinler musallat olmasın diye kundağına ekmek parçası bırakılır.
Uyuyan bebeğin beşiğinin üzerinden geçilmez. Geçilirse ömrünün kısa olacağına inanılır.
Bebeğin boş beşiği sallanmaz.
Çocuğun kırkı çıkınca tuzlanır. Eğer tuzlanmazsa hem talihinin kötü olacağına inanılır hem de yaşamı boyunca terler.
Çocuk topraklanmazsa ileride asabi olacağına inanılır.
Çocuğun kulağına ezan okunmadan süt verilmez.
Yeni doğum yapan anne ve bebek evde yalnız bırakılmaz. Bırakılırsa al basar.
Yeni çocuk doğan ev 3 gün karanlık kalmaz, aldan korunmak için anne ve bebek daima ışıklı bir ortamda kalır.
Aldan korunmak için annenin yastığının altına ip, makas, Kuran-ı Kerim koyulur.

Aldan korunmak için muska yaptırılır, çocuğu beşiğine kırmızı kurdele takılır, nazar boncuğu asılır, anneye kırmızı hediyeler verilir.
Kırkı dolunca kırklama yapılır, önce anne, sonra çocuk en son da baba yıkanır, dua edilir.
ÖLÜMLE İLGİLİ İNANIŞLAR
İnsanın dünyadaki yaşamının sona ermesine ölüm denir. Ölüm insan yaşamının son geçiş evresidir. Ölüm hadisesi Türk kültür ve inancında geniş bir yer bulur. Somut olarak insan yaşamı sona erse bile insan topluluklarının inanış ve törelerinde bu olay doğum ve düğün gibi bir geçiş aşaması olarak değerlendirilir, ölümden sonra da ölünün ve ölünün yaşayanlarla ilişkileri devam eder.
Bir evin çatısına baykuşun konması cenazeye işaret eder.
Rüyada uzun yaşam ya da ölmüş birini görmek o kişinin öleceğine yorulur.
Ayna kırılması uğursuzluğa ve cenaze olacağına işaret eder.
Ruhunu kolay bir şekilde teslim etmeyen kişinin cehenneme gideceğine inanılır.
Mübarek günlerde (Perşembe, Cuma, Ramazan ayı, üç aylar) ölen kişinin cennete gideceğine inanılır.
Cenaze asla evde yalnız bırakılmaz, yakınlarından iki kişi başında bekler.
Tabut taşınırken yedi adımda bir taşıyanın değişmesi gerekir.
Cenazenin defnedileceği yeri yakın akrabaları kazmaz, komşuları kazar.
Köyde cenaze olduğunda eğer cenaze sahibi müsaade vermezse düğün, nişan gibi törenler ertelenir. Cenaze sahibi müsaade verse bile abartılmadan kutlanır.

Yıldız kaymasının cenazeye işaret ettiğine inanılır.
Ölüm döşeğinde olan birisi yalnız bırakılmaz, ağzına su verilir, dudakları ıslatılır, şehadet getirmesine yardım edilir.
Cenazenin olduğu ev karanlıkta kalmaz.
Gece uzun uzun kurt uluması cenaze olacağına yorulur.
Köpeğin huzursuz olması, sürekli uluması, evin etrafında dönmesi cenazeye işaret eder.
ŞIRNAK YÖRESİ DOĞUM, KIRK VE ÖLÜM İNANIŞLARI

DOĞUM VE KIRK İLE İLGİLİ İNANIŞLAR
Hazırlayan: Pelin Y.
-Hamile bir kadın mezarlığa gidemez yoksa bebeğin vücudunun herhangi bir yerinde ben çıkacağına inanılır.
-Hamile kadın canı çektiği şeyi yemezse bebekte o şeyin lekesi olacağına inanılır.
-Kırklı bir kadın veya yeni evli bir kadın bir düğüne gidemez inanışlara göre o gelinin kırk yıl çocuğu olmazmış.
-Gebe olan kişi ekşi yerse doğacak olan çocuğu kız, tatlı yerse doğacak olan çocuğu erkek olacaktır.
-Hamile olan kişinin karnı sivri ise erkek, yuvarlak ise kız olacağını gösterir.
-Bebek doğduğunda şerbet ikram edilir.
-Doğacak olan çocuğun güzel olması için ayva yenir.
-Çocuk doğar doğmaz babaanne ya da anneanne tarafından hazırlanan su ile yıkanır. Bebeğin başını babaannesi ya da anneannesi yıkar.
-Bebeğin kırkını babaannesi, anneannesi ya da aile büyüğünden biri yapar.
-Yeni doğan bir bebeğin üzerine sarılıktan ve nazardan korunması için sarı yazma örtülür.
-Birkaç aşiret içinde yeni doğan çocukların bir iki yaşına geldiklerinde saçı kesilir. Sac kesimi için berber çağırılır, kesilen saç tartıldıktan sonra çıkan ağırlık kadar çocuklara seker dağıtılır.
-Yeni doğan çocuklara nazar değmesin diye suya kurşun dökülür. Mavi boncuk takmak genellikle günah kabul edilir.
-Çocuğu olmayan kadınlar hamile kadınlardan para alıp bu parayla aldıklarını ihtiyaç sahiplerine dağıtarak çocuk sahibi olabileceğine dair inançları vardır.
-Yörede çocuğu olup ölen ya da çocuğu bulunmayan ve hastalıklarına şifa bulunması için gidilen bazı türbeler vardır. Bu türbelere ziyarete gidenler hayvan kesip fakirlere dağıtırlar, bir saat gibi bu türbelerde yatarlar.
-Bebeğin beşiğini anne tarafı alır.

-Yeni doğan bebek adet olan ziyaretçi kadına gösterilmez, bebek hasta olur.
-Bebeğin kırkı çıkarken kırk suyu yapılır. O kırk suyun içine kırk tane taş, güzel kokulu çiçekler ve ömrü bereketli olsun diye tarak atılır. Bebek o suyla yıkanır.
-Bebeğin kırkı çıkarken kırk tas su dökülür, su süzgeçten geçirilir ki, ömrü süzgecin delikleri kadar bereketli olsun.

-Yeni doğan bebeğe üç harfliler musallat olmasın diye kıyafetlerine çengelli iğne takılır ve beşiğinin altına makas konur.
- Yeni doğan bebeği üç harfliler kendi bebekleriyle değiştirmesinler diye yatağın altına ekmek ve tuz konur.
-Bebek konuşmadan aynaya baktırılırsa bebeğin kekeme olacağına inanılır.

ÖLÜMLE İLGİLİ İNANIŞLAR
-Rüyada baykuş, karga ve fare görmenin ölümün habercisi olduğuna inanılır. Evin etrafında baykuş ve karganın uçtuğunu görmenin ölümün habercisi olduğuna inanılır.
-Bir evde baba vefat ederse o evden yemek yenilmez çünkü; yetimin hakkının yenilmeyeceğine inanılır.
-Bir kişinin gözlerinin açık bir şekilde ölmesi Azrailin onun canını şiddetli bir şekilde aldığına inanılır.

-Bir kişi öldükten sonra bekletilecekse vücudunun üzerine cinler musallat olmasın diye bıçak veya makas konur.
-Ölüyü mezara kadın ise yakınları erkek ise herhangi biri koyar.
-Ölen kişi kabir azabı çekmesin diye mezarı yeşil otlarla ve ağaçlarla çevrilir.
-Ölenin ruhunun huzurlu olması için ölen kişinin yakınları belirli günlerde onun adına ikramda bulunur.
-Bir kişi öldüğü zaman mezarının üstüne su dökerler bunun sebebi ise rahat içinde yatmasıdır.
-Evden yakın zamanda bir cenaze daha çıkmasın diye ölen kişinin bir ayakkabısı evin avlusunun dışına bırakılır.
-Bir mezarlığa uzunca bir aradan sonra bir cenaze girdiyse o mezarlığın iki cenaze daha alacağına toplamın üç edeceğine inanılır.

Bayburt Yöresi Doğum, Kırklama ve Ölüm İnanışları Hazırlayan Zeynep A.












DOĞUM ve KIRK İNANIŞLARI
Bebek doğmadan önce cinsiyetini tahmin etmek için annenin başından tuz dökülür.
Elini ilk olarak kulağına götürürse bebeğin cinsiyetinin kız, burnuna götürürse erkek olacağı düşünülür.
Doğacak bebeğin güzel olması isteniyorsa hamilelik döneminde anneye ayva yedirilir.
Doğacak bebek için kıyafet vb. hazırlığı kız tarafı yapar. Buna da ‘beşik takımı’ adı verilir.
Çocuğun doğum müjdesini genellikle ebe verir. Bundan dolayı hediye veya parayla ödüllendirilir.
Ebe eğer erkek çocuk müjdesi verdiyse hediyenin miktarı daha fazla olur.
Yıkama suyunun sıcaklığı dirsek batırılarak tespit edilir. Suya altın atılır. Bunun sebebi çocukta olası bir sarılık durumunu engellemektir.
Çocuk ilk doğduğu zaman yıkama suyuna tuz atılır ve buna da ‘tuzlama’ adı verilir. Sebebi çocuğu mikroplardan arındırmak ve sağlam olmasını sağlamaktır. Bu işi de yine aile büyükleri yapar.
Bebek doğduğu günden itibaren 40.gününe kadar battaniyeyle elleri içte kalacak şekilde sarılır.
Buna ‘kundaklama’ denir. Kundaklama şekli bebeğin cinsiyetine göre değişiklik göstermez.
Bebeğin 40.günü dolunca 40 tespih tanesi kadar sure ve dua okunur. Bu tespih çocuğun yıkama suyuna atılır ve bu suyla yıkanır.
Yörede bu uygulamaya ‘kırklama’ adı verilir.
Günümüzde bu uygulama çoğunlukla devam etmektedir.
Çocuğun dişi genellikle 6 aylıkken çıkar.
Dişin çıkacağı veya çıkmaya başladığı bebeğin damaklarından belli olur ve bu vakitlerde çocuğun hareketlerinden, huzursuzluğundan diş çıkaracağı tahmin edilir.
Bebeğin dişinin çıktığını ilk fark eden kişi bebeğin gömleğini (atletini) yırtar. Ve o kişi bebeğe hediye alır.
İlk diş çıktığı zaman bulgur pişirilir ve bebeğin başından dökülür. Böylelikle dişlerin daha kolay çıkacağına inanılır.
Buna ‘diş hediği ‘ adı verilir. Yakın çevre ve aile çağırılır. Haşlanan bulgur kuruyemişle karıştırılıp misafirlere ikram edilir.
Bu günde çocuğun önüne bazı meslekleri temsil eden objeler koyulur ve çocuğun seçimine göre ilerideki mesleği hakkında tahminde bulunulur.
Günümüzde bu gelenek devam etmektedir.
Çocuğa nazar değmesine ‘göz almak’ veya ‘göze gelmek’ denir. Her çocuğa nazar değebilir. Çocuğu çok seven ve maşallah demeyenlerin nazarının değdiği düşünülür.
Annesi ve babası da dahil olmak üzere herkesin nazarı değebilir. Bu duruma karşı dua veya kurşun dökmek gibi önlemler alınır.
Kırkı çıkmamış lohusa kadın başka lohusa kadının yanına getirilmezdi.
Bebeğin aniden katıla katıla ağlaması gaz sancısı olduğunu, hıçkırması kurçasının (midesinin) büyüdüğünü gösterir.
Bebeğin gülmesi de ‘melekler güldürdü’ olarak yorumlanır.
ÖLÜM İNANIŞLARI
Ölümü düşündüren ön belirtilerde örneğin; Yıldız kayması birinin öleceğine işarettir. “Devlet büyüklerinden biri gitti.” denir.
Rüyada boş tabut görmek iyi değildir. Rüyasından içi boş bir tabut gören kişinin çevresinden yakın bir akrabasının, arkadaşının ya da komşusunun öleceği anlamına gelir. Rüyada dolu tabut görmek de yine ölümün habercisidir. Dolu tabut hane içinden birinin öleceğine işaret eder.
Rüyada; siyah giyinip uçağa binmek, hasta birinin tamamen iyileştiğini görmek, kalabalık bir ortamda bulunmak oradan cenaze çıkacağı veya birinin öleceği anlamına yorulur.
Bu rüyaların gerçekleşmemesi için ise görülen rüya akan suya anlatılır veya rüyadan uyandığın an sol tarafa doğru tükürülüp Kişinin gece tırnak kesmesi ve sakız çiğnemesi ömrünün kısalacağına yorulur.
Ölünün gözleri açık bir şekilde ölmesi geride kalan birine hasretle gitmesi şeklinde yorulur.
Ölü yıkanmadan önce veya sonra buhur veya tütsü yapılır.
Ölünün gömüldüğü gün yağmur veya kar yağarsa insanlar “İyi insan…”olduğuna inanılır.
Ölünün kırkı mevlit okunur ve dua edilir. Mevlit de lokum şeker gibi şeyler ikram edilir.
Ölü için ailesi birkaç hafta yas tutar. Aile dışında dostları da yas tutar. Yaslının ilk bayramına Karalı Bayram denir.
Mezarlık köyün dışında ve yol kenarındadır. Mezarlığın diğer adı da kabristandır. Mezarlığın yol kenarında olmasının sebebi oradan geçen insanların dua edebilmesidir.
Bazı hayvanların mezarlığa yaklaştırılmaması inancı vardır Mezar ziyaretleri ise genellikle Cuma günleri, bayramlar da yapılır, onun dışında herhangi bir gün de ziyaret edilebilir.
EVLENME GELENEKLERİ DÜĞÜN ÇEYİZ ÇIKARTMA İLE İLE İLGİLİ HALK İNANIŞLARI

HATAY'DA
EVLENME GELENEKLERİ DÜĞÜN ÇEYİZ ÇIKARTMA İLE İLE İLGİLİ HALK İNANIŞLARI
Hazırlayan: Nazlıcan Ş.

DÜĞÜN TÖRENLERİ
ÇEYİZ ÇIKARTMA

İZMİR VE ÇEVRESİNDE EVLENME GELENEKLERİ , DÜĞÜN,ÇEYİZ ÇIKARMA
HAZIRLAYAN:
CİVAN Y.
EVLENME
KIZ İSTEME:
Evlenme çağına gelen genç kız kendisini görmeye gelen dünürcülere çıkar ve hünerlerini sergiler. Genç erkek ise askerliğini yapmış -evi- işi hazırsa evlenmek için kız bakmaya başlanır.
Kız isteme pazartesi veya perşembe akşamları birkaç yakın akraba ile birlikte yapılır. Kızın ailesi uygun bulsa bile hemen “evet” demezler. Kız evi naz evidir. Bu arada dünürcülere iş düşer . Dünürcüler kız evini ikna etmeye çalışır.
MENDİL ALMA:
Kız evinden olumlu cevap alınınca gelin adayı için elbiselik kumaş, iç çamaşırı, alyans yüzük , yüz görümlüğü alınır. Alınan hediyelerle kız evine gidilir. Kız tarafı da önceden hazırladığı “Mendil şahsesi”ni misafirlere sunar. Şahse içinde damadın alyansı, iç çamaşırları, çorap vb bulunur. En önemlisi söz mendili bulunur, böylece söz kesilmiş olur.
ŞERBET İÇME:
Şerbet için gerekli malzemeler-şeker, gül suyu, çam fıstığı- damat evi tarafından alınır ve kız evine gönderilir. Kız evi bu malzemelerle şerbeti hazırlar. Oğlan evi akrabaları ve komşularıyla birlikte bir din görevlisini de alarak kız evine giderler. Damat kendi evinde kalır. Dualarla birlikte şerbet içilir. Bir ara damadın sağdıcı şerbet sürahisini kapar ve damada götürür. Kız evinde gördüklerini damada anlatır.
Şerbet içimi bittikten sonra misafirler ayrılırken kız evinden vazo, biblo vb alıp bunları damada satarlar. Damat bunları sonra kız evine gönderir. Ayrıca şerbet sürahini boş göndermez elbiselik kumaş, kolye, yüzük gibi bir hediyeyle gönderir.
NİŞAN TÖRENİ:
Nişan için önce kız evi bir tepsi baklava ayrıca başka tepsiler içinde de damada nişan hediyesi olarak pantolonluk kumaş, iç çamaşırı, ayakkabı, terlik, tıraş takımı gibi hediyeler gönderir. Gönderilen baklava komşu akraba ve yakınlara da birer parça paylaştırılır.
Damat evi ise baklava tepsisini çerezle diğer tepsileri ise geline nişan hediyesi olarak elbiselik kumaş, ayakkabı, terlik, makyaj malzemesi, altın bilezik gibi hediyeler koyarak kız evine gönderir.
Düğüne kadar olan sürede bayram varsa damat evi bir kurbanlık hazırlayıp kınalar ; alnına da bir bilezik takıp kız evine gönderir.
DÜĞÜN HAZIRLIKLARI:
Ailelerin maddi durumuna göre eşyaların ortaklaşa veya oda oda paylaşılarak alınacağı kararlaştırılır. Damadın aldıkları yeni oturacakları eve veya baba evine konur. Kız tarafının alacakları kız evine konur. Kız tarafının komşu ve akrabaları mutfakta kullanılacak eşyalardan hediyeler getirir. Ütü günü belirlenip çeyiz ütülenir ve kız evine serilir ve misafirlere sergilenir.
Kız evinin çeyizi davullar eşliğinde damat tarafı gelerek evden alınıp yeni evlerine götürülür. Bu arada sandık üzerine oturularak bahşiş istenir damat bahşiş verir.
Getirilen çeyiz yeni eve kız evi tarafından yerleştirilir. Damat düğüne kadar yeni evde kalır.
Gelinlik ve damatlık için aileler birlikte alışverişe çıkar. Bu arada düğünde giymek için yakınlara da hediyeler alınır.
KINA GECESİ:
Düğünden bir gece önce kız evinde kına gecesi yapılır. Bu geceye damat tarafının kadınları kına ve hediye getirerek katılır, erkekler katılmaz. Damat evinde ince saz eşliğinde damat yemeği yerler.
Kına gecesinde ise gelin ve arkadaşları oynayıp eğlenirler. Kına yakımı sırasında gelin kızı ağlatmak için türküler söylenir. Gelin kız ağlatılır. Kına yakarken gelin kızın avucuna altın konulur.
HATİM DUASI:
Cuma günü kız evinde hatim duası töreni yapılır. Gelin veya yakınlarının bu düğün için okudukları kuran hatmi bitmiştir ve duası yapılır. Gelin “harbalı” denilen özel bir giysi giyer.(Sarı yaldızlı, işlemeli kadife giysi) İlahi ve kasideler okunur ikramlar sunulur.
NÖBET ÇALMA:
Cumartesi günü “bayraktar” adı verilen kişi damadın belirlediği akraba, dost, komşu, arkadaş dükkan veya evlerinin önünde çalgıcılara nöbet çaldırır. Bu durum o kişilere düğün için davet anlamına gelir.
DÜĞÜN GÜNÜ:
Pazar günü her iki evin önünde de sandalye ve masalar sıralanır. Davetlilere çay-bisküvi-lokum-kolonya ikramı, bazı düğünlerde ise yemek ikramı yapılır. Bayraktarın düzenlemesiyle sırayla misafirler oyuna kaldırılır. Oyunlar genellikle zeybek çeşitleridir. Düğün sahibi oyun oynayanların üzerine para saçar bu misafirlere verilen değeri gösterir. Saçılan paralar çalgıcılara verilir. Bu arada damat da sinek kaydı damat tıraşını olmuş damatlığını giymiştir.
SAĞDIÇ KAVUŞMASI:
Düğün günü bayraktarıcılarla sağdıcın çocuklara eğitim amaçlı damat hediye getirdi. Damat ile sağdıç tam karşılaştıkları vakit ellerinde bulunan ayva ,elma, portakal gibi meyveleri fırlatırlar çocuklar bu meyveleri kapar. Damat ve sağdıç da sarılırlar buna sağdıç kavuşması denir.
DÜĞÜN ALAYI:
Süslenmiş gelin arabası önde arkasında misafirlerin araçları ile bir konvoy oluşturulup gelin almaya gidilir. Bu konvoyda damat yer almaz vekaleten babası veya bir yakını yer alır. Çalgıcıların da yer aldığı konvoyda durup oynanabilir.
KUŞAK MERASİMİ:
Kız evinde geline babası tarafından dualarla kuşak bağlanır. Bu gelinin bekaretinin nişanesidir. Gelin ailesiyle vedalaşır. Kırmızı bürüncük gelinin başına örtülür. Gelin Babası tarafından evinden çıkarılır. Gelin arabasına yengelerden başka kimse binmez.
GELİN ALAYI:
Gelin evden ayrılırken arkasından su dökülür, evlilik hayatı su gibi berrak akıp gitsin diye. Konvoy ilerlerken önü kesilip bahşiş istenir Damat vekilleri bu bahşişleri verir. Gençler konvoy yola çıktığında damat evine varmak için yarışırlar, ilk gelen haberi verir ve bahşişini alır. Gelin damat evine geldiğinde araçtan inerken damat babası şeker, buğday, bozuk paradan oluşan karışımı savurur. Çocuklar bunları kapmak için yarışır.
KOLTUK MERASİMİ:
Damat gelini kapıda karşılar, bürüncüğünü ve duvağını kaldırıp yüz görümlüğü olarak altın takar. Yan yana iki sandalyede otururlar. Damadın arkadaşları damadı alarak kahveye götürürler. Orada damat tarafından ikram edilen içecekler içilir. Yemek vakti damat ve sağdıç eve gelir. Bu arada gelin de biraz daha oturup dinlenmek için odaya çekilir. Yengeleri geline eşlik eder. Yemek yendikten sonra İmam nikahı kıyılır.
Resmi nikah daha önceden bir vaki yaptırılmıştır. Ardından gelin odaya çekilir. Damat sırtına vurulan yumruklar eşliğinde odaya gönderilir.
Yeni evli çiftlere mutluluklar dilenir.
Düğünlerden Kareler



Düğünlerden Kareler



ANKARA ve ÇEVRESİ EVLENME GELENEKLERİ, DÜĞÜN, ÇEYİZ ÇIKARTMA İLE İLGİLİ İNANIŞLAR

GAZİSOMANPAŞA MESLEKİ VE TEKNİK
ANADOLU LİSESİ
Hazırlayan
Sıla G.
Evlilik sosyal bir olgudur. Evlilik, ritüelleri bir toplumun önemli kültür öğeleridir. Kültürel değişimlerin meydana gelmesiyle bu ritüellerde de önemli değişiklikler meydana gelmiştir. Ancak Ankara düğünlerinin kendine özgü ezgileri ve oyunlarıyla çok eğlenceli olduğu değişmez bir gerçektir.
Çalışmamızda, Ankara’nın merkezi ile ilçelerine bağlı köylerindeki evlilik ritüelleri ve inanışlarında ortak yönler olduğu kadar farklılıklar olduğunu da tespit ettik.
Evlenme isteğini bildirme: Erkek evlenmek istediğini çoğu zaman annesi aracılığıyla babasına iletir.
Ancak, Ankara’nın ilçelerine bağlı köylerde evlenme isteği, babasının ayakkabısını eşiğe çıkararak, yemeğe kaşık saplayarak, sofraya vurarak, babasının ayakkabısını çevirerek de belli edilir.
Kız isteme: Kız isteme olayında ilk Bir aracı vasıtasıyla kız görmeye gidilir. Evlenmek istemeyen kızlar görücülerinin karşısına hiç çıkmaz, çıkarsa da surat asar. Kız tarafı damat adayını beğenmediyse getirdiği tatlıyı geri verip gönderirler.
Dünür düşme: Oğlanın annesi babası kızın anne ve babasının evine gider. Dünür düşer. Olursa olur olmazsa başka birine gider. Kız isteme esnasında çay içilir. Kızı verirlerse yüzük takılır. Söz alınır.
Acılı kahve: Kız istemelerinin olmazsa olmazı olan kahvemiz damat adayına tuzlu ve acılı yapılır. Damadın bunu hiç fark ettirmeden içmesi, damadın bu evlilikte istekli olduğu sabır göstereceği inancını taşımaktadır.

Bohça verme: Gelin ve damadın birbirlerine ve aile bireylerine birey sayısı kadar Gömlek, iç çamaşırı, patik, kumaş vb. hediyelerden oluşan bohça hazırlaması ve vermesi.
Çeyiz Çıkarma: Kızın yakınları hazırlanan çeyizleri tatlı eşliğine gelin ve damadın evine götürür.
Kahve içmesi: Çeyiz eve serilmeden önce eksikleri gidermek için düğüne gelemeyecekler hediyeleri ile çeyiz görmeye gelirler ve gelin misafirlere kahve sunar.
Nişan atma: Tarafların anlaşamaması sonucunda yüzüklerin iade edilmesidir.
Çeyiz asma, serme: Kız beşikteyken çeyizi yapılmaya başlanır. Zamanın çabuk geçeceğine inanılır. Babanın yanında kız çeyizi işlenmez. Ayıptır. O uyuduktan sonra çeyiz işlenir. Kız evinde çeyiz sererler. Köyde ve şehirde yaşayanlar çeyizleri görmeye gelir. Çeyiz serme bir hafta sürer.
Kıvırdım işlemi: Köyün imamı nişan ya da evlilik bozulursa, kız evinden damat evine giden çeyizin parasının damat tarafından karşılanması için yapılan işlemdir.
Kız- Erkek kınası: Eskiden erkek kınası ile kız kınası ayrıydı. Günümüzde erkek kız fark etmiyor.
Erkek kınasında damadın arkadaşları toplanır, yemek yerler, halay çekilir, sazlı sözlü eğlence olur, meddahlık yapılır. Köyün gençleri köy odasında toplanırlardı.
Damada iğne falan batırılır, sağdıcı da onu korurdu. Sağdıçlar damattan sorumludur. Sağdıç yoksa Delikanlı Başı sorumludur.
Köyün imamı gelir ve erkeğin kınasını yakar. Damadın yanına oturan sağdıca da kına yakılır.
Kına:
Kına gecesinde kızın başına da eline de kına dua okunarak yakılır.
Kına yakacak kadının nitelikleri önemlidir. Genel olarak mutlu evliliği olan bir kadın olmasına dikkat edilir.
Kınada gelin olacak kız Bindallı giyer. Beypazarı’nda gelinlik kızlara nişanlı oldukları sürede erkek tarafının en az bir bindallı alınması gelenektir.
"Gelin Kınasız olmaz."
Yüksük kınası: Kına yakılmadan önce gelinin avucuna demir para
konur ve ardından paranın üzerine kına yakılır.
Para izi sayesinde gelinin elinin yokluk görmeyeceğine inanılır.
Ana kınası: Ana kınası genellikle cuma günleri düzenlenirdi. Cuma akşamı kız evinde düzenlenen bu kınada kızın sadece bir eline kına yakılır.
Hoca nikahı: Devlet nikâhı kıyıldıktan sonra hoca nikâhı kıyılır. Hoca nikahı yapılmazsa evliliğin mübarek olmayacağına inanılır.
İki şahit ve hocayla nikah kıyılır. Şahitlerin, dul olmaması, mutlu evliliğinin olması gerekir.
Düğün: Önce kına yemeği verilir. Köylü gelini indirdikten sonra “hak etmek” denilen yemek verilir.
Damadın arkadaşları damadı, damat tıraşına götürür.
Bir gece ana kınası yapılır. Ertesi gece erkek tarafı isterse davul zurnayla gelir. Gelin eve girerken mübarek olsun diye eline Kuran-ı Kerim verilir.
Pazar günü düğün olur. Davullar çalar. Kız evinden erkek evine gelmek için düğün konvoyu olur.
Ölen yakınları da mürüvvetlerine şahit olsunlar diye mezarlıklara da uğranır.
Gelin arabadan inince, evin kapısına çivi çakar. Çivi kadar sağlam olsun diye, daima bu evde kalsın diye.
Gelinin ağzına bal sürülür. Dili tatlı olsun diye.
Gelinin eline katı yağ verilir. Gelin yağı evin kapısına sürer, evi bereketli olsun diye.
Gelin eve girmeden önce toprak testi kırılır, gelinin kötü huyu çıksın diye. Yani yeni evine iyi huyları ile gelsin diye.
Düğünden sonra gelin damat evine gireceği zaman, adak alana kadar kız attan ya da arabadan inmezmiş.
Kız oğlan evine girerken başından parayla bulgur serperlermiş.(bereket için).
Tam kapıdan girerken kapıya maya çalınırmış ki kız eve mayalansın diye düğün sonrası gelin eve geldiğinde kaynana bacaklarını merdiven gibi bir yerden ayırır gelin altından geçermiş.
Bu uygulamanın yapılmasının sebebi ise gelinin kaynananın sözünü tutmasını sağlamakmış.
Ayrıca kaynana gelin eve girmeden bir testiyi yere atarak kırarmış. Bu uygulamanın anlamı da gelinin gözünü korkutmakmış.
Damat gelinin duvağını kaldırmadan önce geline yüz görümlüğü takar. Hediyesini alan gelin yüzünü açar.
Gelin - Damat evlerine girerken yapılan uygulamalar ve inanışlar:
Gelin çıkarırken çocuklar bahşiş almak için sandığa otururlar ya da kapıyı kilitlerler.
Gelinin kırmızı kuşağını varsa erkek kardeşi, yoksa en yakını bağlar.
Gelin eve girerken testi kırdırılır, nar kırdırılır ve başından fıstık atarlar.
Gelin eve girdikten sonra, kız tarafından birkaç kişi damat tarafına baklava getirirler. Kızlarına tatlı davransınlar diye.
Her ikisi de evlerine sağ ayaklarıyla girer. Gelinin ayağına damat basarsa, evde kadının sözü geçer.
İki dini bayram arasında düğün yapılmaz.
Tencere ve tabaktaki yemek bitirilir (nişanlısı güzel olur).
Gelinin ayakkabısının altına bekar kızların ismi yazılır.
Gelin çiçeğini kim yakalarsa ilk önce o evlenir. Ankara’da da var olan bu inanışlar hemen her bölgede görülmektedir.

ERZURUM ve ÇEVRESİ EVLENME GELENEKLERİ, DÜĞÜN, ÇEYZİ ÇIKARTMA İLE İLGİLİ İNANIŞLAR
Hazırlayanlar:
Hüseyin D.

Hayatın içindeki önemli geçiş aşamalarından birisi de evliliktir. Erkek ve kadını yeni bir statüye sokan evlilik, iki gencin yaşam kaderlerini birleştirmeleri açısından bireylik davranışları, yeni bir hısımlık bağlantısının kurulması yönüyle aileler arası ilişkileri, iki tarafın akraba, dost, komşu çevrelerinin katılmasını yasa kıldığına göre de toplumluk gösterileri içine alır. Böylesi geniş bir ilişki ağı geliştiren evlilik etrafında da birçok inanış ortaya çıkmıştır.
ŞIRNAK YÖRESİ EVLENME GELENEKLERİ, DÜĞÜN, ÇEYİZ ÇIKARTMA İLE İLGİLİ İNANIŞLAR
Hazırlayan: Pelin Y.





-Sandalyenin üstüne seccade ve yastık konulur ve gelin üç defa oturup kaldırılır bunu yapmalarının sebebi saygılı ve terbiyeli olsun diyedir.
-Gelin çeyizini hazırlar iken damadın yakın veya uzak akrabalarına hediye koyar.
-Gelin evden çıkarılırken gelinin kız kardeşi, halası veya teyzesi gelinin başını eğip öyle evden çıkarırlar bunu yapmalarının sebebi evin bereketini kendisi ile alıp götürmesin diyedir.
- Kız istemelerde kız verildikten sonra düğün olana kadar geçen sürede dini bayram ya da bayramlar olursa damat evinden kız evine hediyeler ile kurban bayramında kurbanlık koyun götürülerek gelenek-görenek yerine getirilir. Akrabalık ilişkileri pekiştirilir.
- Gelin damat evine getirilirken kapıda gelinin önünde testi kırılır, bu evliliğin mutlu ve evlerinin bereketli olmasını temsil eder.
-Damat gelinin evine
geldiğinde damadın
ayakkabısı saklanır
ve damattan para alınır.
-Damat evden çıkmadan
annesi damada altın takar
oğlunu ilk defa damatlık ile
gördüğü için.
-Gelinin kucağına erkek
bebek verilir gelinde bebeğe
para verir gelinin ilk bebeği
erkek olsun diye.

-Gelin damadın evine gittiğinde damat damda durur gelinin buğday ve toprak atar buğday bereket, toprak ise ölene kadar beraber olsunlar diye.
-Gelin damadın evine girdiğinde gelinin kendisi ile getirdiği kuran-ı kerimi bir hoca gelinden o kuran-ı kerimi eve sokar o evde birlik beraberlik ve huzur olsun diye


BAYBURT YÖRESİ DÜĞÜN İLE İLGİLİ İNANIŞLAR
Hazırlayan:
Zeynep O.





Çalgıcı tutulur ve düğünden bir gün önce çalmaya başlar.
Çalgıcı eğer belirli misafirlerin önünde davula vurursa o davetli ona bahşiş verir ama bu her misafir için geçerli değildir.
Kıza kına yakılır ve buna Kına Gecesi denir.
Düğün 1 hafta sürer . Haftanın son günü kına yakılır. Ertesi gün kız damat evine getirilir.
Kınayı erkek tarafı alır. Kıza kına herkes dağıldıktan sonra kızın başında kalan kızlarla yakılır. Kınayı sağdıç hazırlar. Kıza kına sağdıç tarafından yakılır.
Kızın başında türkü söyleyerek kına yakılır. Kına yakılırken kıza türküler söylenir.. Kız dışında yanında bulunan kızlara ve sağdıca kına yakılır. Kınada çeşitli oyunlar düzenlerlerdi. Örneğin erkek tarafından yengeyi oturduğu koltuğa diker o kalkamayınca ona türkü söyler söz vururlardı Buna yengeyi dikme denirdi.
Gelin Giydirme:
Gelini sağdıç giydirirdi.
Gelinin kuşağını erkek kardeşi bağlar .Kuşağı üç kere bağlar ve çözer bunu belirli sureler okuyarak yapar sonra kuşağını bağlar ve sarılırlar. Erkek kardeşe de para verilir.
Gelin Alma:
Gelin düğün günü öğle namazından sonra alınır.
Gelin almaya giden kadınlar yengeler ;erkekler düğürçü adını alır. Kız evinde yengeler geliyor veya düğürçü geliyor diye de haber verilmiş olur.
Gelin almaya damat gitmez.
Alayda düğün bayrağı ile davul zurna olurdu.
Kız evinde erkekler kapıda sıra olur gelen erkekleri karşılar onlara boyalı şerbet ikram ederlerdi. Kadınlarda aynı şekilde şerbet içerdi. Gelini evden kaynatası yani damadın babası çıkarırdı. Gelin evden çıkmadan ev ahalisiyle vedalaşır ve ağlardı.
Geline para verildi. Örneğin kepçe parası, şerbet parası gibi para verilirdi.
Çocuklar tarafından arabaların önünü kesilir ve düğün sahipleri zarf atarlar. Zarfların içinde belli bir para vardır.
Gelin alındıktan sonra ilk oğlan evine indirilir.
Gelin içeriye alınıncaya kadar bazı adetler yapılır. Mesela ayağında bardak veya kaşık kırılırdı, başında ekmek kesilir hayvanlara
verilirdi ,başında kuran gezdirilir ve yüzüne ayna tutulurdu.
Hoca Nikahı:
Hoca nikahı amaçlı zamanda kıyılır.
iki imamla gelir belli bir duası vardır onu okur sonra erkek ve kıza iyi günde günde eş olarak kabul ettin mi diye onlarda cevaplarını verirce hoca nikahı kıyıl olur. Burada önemli olan nikahın duasıdır.
Hoca nikahında kız tarafından bir kişi tarafından bir kişi bulunur. İki tanede bulunur. Ve bir de imam bulunur.
El öpme:
Kız evinde el öpmeye Ayak Dönme denir ve düğünden bir hafta sonra gidilir .Bazı yerlerde yedilik denir.Ayak dönmeye damadın annesi babası ve yakın kimseleri gider .
Giderken yanlarında hediyeler ,meyve vb. şeyler götürülür.
MEVSİMLER, AYLAR VE GÜNLER, CİNSİYET, YOL VE YOLCULUK, EŞYALARLA İLGİLİ halk İNANIŞLAR

HATAY'DA
MEVSİMLER, AYLAR VE GÜNLER, CİNSİYET, YOL VE YOLCULUK, EŞYALARLA İLGİLİ İNANIŞLAR
Hazırlayan: Makbule Nur K.

MEVSİM AY GÜN İLE İLGİLİ OLANLAR
*Pazartesi yapılan işler ağır gider.
*Salı günü düğün olmaz.
*Cuma günü toz dışarı atılmaz ve işe gidilmez.
*Cuma günü ekin ekilmez.
*Salı günü biçki biçilmez ancak ikindi namazından sonra
biçilebilir.
*Tarlaya ilk tohum Salı ve Cuma günü atılmaz.
CİNSİYETLE İLGİLİ OLANLAR
*Kadının erkeğin önünü kesmesi uğursuzluktur.
*Oğlan çocuğun ilk defa saçını amcası veya dayısı keser.
*Kadının erkeğin önünü kesmesi uğursuzluktur.
*Çocuğun ilk defa kesilecek saçını dayısı keserse çocuğun saçı gür olur.
*Kız baba evinden Perşembe ve Pazar günü çıkar.
YOL VE YOLCULUKLA İLGİLİ OLANLAR
*Yola giderken tükürmek iyi değildir, yıkım getirir.
*Yola giderken dönüp bakmak iyi değildir.
*Bıçak veya kibrit sırtı üstüne gelirse misafir geleceğine inanılır.
*Ayakkabılar üst üste gelirse yola gideceğine inanılır.


EŞYALARLA İLGİLİ OLANLAR
*Ayakkabının ters gelmesi uğursuzluktur.
*Elden ele sabun verilmez. Verilirse kavga edilir. Sabunu vermek gerekirse elin tersi kullanılır.
*Kapakla su içilmez kısmet bağlanır.
*Misafirin çabuk gitmesi için ayakkabısına biraz tuz atılır.
İZMİR VE ÇEVRESİNDE MEVSİMLER, AYLAR VE GÜNLERLE, CİNSİYETLE, YOL VE YOLCULUKLA, EŞYALARLA İLGİLİ İNANIŞLAR
HAZIRLAYAN: İPEK T.
MEVSİMLER ,AYLAR, GÜNLER:
Cuma günü mübarek gündür.
Kışın çok kar yağarsa o yıl bereketli olur.
Evlenen çiftlerin düğününde yağmur yağarsa evlilikleri bolluk içinde geçer.

Türkmen Alevilerinde "Mart İpi" diye bir gelenek var. Mart ayının karası insanları karartmasın diye baharı insanları karartmasın diye baharı selamlayan bir gelenek. özenle yapılan, örülen Mart İpleri mart ayında bileğe bağlanır yakaya takılır. Mart ipi mart ayının sonunda bereket, bolluk olsun, sağlık olsun diye dilekler dilenerek ağaç dallarına, bir taşın altına bırakılır. Mart ipini gönülden eşe, dosta ve sevdiklerine insanlar hediye eder.




CİNSİYET:
Kız baba evinden Perşembe veya Pazar günü çıkar.
YOL VE YOLCULUK:
Yola çıkanın ardından su dökülür su gibi gitsin diye.
EŞYALAR:
Elden ele bıçak verilmez kişilerin arası bozulur.


ANKARA ve ÇEVRESİ MEVSİMLER, AYLAR, GÜNLER, YOL ve YOLCULUKLAR, CİNSİYET ve EŞYALARLA İLE İLGİLİ İNANIŞLAR


GAZİSOMANPAŞA MESLEKİ VE TEKNİK
ANADOLU LİSESİ
Hazırlayan
Sena E.

Karakış: halk arasında bu devre kışa
geçiş günleri olarak kabul edilir.
Zemheri: Kışın en soğuk geçen
günlerini ifade etmek için kullanılıyor.
Hamsin: Bu günler için ’’Hem yağsın
hem erisin’’ ifadesi kullanılıyor. Havalar
bulutlu olduğunda soğuk havanın
yeryüzüne inmesi azalır, bulutsuz
günlerde, gecelerde ise rekor derecede
soğuklar olur. Kış mevsiminin
30 Ocak-21 Mart arasında yaşanan
ikinci bölümüne ise halk tarafından
Hamsin adı verilir. Hamsin inanışa göre
50 gün sürer.


Mart Dokuzu: Bazı inanışlara göre Martın üçüncü haftasında görülen bir fırtına ve bahar mevsiminin başlangıcı olarak değerlendirilmektedir. Orta Anadolu’da Nevruz (21 Mart) “Mart Dokuzu” adıyla bilinir. Baharın ve tarım çalışmalarının başladığı tarihtir.
Mart dokuzundan bir hafta önce Ev ve çevre temizliği yapılır. Kış bitiminde temizlikle birlikte evlerde ve evin bahçelerinde bahar ve yaz kullanıma uygun yeni düzenlemeler yapılırken
Mart ayına ve bütün bir yıl için
özellikle tarımla ilgili
meteorolojik öngörüler tazelenir.
Buna göre tarımsal çalışmalar ivedi
hale getirilir ya da birkaç gün
geciktirilir. Bunlardan birkaçı şu
şekilde aktarılmaktadır.


Yılsırtı: Mart Dokuzu günü hava nasıl olursa mart ayının tamamında havanın öyle olacağına inanılır.
Mart dokuzundan sonraki sekiz gün ise devam eden sekiz ayı temsil eder.
Dokuz günden sonra geriye kalan üç güne ise “Karacuk/Garacuk” olarak bilinir. Garacuk günlerinde çok sert fırtınaların eseceğine inanılır. İsmiyle müsemma bu son üç gün kış aylarından kalma gün olarak anılır. Tabii ki herkes uyguladığı tarımsal kültürde ön önlemleri vaktinden önce yerine getirme fırsatını yakalar. Bunlara kültürleşmiş meteorolojik uyarılar olarak bakılabilir. Esasen yılın ön ce ikiye sonra kendi içinde iklimsel bölümlere ayrılması zamanı etkin değerlendirme ve her iş niteliğine uygun hazırlıkları önceden yapmanın bir Programı olsa gerek.




Kocakarı Soğuğu: Kocakarı soğuğu 11 Mart tarihinde başlamaktadır ve 18 Mart'a kadar 1 hafta süre devam eden soğuklara denir.
Sitte-i Sevir: Sitte-i sevir; 21 Nisan tarihinde başlamaktadır ve 26 Nisan'a kadar 6 gün devam eden soğuklara denir. Halk inanışına göre Güneş’in sevr (boğa) burcunda yani bulunduğu Nisan ayında fırtınaları ile ön plana çıkan altı günü (sitte) ifade etmek için kullanılır.
Anadolu insanı “Sitte sevir, her saati bir devir ”ile denizciler ise “Sitte-i sevür, kapıyı çevür” deyimleri ile insanları uyarmışlardır. Sitte-i Sevir bazı yörelerde öküzsoğukları ve bazı yörelerde de mor direk soğukları da denilen nisan ayının son soğuklarıdır.
Aslında adını boğadan alır, güneşin boğa burcun da olduğu dönemde yaşanan soğukları açıklar. Güneşin boğa burcuna girmesiyle 21-26 Nisan arasında yaşanan hissedilir derecede sıcaklık düşüşünden, rüzgardan ve çok değişken havadan dolayı “sitte-i sevir, her saati bir devir”

Kırkikindi Yağmurları: Nisan ayı içinde başlayıp 40 gün süre ile öğleden sonraları ikindi vaktinde kısa süreli sağanak yağışlar halinde devam eden ve Orta Anadolu çiftçisi için çok önemli olan yağışlara verilen addır. Bu yağışların tüm bitkilere özellikle kışlık tahıllara olumlu etkisi oldukça fazladır.
Eyyamı Bahur (Harman Sıcağı): (Kuzey yarım kürede 1 Temmuz'dan 7 Ağustos'a kadar olan güneş ışınlarının dik yada dike yakın olarak geldiği yüksek sıcaklığa sahip olan günlere verilen addır.)
Halk arasında yaz aylarının en sıcak ve boğucu günlerini tanımlayan Afrika sıcaklarına Eyyam-ı bahur adı verilir. Eyyam-ı bahur günlerinin kalp ve göğüs hastalıkları olanlar için dikkat edecekleri riskli dönemler olduğuna inanılır. Bu sıcaklıklalar hassas kişilerde aşırı stres ve asabiyet oluşturduğu inancı vardır.

Hızır Günleri – Kasım Günleri:
Anadolu insanının tecrübesinin, doğa ve insan
sevgisiyle içselleşmesi neticesinde bir kültür
olarak gelen Halk takvimine göre bir sene
Hızır Günleri ve Kasım Günleri olmak üzere
bir manada iki mevsimden oluşur.
Hızır günleri halk takviminde ve diğer birçok kullanımda yazın başlangıcı sayılan 6 Mayıs (hıdrellez) günü başlayıp 8 Kasım’a kadar devam eden ve 186 gün süren dönem için kullanılan bir tanımlamadır.
HIZIR GÜNLERİ yaz devresini ifade
etmektedir.
Kış devresi ise KASIM GÜNLERİ olarak ifade edilmektedir.



Bocuk:
Hicri takvimde yılın ikinci yarısı diyebileceğimiz daha çok kış dönemini içeren dönem “Kasım günleri” olarak bilinir. Bocuk gecesi ise halk dilinde kışın en soğuk gecesidir.
Ayrıca şu inanışlar da vardır:
Kavak ağaçlarının yapraklarını tepeden dökmeye başlaması kışın sert geçeceği anlamına gelir.
Aynı şekilde çam kozalakları fazla olursa kış zor ve uzun geçecek demektir. Kış mevsiminde biri arkasını dönüp sobada ısıtırsa, kar yağdıracağı düşünülerek, kar yağdıracaksın yeter artık ısındığın denir.

Aylarla ve Günlerle İlgili Halk İnançları:
Pastırma Yazı: Bugünkü takvimle 7 Kasım’da başlayan Rûz-i Kasım’ın (hızır günleri) ilk günleri, pastırma yazı olarak bilinir ve pastırma yazı 7 gün, 1 hafta civarında sürer. Yaprakların dökülüşünün sonlarıdır ve kışın habercisi olarak bilinir.
April Beşi: April beşi, bahar günlerinin güzelliği ve rahatlığı arasında bir anda aşırı soğuk ve fırtınalı havaların yaşanabileceği tahmin edilmiş olan bilinen sayılı günlerden biridir.
Ayrıca şu inanışlar da vardır:
Cuma günleri dışarı toz dökülmez, işe gidilmez. Cuma günü ana rahmine düşen çocuk bilgili olur. Cuma akşamı tırnak kesilmez. Cuma günü hiçbir işe başlanmaz. Cuma günü ekin ekilmez.
Salı Sallanır; bugün önemli bir işe başlanmaz.
Çarşamba günü tırnak kesilmez. Geceleyin ıslık çalınmaz (cinler başına toplanır). Cuma ve Pazar akşamı soğan sarımsak gibi şeyler yenmez.

Yol ve Yolculukla İlgili Halk İnançları:
Yola giderken tükürmek iyi değildir. Günahtır. Yıkım getirir.
Giden yolcunun arkasından
bir tas su dökülür.
Yolda giderken at değiştirilmez.


Cinsiyetle İlgili Halk İnançları:
Kadının yolda erkeğin önünü kesmesi
uğursuzluktur.
Koç katımında koçun üzerine kız çocuğu
bindirilirse doğacak kuzu dişi, oğlan çocuk
bindirilirse erkek olur.
Sonbaharda koç salımını kızlar yaparsa, çok döl alınacağına inanılır.
Yuvayı diş kuş yapar.
Kızlar geceleyin ayna karşısında süslenmez (sabah kaçarlar).



Eşyalarla İlgili İnanışlar: •
Makasla oynanmaz (kavga çıkar).
Halı tezgâhlanırken ipin üstünden atlanmaz (halı geç dokunur).
İki minder üzerine oturulmaz (iki kez evlenilir).
Makas ve bıçak istenirse elden verilmez yere konur. (kavga çıkar)
Nazar boncuğu nazardan korur.
Merdiven altından geçmek uğursuzluk getirir.
Kırık ayna uğursuzluk getirir.


ŞIRNAK YÖRESİNDE MEVSİMLER, AYLAR VE GÜNLERLE, CİNSİYETLE, YOL VE YOLCULUKLA, EŞYALARLA İLGİLİ İNANIŞLAR
HAZIRLAYAN: SADET Y.




-Şubat ayında dört gün kala hava güneşli ise şeytanın kızı tüm yılan, fare gibi hayvanları kendisiyle getirir ve ormanlara salarmış. O gün eğer hava yağmurlu olursa fare, yılan gibi hayvanları kendisiyle birlikte ormanlardan götürürmüş.

-Recep, Ramazan ve Şaban gibi hayırlı aylarda 7 kişi vefat edermiş.
-Melekler perşembe günleri bütün evlerin önüne iner, o evlerden birinin sevap işlemesini beklermiş. Eğer o evlerdeki insanlardan birisi sevap işlerse diğer güne kadar onlara dua eder, işlemezse lanet okurmuş.

-Kış mevsiminin ocak ayında koyunlar kulaklarını sallıyorsa o gün içinde kar yağarmış.
-4 yapraklı yonca gören kişi evleneceği kişiyi rüyasında görürmüş.
-Kurbağa sesi çok fazla geliyorsa o gün içinde yağmur yağarmış.
-Yengeç sudan çıkarsa sel olacağına işarettir.


-Şubat, mart, nisan aylarında kuşların doğudan batıya göç ettiğine şahit olunursa fırtına çıkarmış.
-Ağır ve uzun süreli hastalar genellikle ilkbahar ve sonbaharda ölürlermiş.
-Yola çıkanın yolu uğurlu geçsin, gittiği yere dönebilsin diye arkasından su dökülür.
-Elden ele bıçak verilmez.

ERZURUM ve ÇEVRESİNDE MEVSİMLER, AYLAR VE GÜNLERLE, CİNSİYETLE, YOL VE YOLCULUKLA, EŞYALARLA İLGİLİ İNANIŞLAR
HAZIRLAYAN:
Zeliha T.
İnsanoğlu tarih sahnesine çıktığı ilk andan itibaren başta ekonomik faaliyetleri olmak üzere diğer tüm faaliyetlerini düzenlemek için meteorolojik olaylarla ilgilenmiştir. Erman Artun halk meteorolojisi için; “Teknik ve teknolojik yetersizlik içindeki toplumlarda, yüzyıllara dayalı yerel deneyim, görgü ve tahminlerle atmosfer olaylarına ilişkin önceden bilinebilirlik oranı yüksek denebilecek bir düzeye ulaşmıştır. Bu tür toplumlar, çoğunlukla atalardan öğrendikleri hava tahmini yöntemleriyle hava tahmini yaparlar.
Yaşama savaşının verildiği toplumlarda doğa acımasız ve yıkıcı olabilmektedir. Bu nedenle geleneksel yapılı toplumlarda, doğa karşısındaki yetersizliğin, zayıfığın giderilebilmesi onun insanoğlu için hazırladığı tuzakların önceden tahmin edilebilmesiyle imkân kazanmaktadır.” ifadelerini kullanmıştır.
BAYBURT YÖRESİ
MEVSİMLER, AYLAR VE GÜNLER, CİNSİYET, YOL VE YOLCULUK, EŞYALARLA İLGİLİ İNANIŞLAR
Hazırlayan: Zeynep D.


Elden bıçak,makas gibi alınmaz kişilerin arasını bozar.
Gelen misafirlerin eve tekrar gelinmesi istenmiyorsa ayakkabıları çevrilmez.
Kız istemek için Perşembe günü tercih edilir.


İki bayram arasında ve Ramazan ayında düğün yapılmaz.
19 Şubat'ta cemre havaya düşer ve birer hafta aralıklarla suya ve toprağa düşer.
Bayburt yöresinde batı yönünde kara bulut çökerse mutlaka yağmur yağar.
Balkar adı verilen Kuzey rüzgarı eserse bulutları dağıtır.
Karayel adı verilen Güney rüzgarı eserse hasatı kurutur verim az olur.
Aprul beşi diye bilinen tarihten sonra havalar ısınır.
Bu tarih Kasım 150 hesabına göre yapılır.
Bu tarih 18 Nisan tarihine denk gelir.

RUH ,MEZARLIK, TÜRBE VE ZİYARETLERLE İLGİLİ HALK İNANIŞLARI

HATAY'DA
RUH ,MEZARLIK, TÜRBE VE ZİYARETLERLE İLGİLİ İNANIŞLAR
Hazırlayan: Sabiha M.
Hasan Ç.

Ziyaretlerdeki ağaçları kesenler çarpılır.
Türbeden dışarıya bir şey götüren çarpılır.
Bir çocuk ağzını havaya doğru kaldırıp durmadan ağlarsa evden birisi ölür.
Bir kişi gömüldükten sonra ruhu 7 gün evini ziyaret eder.
Bir kişi gömüldükten sonra ruhu her cuma evini ziyaret eder.
Bir kişi öldükten sonra bazen gelip evinin damına veya evinin önündeki ağaçlara konar.
Rüyada ölü görmek diriye işarettir. Misafir gelir.
Eve dışardan ölü getirilmez. Getirilirse birbiri ardına ölümler olur.
Cami duvarına işeyen çarpılır.
Ölünün elbiseleri ölü yıkayıcılarına veya fakirlere verilir.
Mezarlıktan taş, toprak alınmaz.
Mezarlıkta ağaç kesilmez. Mezarlıkta yatılmaz.
Kırık ayna uğursuzluktur.
Ölünün yıkandığı evde üç gün ışık yanar.
Gece ölen birinin üstüne sabaha kadar bıçak, makas konur.
Baş sağlığına gelenlerin ayakkabıları çevrilmez.
Ölü gömülene kadar süpürge tutulmaz, çamaşır yıkanmaz, eve su getirilmez.
Kefen bıçak veya makasla kesilmez.
Ezan okunurken bacak bacak üstüne atılmaz.

İZMİR VE ÇEVRESİNDE RUH ,MEZARLIK, TÜRBE VE ZİYARETLERLE İLGİLİ İNANIŞLAR
HAZIRLAYAN:
UMUT K.
RUH, MEZARLIK, TÜRBE VE ZİYARET:
Ölen kişinin etlerinin kemiklerinden ayrılması 40-52 .günleri arasında olduğuna inanılır. Ölünün etleri kemiklerinden kolay ayrılması için dua edilir.
Rüyada ölü görmek diriye işarettir.
Mezarlıkta yatılmaz.
Mezarlıktan taş, toprak alınmaz.
Cenaze çıkan evde üç gün yemek yapılmaz, ev süpürülmez, çamaşır yıkanmaz, eve su getirilmez.
ANKARA ve ÇEVRESİ RUH, MEZARLIK, TÜRBE ve ZİYARET YERLERİ İLE İLGİLİ HALK İNANÇLARI

GAZİSOMANPAŞA MESLEKİ VE TEKNİK
ANADOLU LİSESİ
Hazırlayan
Leyla H.
Türbe ve Ziyaret Yerleri ile İlgili Halk İnançları:
Duaların, dileklerin, niyetlerin türbe ve ziyaretlerde kabul olacağına inanılır.
Türbede bir niyetle dua edilmiş ve bu niyet gerçekleşmişse türbede şeker, lokum veya tespih dağıtılır.
Ziyaret yerlerindeki ağaçları kesmek günahtır.
Türbeden dışarıya bir şey, bir nesne götürmek günahtır.
Hamile kadın türbe ziyareti yapmış ve doğumdan sonra çocuk sürekli ağlarsa o türbeye götürülür.
Yatırların çevresindeki ağaçlara bez ve çaput bağlanarak dilek tutulur.
Mezarlık ile İlgili Halk İnançları:
Mezarlıktan ağaç kesilmez. Ağaçta cin olduğuna inanılır.
Mezarlıkta yatılır. Mezarlık temiz olur. Ruhlar sahip çıkarlar misafir ederler. Bir inanışa göre de Mezarlıkta Yatılmaz
Mezara toprak atılırken elden ele kürek verilmez.
Yeni açılmış Kadınların mezarına beyaz eşarp bağlanır.
Mezarın üstüne basılmaz
Mezarın üstüne her çiçek ekilmez ama yeşil olması önemlidir.
Abdestsiz mezar ziyaret edilmez
Mezarlığa girerken selam verilir.
Mezar kazıcısına para verilmezse ölünün rahatsız olacağına inanılır
Mezarlıktan taş, toprak alınmaz.
Mezarlıktan çiçek toplanmaz (ölüler korkutur)
Mezarlıkta yüksek esle konuşulmaz.
Ruh ile İlgili Halk İnançları:
Ruhların ölümsüzlüğüne inanılır.
Güneş battıktan sonra ölülerin gömülmemesi gerektiğine, bu vakitten sonra yer kazınırsa kötü ruhların dışarı çıkacağına inanılır.
Bir kişi gömüldükten sonra ruhu 7 gün evini ziyaret eder.
Ölen kişinin vasiyeti yerine getirilir aksi halde ruhunun rahat etmeyeceğine inanılır.
Arife günü, kandil, bayram gibi günlerde ruhlar evlerini, yakınlarını ziyaret eder.
Ölen kişinin ruhuna dua etmek, kuran okumak onu doyurur.
Evden kötü ruhları kovmak için ateş ve tütsüler yakılır.
ERZURUM VE ÇEVRESİNDE RUH ,MEZARLIK, TÜRBE VE ZİYARETLERLE İLGİLİ İNANIŞLAR
HAZIRLAYAN:
Hanım T.
Halk inanışlarında bazı olağanüstü varlıkların varlığına da inanılır. Bu tür varlıklar çoğunlukla “cin” kavramıyla açıklanır. Eski Türk inanışlarında korku ve ürpertiye neden varlıklar “iye” olarak anılmıştır. Çeşitli yörelerde farklı isimlerle adlandırılan bu varlıklar Erzurum yöresinde “mekir” deyimiyle adlandırılır. İsmini anmanın onları çağıracağına inanıldığından zararlarından korunmak için “iyi saatte olsunlar” da denilir. Albastı, alkarsı, albız vs. isimlerle adlandırılan bir diğer varlık da atlara, lohusa kadınlara musallat olup, lohusa hummasına sebep olur.
ŞIRNAK'TA
RUH ,MEZARLIK, TÜRBE VE ZİYARETLERLE İLGİLİ İNANIŞLAR
Hazırlayan: ZİNET T.

Rüyada kar, düğün dernek, altın
veya gelinlik görülürse ölümün
yaklaşacağına dair yorumlar
yapılır. Öleceği anlaşılan bir
kişinin yanında öz akrabaları
genellikle durur. (anne, baba,
amca, dayı, hala, teyze vb.)
Ölmek üzere olan kişinin
yastığın başının altından alıp
yüzünü kubbeye doğru
yöneltirler. Öleceği anlaşılan
kişinin son nefesine kadar
su verilir.
Öleceği anlaşılan kişi vefat
ettiğinde bir tane yakını gidip
camide olan imama söyleyip o
kişinin ismi anons ettirilir.
Bir kişi öldüğü zaman üzerine
örtü örtülür genellikle beyaz
renktedir sonra camiye
götürülüp yıkanır.

Ölüyü kefenledikten sonra tabutuna kadın veya adam olduğunu belirtmek için kadına yazma (başörtü) adama ise (tesbih veya seccade)
tabutun üzerine konulur. Ölünün cenaze törenine
1. Dereceden akrabalar, dostlar ve tanıdığı herkes katılır.

Ölünün tabutunu 6 kişi taşır ve bu artabilir tabutu çok taşımak isteyen var ise 9-10 adımda bir tabutu taşıyan kişiler değiştirilir. Cenaze olduğunda herkes işini bırakır ölünün yakınlarını teselli eder. Ölünün son gününde kar yağması berekete yağmurun yağması rahmet olduğuna dair yorumlanır.

-Türbelerden ve
mezarlıklardan bir
şey alınmaz.
-Mezarlıklarda
uyunmaz.
-Mezarların üstüne
basmak iyi değildir.
-Mezarlar ve
türbeler el ile
gösterilmez.

BAYBURT YÖRESİ
RUH,MEZARLIK, TÜRBE VE ZİYARETLERLE İLGİLİ İNANIŞLAR Hazırlayan Açelya B.

Bayburt bölgesine gelenlerin bölgede bulunan Şehit Osman Türbesi’ni ziyaret etmeden gitmeleri tekrar bu bölgeye yolunun düşmesine sebep olur. Halk arasında böyle bir inanış vardır.
Türbelere zarar verilmez gereken saygı gösterilir.
Genellikle Cuma günleri namazdan önce mezar ziyaretleri yapılır.
Bayramlarda Arefe günü ve namazdan sonra mezar ziyaretleri yapılır.
Ölen kişi bir yakının rüyasına giriyorsa dua istediğine inanılır.
BEREKET, EV VE ATMOSFER OLAYLARIYLA İLGİLİ HALK İNANIŞLAR

HATAY'DA
BEREKET, EV VE ATMOSFER OLAYLARIYLA İLGİLİ İNANIŞLAR
Hazırlayan: Deniz Defne N.

Bereket İle İlgili İnançlar
Ekmek kırıntılarını yere atmak, ayakta çiğnemek suçtur.
Bismillah demeden yemek yiyen doymaz. Şeytan da onunla birlikte yemek yer.
Narın bereket getirdiğine inanılır.
Fil figürlerinin bereket getirdiğine inanılır.


Ev İle İlgili İnançlar
Kapının eşiğinde oturan iftiraya uğrar, hakkında dedikodu olur.
Evin içi temiz olmazsa oraya melekler değil şeytan gelir. Böylece o evde mutluluk olmaz, tatsızlık olur.
Bir adam gurbete gidince arkasından eve gidilmez, ev süpürülmez.

Atmosfer Olayları İle İlgili İnançlar
Gökkuşağının altından erkek geçerse kız, kız geçerse erkek olur.
Nisan yağmuru, zemzem suyu gibidir.
Dolu ilk düştüğünde, insan birkaç tane yutarsa iyi gelir. Sağlığa yararlı olur.


İZMİR VE ÇEVRESİNDE BEREKET, EV,ATMOSFER OLAYLARIYLA İLGİLİ İNANIŞLAR
HAZIRLAYAN:
EFE Y.
BEREKET
Ekmek kırıntılarını yere atmak, ayakla çiğnemek, evin bereketini götürür. Bu sebeple yere düşen ekmek alınır, öpülür ve kaldırılır.
Narın bereket getirdiğine inanılır.
Fil figürlerinin bereket getirdiğine inanılır.

EV
Kapı eşiğinde oturulmaz.
Eve girerken sağ ayakla girilir.
ATMOSFER:
Gökkuşağının altından bir erkek geçerse kız, kız geçerse erkek olur.
Nisan yağmuru berekettir.

ANKARA ve ÇEVRESİ BEREKET, EV, ATMOSFER OLAYLARI İLE İLGİLİ HALK İNANIŞLARI ATMOSFER OLAYLARI İLE İLGİLİ HALK İNANIŞLARI

GAZİSOMANPAŞA MESLEKİ VE TEKNİK
ANADOLU LİSESİ
Hazırlayan
Sibelcan Ö.

Yıldızlar: Gökyüzünde, dünyadaki
insan sayısı kadar yıldız bulunduğuna
inanılmaktadır.
Halk yıldız, kaymalarına yıldız düşmesi
der.
Her insanın bir yıldızı vardır. Kimin yıldızı düşerse o ölür. Kimin yıldızı parlarsa o yükselir. Yıldız kayarken yıldızın kaydığını gören kişi ne dilek dilerse kabul olacağına inanılır.
Ülker Vurgunu: 22 Haziran’da gökyüzünde görünen Ülker yıldızının hayvanlara ve bitkilere zarar verdiğine inanılır.

Ay: Ankara’da ay halk arasında erkek olarak ve cesur olarak algılanır.
Ankara’da Şöyle bir rivayet de vardır: Allah iki kardeş yaratmak ve bunları gece ile gündüzü beklemeyle görevlendirmek istemiş. Kadın, gecenin karanlığından korktuğunu kendisinin gündüzü beklemesini dilemiş ve bu nedenle güneş olmuştur. Gecenin vahşi karanlığından korkmayan erkek olduğu için ay da erkektir.
Güneşin Hıristiyan, Ay’ın Müslüman olduğunu iddia edenler de vardır.

Ay hilal biçimindeyse ve açık kısmı yukarı doğru bakıyorsa bu durum kısa süre içinde yağmur yağacağına inanılır.
Ayın yeni doğmuş ilk haline “ayın aydını”, bir süre sonraki haline de “ayın garangısı” adı verilir.
Tohum ekerken ayın yeni çıktığı ilk günlerde ekim yapılmaz, bir süre beklenir.

Ay’ın, insan şeklinde olup bir erkek çocuk olduğuna, bedir halinde iken etrafında görülen hâlenin meleklerin kanatları olduğuna, Ay’ın evinin varlığına, gündüz evinde oturup gece dışarı çıktığına, bir de yavrusunun olduğuna inanılır.
Ankara’da ayın tutulmasının fena olduğuna inanılır. Ay tutulduğu zaman birtakım periler, cinler ayın etrafına kaplayarak ışığının yayılmasına engel olurlarmış. Bu sebeple ayı bu perilerin, cinlerin elinden kurtarmak için ay tutulunca silâh atmak ve Kur’an veya ezan okumak şarttır. Göğe silâh atarlar ve Kur’an okurlar. Ay kurtulunca halk, atılan silâhlardan perilerin, cinlerin korkup kaçtığına inanır.
Gök Gürültüsü ve Yıldırım: Yıldırımın taş veya maden olarak maddeleştiğine Köroğlu’nun bu madenden doğaüstü bir kılıç yaptırdığına inanılır.
Gök gürleyip şimşek çakınca, insanlar sırtını duvara sürter, ağızlarına demirden bir nesne alıp ısırırlar. Böylece sırtının pek, dişlerinin sağlam olacağına inanırlar.

Gökkuşağı (Ebem Kuşağı): Yedi renkli gök kuşağının altından geçenlerin dileklerinin yerine geleceğine inanılır. Yedi rengin gökyüzünün yedi katını sembolize ettiği söylenir.
Gökkuşağının altından geçen kişinin cinsiyetinin değişeceğine inanılır. Gökkuşağının altından geçen kızların çabuk koca bulacağına inanılır.
Gökkuşağının yeşil renginin cennet rengi, kırmızı renginin ise cehennem rengini temsil ettiğine inanılır.


Bereketle İlgili Halk İnanışları:
Dışarıya maya verilirse evin bereketi gider.
Ekmek kırıntılarını yere atmak, ayakla çiğnemek evin bereketini götürür. Günahtır.
Gurbete giden kişinin azığından bir parça ekmek çalınır.
Bir kişinin üzerinde dikiş dikilirse o kişinin kısmeti bağlanır. Aklı dikilir.
Ağzına çöp verilir. Bıçakla ekmek kesilmez, evin bereketi kaçar.
Bismillah demeden yemek yiyen kişi doymaz, Şeytan da onunla yemek yer.
Karıncanın girdiği eve bereket girer.
Misafirin çok geldiği evin bereketi artar.
Misafir bir rızkını yer dokuz rızkını bırakır.
Sadaka vermek bereketi artırır, insanı kazadan beladan korur.
Evle İlgili Halk İnanışları:
Evin temeline kara taş koymak iyi değildir.
Kapının önünde, eşikte oturulmaz. Günahtır, iftiraya uğranır.
Evin içerisi temiz olmazsa oraya melekler gelmez. Böylece o evde mutluluk değil geçimsizlik olur.
Ev ev üstüne olmaz.
Aslan yattığı yerden belli olur.
Güneş girmeyen eve doktor girer.
Allah rızıkları sabahın erken saatinde dağıtır erken kalkıp, evi havalandırmak gerekir.

ERZURUM VE ÇEVRESİNDE BEREKET, EV,ATMOSFER OLAYLARIYLA İLGİLİ İNANIŞLAR
HAZIRLAYAN:
Arda Y.
Yemek, ekmek israf etmek evin bereketini kaçırır.
Sofrada konuşulmaz, konuşulursa bereket melekleri sofraya bir daha gelmez.
Buğday, nar, şeker gibi yiyecekler bereketin sembolüdür.
Kuşburnu çok olursa o yıl bereketli geçer.
Nisan yağmurunun insan beyazlattığına inanılır.
Kapı eşiğinde oturmak uğursuzluk getirir.
Akşamları kapı eşiğine oturulmaz.
Yeni yılın ilk gününde eve yabancı gelmesi evin bereketini kaçırır.
ŞIRNAK YÖRESİ BEREKET, EV VE ATMOSFER OLAYLARIYLA İLGİLİ HALK İNANIŞLAR
Hazırlayan: Mukaddes E.
● Evde fil figürlerinin bulunması zenginlik anlamına gelir.
●Ayın hilal halini ayakta görürsen o ay boyunca ayakta gören kişinin bol misafirli ve yoğun geçireceğine inanılır.

●Elbiseyi ters giyersen yolculuğa çıkılacağına inanılır.
●Sağ elin kaşınması para geleceğine, sol elin kaşınması paranın gideceğine inanılır.
●İki kişinin aynı ekmekten yemesi o kişilerin arasının bozulacağına inanılır.


●Gökyüzünün kızarmasının yağmur veya kar yağacağına işaret olduğuna ve bereket getirdiğine inanılır.
●Eğer birine nazar değerse nazar değdirdiğinden şüphelendiğin biri varsa o kişinin bir elbisesini nazar değen kişinin önünde yakılır ve nazar değen kişiye dumanı gitmesi sağlanır bunu yaparak nazardan kurtulduğuna inanılır.

●Bir yemeği ocakta
pişirirken bir kenara küçük
bir parça bırakmazsan
bereketi kaçar ve o
kendi düşer.
●Bir çocuğa nazar
değmemesi için o çocuğun
yüzüne kömür sürüldüğüne inanılır.
●Karınca bir evin önünde yuva yaparsa o eve bereket geleceğine inanılır.


BAYBURT YÖRESİ BEREKET, EV VE ATMOSFER OLAYLARIYLA İLGİLİ HALK İNANIŞLAR
Hazırlayan İlayda K.

Kırıntı dökmek ve çiğnemek o evin bereketini alır.
Aşure gününde eve 15 çeşit farklı gıda alınması evin bolluk bereketini artırır.
Eve gelen misafir on rızıkla gelir birini yer dokuzunu bırakır.
Bulutlu olan gecelerde don olayının gerçekleşmeyeceği tahmininde bulunulur.
Leylek fırtınası olarak bilinen 22-23 Mart tarihinde bu bölgeye leylekler göç eder ve leylek fırtınası olur.
Kışın çok kar yağdığında hasatın daha bereketli olacağına inanılır.
Yüksek dağların ve ağaçlıkların bulutları çektiğine inanılır.
Kuşburnunun çok bol olduğu yıllarda kışın ağır ve soğuk geçeceği inanışı vardır.
HAYVANLAR VE BAYRAMLARLA İLGİLİ HALK İNANIŞLARI

HATAY'DA
HAYVANLAR VE BAYRAMLARLA İLGİLİ İNANIŞLAR
Hazırlayan: Yeliz D.

HAYVANLARLA İLGİLİ OLANLAR
İnek yavrusunu doğurduğu zaman sütü bol olsun diye ilk sütü ya suya boşaltılır ya da dağıtılır.
İneğin sütü yere sağılmaz, üzerinden atlanmaz, yoksa hayvan hastalanır, memesi kör olur.
Bir kimsenin önünden kara kedi geçmesi uğursuzluktur.
Bir evin önünde baykuş öterse o evde biri ölür ya da bir yıkım olur.
Ezan okunurken köpek uluması uğursuzluktur.
Köpek, öküz, horoz gece vakitsiz öterse kötü şeyler olacağına (düşman saldırısı, deprem, doğal afet vs) inanılır.
Güvercin, kumru, kırlangıç, leylek vurmak günahtır.
Tavuğun horoz gibi ötmesi uğursuzluktur. Öten tavuk kesilir.
Kediyi Hz. Ali sıvazladığı için hiçbir zaman sırt üstü düşmez.
Kurban kanı gömülür.
BAYRAMLARLA İLGİLİ İNANÇLAR
Gadir-i Hum Bayramı
Gadir Hum Bayramı, şii müslümanlar tarafından Kurban Bayramı ve Ramazan Bayramına ilaveten Hicri takvime göre Zilhicce Ayı'nın on sekizinci günü üçüncü bir bayram olarak kutlanır.
Hz.Muhammed'in Hz. Ali’ye kendisinin halefi olarak tayin olduğu gün olarak ilan eden Aleviler, bugünü bazı ibadetler ile geçirirler.

GADİR HUM BAYRAMI GELENEKLERİ
Her yıl geleneksel olarak düzenlenen Gadir-i Hum Bayramı çeşitli etkinliklerle kutlanır. Bu günde sabahın erken saatlerinde türbelere akın eden vatandaşlar buralarda kurban keserek, büyük kazanlarda hazırlanan, içerisinde buğday-et karışımının olduğu 'Hirise' adı verilen güne özel yemeği hazırlıyor.
Herkesin bir parça katkı sunduğu "Hirisi" başta dar gelirliler olmak üzere vatandaşlara dağıtılır.
Bayramı kutlayanlar, bu günde oruç tutmak, gusül almak, Hz. Ali'yi ziyaret etmek, sığınma duasını okumak, Nubde duasını okumak, öğle vaktine yarım saat kala iki rekat namaz kılmak ve birbirini gören müminlerin belirli cümlelerle selamlaşması gibi ibadetler yapar.
PASKALYA BAYRAMI
İsa'nın çarmıha gerildikten sonra 3. günde dirilişinin kutlandığı Paskalya Bayramı, Hristiyanlık dünyasının en eski bayramı kabul edilir.
Paskalya Bayramı, ilkbahar gün dönümünün yaşandığı 21 Mart’ta dolunayın görülmesinden sonraki ilk pazar günüdür. Bu nedenle Paskalya Günü’nün tarihi değişebilmekle birlikte genellikle, Paskalya tarihi için Nisan ayının ikinci pazarı kutlanır.
Yaygın olarak kiliselerde düzenlenen ayinlerin dışında, kutlandığı ülkeye göre değişik gelenekler vardır. Bunlar arasında en yaygını şahısların birbirine genellikle çikolatadan yapılan Paskalya tavşanı ve Paskalya yumurtası hediye etmesidir.
Paskalya Bayramı'nda evlerde özel Paskalya çöreği yapılır; haşlanmış yumurtalar boyanır; mumlar yakılır; dualar okunur.
İZMİR VE ÇEVRESİNDE HAYVANLAR VE BAYRAMLARLA İLGİLİ İNANIŞLAR
HAZIRLAYAN:
NEHİR K.
HAYVANLARLA İLGİLİ İNANIŞLAR:
LEYLEK:
Leyleklerin bir bölgede uzun süre kalması, orada bolluk olacağı anlamına gelir.
Her yıl gelen leylekler bir yıl gelmezse o yıl kıtlık olur
Leyleği havada uçarken gören kişinin seyahat edeceğine inanılır.
ARI:
Arının çok olduğu yılın bereketli olacağına inanılır


KARINCA:
Karınca bereket anlamına gelir. Karıncanın eve yuva yapması, eve girmesi bereket getirir. Bu yüzden karınca görüldüğünde öldürülmez veya zarar verilmez.
Yedi karınca yuvasından toprak alınır, üzerine dua okunur. Bu toprak cüzdanda taşınırsa bolluk getirir
Karınca duası alınır ya da elle yazılır, cami imamına yazdırılır. Evin, işyerinin girişine, içine, duvarına, 7 köşesine, her odasına, mutfağa asılır. Karınca duası asıldığı yere bolluk bereket getirir. Karınca duasını ayet’el kürsî ile asmak eve bolluk ve bereket getirir

KOYUN:
- Koyunların çoğu ikiz doğurursa yılın bolluk ve bereket içinde geçeceğine inanılır
GÜVERCİN VE BAYKUŞ:
- Bazı bölgelerde evde güvercin beslemenin ve bacalarda öten baykuşun bereketi kaçıracağına inanılır
Bazı bölgelerde evde beslenen balık, kuş, güvercin, köpek gibi hayvanlar eve bereket getirir
Baykuş evin çatısında öterse o evden cenaze çıkacağına inanılır.
TAVŞAN:
- Evde beslenen tavşanın bereketi kaçıracağına inanılır
BAYRAMLAR
NEVRUZ:
Hıdırellez de denen bu bayram 5 Mayıs’ı 6 Mayıs’a bağlayan gece yakılan büyük ateşlerle kutlanır.
Ateşin üstünden atlanarak büyük bir coşkuyla kutlanan bu bayram baharın gelişini müjdeler.
Aynı akşam bir kağıda ve ya toprağa dileklerin çizilerek veya yazılarak gül ağacının altına gömmek bir halk inanışıdır böylece dileklerin gerçekleşeceğine inanılır.
Daha eskilerden yumurta kaynatılıp boyanması geleneği varken zamanla bu gelenek kaybolmuştur.
Gül koparılıp evlerin kapılarına asılır.
Bekar kızlardan alınan yüzük, kolye, boncuk gibi eşyalar su dolu çömleğe konup çömleğin ağzına yeşillikle kaplanarak üstüne kırmızı bir örtü örtülür.
Böylece kilitlenmiş olur ve gül ağacının altına yerleştirilir. Ertesi gün çömlek başına toplanan kızlardan birinin üzerinden kilit açılarak maniler eşliğinde çömlekteki eşyalar çıkartılır.
BAHARIN ADI NEVRUZ

ANKARA ve ÇEVRESİ HAYVANLAR ve BAYRAMLARLA
İLGİLİ İNANIŞLAR

GAZİSOMANPAŞA MESLEKİ VE TEKNİK
ANADOLU LİSESİ
Hazırlayan
Elif Gizem D.
Hayvanlarla İlgili Halk İnançları:
Uğur Böceği konduğu insana uğur getirir.
Keklik görülmesi uğurludur.
Karınca yuvası dağıtmak büyük günahtır. Karınca olan evde bereket olur.
Köpekler ve atlar insanın en yakın dostudur. İnsana en sadık dost köpeklerdir.
Güvercin, kumru, tilki, kırlangıç, leylek öldürmek günahtır.
Bir cama güvercin konarsa o ev güzel haber alır.

Avlanan hayvan başkasına verilmez, verilecekse karşılığında demir para alınır.
Geyik vurmak hoş karşılanmaz.
Güvercin vurulmaz, eti yenmez.
Keçiler kuyruğunu genelde dik tutar. Dik tutmayıp aşağı indirirse, çoban yağmurun yakın olduğunu anlar ve sürüsünü ağıla (sayaya) yaklaştırır.
Kuş yuvası bozulmaz. (Bozan kişinin yuvası bozulur.)
Ev yılanı o evin bekçisidir, zararsızdır. Tosbağa ayağından ters asılırsa yağmur yağar.
Kurt uluyunca ya ayaz olur ya
kar yağar, zarar olur.
Kedi ile aynı yerde yatmak
doğru değildir.

Kedi insanın ruhunu çalar, ömrünü kısaltır. Bir kimsenin önünden kara kedi geçmesi uğursuzluk getirir. Kedinin sırtını Peygamberimiz sıvazladığı için hiçbir zaman sırtüstü düşmez
Köpeğin vakitsiz, gece havlaması, horozun vakitsiz ötmesi, öküzün gece böğürmesi kötü şeylere işarettir.
Baykuş ötmesi uğursuzluktur, yanan bir odun alınarak baykuşa atılmalıdır.
İnek ilk yavrusunu doğurduğu zaman onun “ağız”ı (ilk sütü) evden çıkarılmaz, aksi halde ineğin sütü kesilir. İneğin sütünü yere sağmak iyi değildir, hayvan hastalanır.
Kargalar çok öttüğünde kar yağacağına inanılır.

Bayramlarla ilgili Halk İnanışları:
Nardugan - Nartugan Bayramı: (nar=güneş, tugan, dugan=doğan) Doğan güneş. Türklerin yeniden doğuş bayramı
olan ve NARDUGAN (Nartugan) denilen bayram
21 Aralık'ta kutlanır.
Türklerdeki mitolojik inanışa göre gece ile gündüz
sürekli savaşırlarmış.
Yine böyle bir 21 Aralıktaki savaşta uzun süren
mücadele sonucunda gündüz geceyi yener ve
ardından yeni bir güçlü güneş doğar. Türkler,
yeni doğan, güçlü o güneşi zaferin simgesi olarak
algılarlar ve sevinçle karşılarlar. Güneşin yeniden doğuşunu yeni bir başlangıç, yeniden doğum yeni umut, yeni hedefler olarak düşünürler.

İnanışa göre, yeryüzünün tam ortasında bir 'akçam ağacı' bulunur. Bu ağaca ‘hayat ağacı’ denilir. Bu ağacı, motif olarak bizim bütün halı, kilim ve işlemelerimizde görebiliyoruz. Yeni umudu insanlara yeniden bağışladığı için tanrıya minnet ederek, o ağaçların altında sevinç ve mutluluklarını paylaşırlar. Ağacın dibine en sevdikleri hediyeleri armağan olarak koyarlar. Bu ağaçların insanlarla Tanrının arasındaki bağı sağladığı düşünülmüş böylece bu ağaçlar kutsal sayılmıştır.
Akça çam Ağaçlarını süslemişler ve insanların
mutluluklarını, sevinçlerini Tanrıyla paylaştığı en önemli
nokta olarak benimsemişlerdi.
Akça çam Ağaçlarının altında çeşitli geleneksel oyunlar
oynamışlar, kopuz eşliğinde şarkılar söylemişler ve
eğlenceler düzenlemişlerdir.
Çam ağacını süsleme geleneği bu inançtan gelmektedir.

Bu bayram için, evler temizleniyor. Güzel giysiler giyiliyor. Ağacın etrafında şarkılar söyleyip oyunlar oynuyorlar. Yaşlılar, büyük babalar, nineler ziyaret ediliyor, aileler bir araya gelerek birlikte yiyip içiyorlar. Yiyecek olarak yaş ve kuru meyveler, özel yemek ve şekerlemeler seçiliyor.
Günümüze bazı yörelerde bu bayramın kutlandığını görüyoruz.

Nevruz Bayramı: Ankara’da 21-22 Mart günlerinde kutlanmaktadır. Bahar bayramıdır.
Nevruz Bayramı, İnsanlar bayramı geçirmek için belirledikleri muhitlerdeki mesire alanlarına ve ırmak kenarlarına toplanırlar. Nevruz günü, bayramlık kıyafetler giyilerek araçlarla Nevruz meydanına gidilir. Meydanda Çocukların oynayabileceği dönen salıncak ve salıncaklar hazırlanır.
Bayrama katılmak için herhangi bir yaş ve cinsiyet sınırlaması olmadığından büyükten küçüğe
herkes meydanda toplanır.
Mahallenin önde gelen kişileri
nezaretine “Nevruz aşı” pişirilir.
Çeşitli yarışmalar yapılır.
Ateş yakılıp üstünden atlanır.

Ramazan ve Kurban Bayramı: (dini bayramlarınız) Bayramdan önce evlerde temizlik yapılması gerektiğine inanılır, bu temizliğe Bayram Temizliği denir. Bayramda giyilmek üzere özellikle çocuklara bayramlık adı altında giysiler alınır.
Arife Günü: kızlar ve gelinler ellerine kına yakmalıdır. Bayram tatlıları ve ikramlıkları yapılır.
Bayramlardaki önemli unsurlardan bir tanesi de yemek ikramıdır. Bayram için hazırlanan
Bu bayramlarda küs olunmaz, küskünler bayramlar vesilesiyle barıştırılır, Bayram namazı kılınmadan bayramlaşmalar başlamaz, Gençler, bayramlar vasıtasıyla çeşitli etkinliklere katılıp çeşitli ahlak ve görgü kurallarını öğrenme ve uygulama fırsatı bulurlar.
Bayramlarda misafirperverliğe özellikle önem gösterilir.
Bayram ziyaretleri: Aileler her gün birkaç yerde misafir olur veya misafir ağırlarlar. Misafirliğe gitmeden önce ilk olarak anne-baba, kayınvalide-kayınpeder ziyaret edilir, ardından akrabalar ve komşulara gidilir.
Eğer gidilmezse kimsenin kendilerini ziyaret etmeyeceklerine inanılır.
Bayramlarda Anne baba duası almanın hayırlı olduğuna, akraba ziyaretlerinin ömrü uzattığına inanılır.
Bu bayramlarda çocuk, yaşlı ve ihtiyaç sahiplerini sevindirmenin çok hayırlı olduğuna inanılır.
Bayramlar süresince yapılan önemli geleneklerden biri de kabir ziyaretleridir.
ERZURUM VE ÇEVRESİNDE HAYVANLAR VE BAYRAMLARLA İLGİLİ İNANIŞLAR
HAZIRLAYAN:
Ahmetcan E.
Kara kedi uğursuzluktur, görünce saç tutulur.
Kuş tükürüğü nazardır.
Karganın gaklaması kötü haber, papağanın ötmesi hayırlı haberdir.
Nevruz günü evde durmak uğursuzluktur.
Nevruz günü temizlik yapmak iyidir.
Nevruz günü evin pisliğini dışarı atmak uğursuzluk getirir.
Nevruz günü otların üzerinde çiğ tanesi toplamak bereket getirir.
Nevruz günü tuzlu çörek yapılıp yiyilmesi uğurlu sayılır.
Nevruz günü çöpten ve çamurdan ev yapan ev sahibi olur.
Nevruz günü yedi çeşmeden su içenin kısmeti açılırmış.
ŞIRNAK YÖRESİ HAYVANLAR VE BAYRAMLARLA İLGİLİ İNANIŞLAR
Hazırlayan: Sadet Y.

-Nevruz Bayramı'nın baharın başlangıcı olduğuna ve nevruz ateşinden atlayanın bereketli bir sene geçireceğine inanılır.

-İki bayram arası düğün yapılmaz, uğursuzluk getirir.
-Kaplumbağaya diş gösterilmez, dişler dökülür.
-Kurbağa öldürenin vücudunda siğil çıkar, kurbağa öldürülmez.
-Çocuğu kekeme olanlar çocuğa keklik suyu içirirlerse çocuk konuşur.


BAYBURT YÖRESİ HAYVANLAR VE BAYRAMLARLA İLGİLİ İNANIŞLAR
HAZIRLAYAN:Türkay Y.

Bayburt yöresinde 15’i Bayramı olarak bilnen bu bayram Ramazan ayı içerisinde olur. Ramazan ayının 14’üncü günü her hane sahibi evinde on beşi geleneği nedeniyle dağıtılması için çocukları sevindirmek adına bir şeyler alır.
Bu tarihte nişanlı olan kızlara da çeşitli hediyeler alınır ve kız evine ziyarete gidilir. Buna 15’i görmesi denir.
Bu bayramın başlangıcı araştırıldığında en çok dağıtılan fıstık ve çikolatadır. İftar sonrası poşetini eline alan ve arkadaş gurupları oluşturan çocuklar mahalle aralarında evlere giderek 15′ isterler. Poşetlerine evlerden konan her çeşit yiyecek onları fazlasıyla mutlu eder.
Güvercinlerin yuva yaptığı evlere iyi bir haber geleceğine inanılır.

Kara kedi görmenin kötü bir olay yaşanacağına işaret olduğuna inanılır.

Akşam ezanı ile yatsı ezanı arasında köpek havlarsa o bölgede biri ölür.
Kurbağaya zarar vermenin o kişiye büyük bir zarar vereceğine inanılır.
Leyleklerin göç ettiği dönemlerde leylek fırtınası yaşanır.

Karıncaların bereket getirdiğine inanılır ve zarar verilmez.

KATILIMCI OKULLAR
Şenkaya ÇPAL/ Erzurum
Osman Ötken AL/Hatay
Gaziosmanpaşa MTAL/Ankara
Habur AL/Şırnak
Milli İrade AL/Bayburt
Yusuf Kemalettin Perin FL/İzmir
PROJE ORTAKLARI
Mustafa Kaan Karabulut (kurucu)- Erzurum
Nurcan İflazoğlu (yönetici)- Hatay
Benson Köken (üye)- Ankara
Ayşenur Aşıcı (üye)-Şırnak
Züleyha Okur (üye)- Bayburt
Ümmü Eminoğlu (üye)- İzmir

Kültürel Miras Açısından Halk İnanışları eTwinning Projesi Logosu


Kültürel Miras Açısından Halk İnanışları eTwinning Projesi Afişi
PROJE HAKKINDA
Halk inanışları kültürel mirasımız içerisinde çok geniş yer kaplayan bir alandır. İnsanoğlunun tarih boyunca hep bir şeylere inanma ihtiyacı hissetmiş bu ihtiyaç inanışları ortaya çıkarmıştır. Bugünkü gelenek ve göreneklerimizin temeli geçmişteki inanışlara dayanmaktadır. Mitolojik unsurlarla başlayan bu inanış tarihi İslamiyetin kabulüyle birlikte devam etmiş, yıllarca süren bir birikimle bugün çok zengin bir kültürel miras halini almıştır. Bu projeyle birlikte hayatımızda yer alan inanışlar derlenerek somut bir şekilde ortaya koyulabilecektir.
HEDEFLER
Projenin ana hedefi öğrencilerin bilimsel bir projeye dahil olmaları, bilimsel araştırma yöntemlerini, halk biliminde saha araştırma yöntemlerini kullanmayı öğrenmeleridir. Alt hedeflerde ise kültür tarihimizde geniş yer kaplayan halk inanışlarının nedenlerini, bu inanışların daha da somutlaşması ve öğrencilerin kafasındaki soru işaretlerinin kaldırılması ve kültürel bir birikimin somut bir şekilde ortaya koyulmasıdır.
- < BEGINNING
- END >
-
DOWNLOAD
-
LIKE(39)
-
COMMENT()
-
SHARE
-
BUY THIS BOOK
(from $52.59+) -
BUY THIS BOOK
(from $52.59+) - DOWNLOAD
- LIKE (39)
- COMMENT ()
- SHARE
- Report
-
BUY
-
LIKE(39)
-
COMMENT()
-
SHARE
- Excessive Violence
- Harassment
- Offensive Pictures
- Spelling & Grammar Errors
- Unfinished
- Other Problem
COMMENTS
Click 'X' to report any negative comments. Thanks!