KIRYARLAR Ö.EUO  /SEDA ÜNAL &NAZİFE UTLU

ŞEHİT FARUK DEMİR A.İ.HL /SİBEL ALTINER & SEVİL CANDAL 

DÜVENCİLER ANADOLU LİSESİ /İNCİ YAVUZ KARAKUŞ

MUŞ MTAL /EMİNE AYDIN

PALANDÖKEN ÖZEL EĞİTİM MESLEKOKULU /ASLIHAN GÜNDOĞDU

ADAPAZARI MTAL /BERRİN TURAN

 ÖZEL HAREKAT ŞEHİTLERİ AİHL /GÜNSELİ YILDIRIM

NİLÜFER ÖZEL EĞİTİM UYGULAMA MERKEZİ /HÜMEYRA KAYA

Ahmet Dede torunlarına gençlik albümünü göstererek yaşadığı tanık olduğu maceraları anlatmak ister.Sevgili çocuklar; güzel diyarlar gezdim, size pek çok  hikayem var . Haydi kulak verin bana, güzelce dinleyin ama! Her şehri, onun yöresinin bir hikâyesi vardır. İlk fotoğrafımız Lüleburgaz'dan .Hazır mısınız?Çocuklar hep bir ağızdan Evet diye bağırır.

    “ KARAAĞAÇ OVASINDA UNUTULMUŞ BİR ŞEHİT MEZARI”

    Balkan Savaşları  önemli olan unutulmuş olaydır. İki cephede savaşta Osmanlı orduları Balkan ittifakının en güçlü devletlerine karşı mücadele eder. Bu savaşlar ve donanımca üstün olan Balkanlara karşı bir çözülme görülmüş ve beş yüz yıllık ata toprakları binlerce şehit verilerek düşmana terkedilmiş.

  İşte Mümtaz Bey de bu şehitlerden biridir. Mümtaz Bey  Kurtuluş ordusunun kahramanı Sakallı Paşa'nın kardeşidir, 1912 tarihinde devam eden Lüleburgaz Meydan Muharebe'nde kolundan ve göğüsten yaralanarak şehit düştü. Bu şehadet haberi aile için bir travma Sakallı Nurettin Paşanın acısıyla sakalını uzatmış ve ölünceye kadar kesme. Kurtuluş Savaşında  bütün askerlere sakal kesme zorunlu iken, Nurettin Paşa,    Mustafa Kemal'in özel izniyle sakalını kesmemiştir.

İNCİ YAVUZ KARAKUŞ/DÜVENCİLER ANADOLU LİSESİ

                                                         Resim 1: Atatürk'ün sağında Sakallı Nurettin Paşa

 Nurettin Paşa'nın ailesinin 2021 yılı terekesini askeri müzeye bağışlama şartı vardır “Nurettin Paşa'nın Balkan Savaşı'nda  şehit olan Mümtaz Bey'in mezarının bulunmasıdır.” Harbiye Askeri Müdürlüğünün Kırklareli Valiliği'ne başvurması ile yerel tarihçilerin çalışması sonuç verir ve mezar bulunur.

  Lüleburgaz Karaağaç Köyü Balkan Savaşı'nda yer alan mezar  üzerindeki kitabesi kelimesiyle Mümtaz Bey isminde bir teğmene ait olduğu bilinirken, bu kişi Sakallı Nurettin Paşa'nın kardeşi olduğudur. Ailenin mezarın için göndermiş olduğu fotoğraflar sayesinde bu durum belgelenmiş şehidimiz de ortamına kavuşmuştur.

                                          Resim 2: Mümtaz Bey'in mezarının günümüzdeki hali

Dede size güzel bir hikaye anlatayım dinleyin çocuklar bu resim Trakya'da çok ünlü Bolca Nine adlı kişinin türbesidir.

FATİH SULTAN MEHMET VE BOLCA NİNE HİKAYESİ

“Son Avrupa seferini üzerine yapılacak sefere çıkan Fatih Sultan Mehmet Han ve ordusunun yolu Trakya'da Bolca Ninenin yaşam suyu ve yeşilliği bol olan Mutlu Köyü'ne düşer. Ordu bu bölgede konaklarken bir grup asker Bolca'nın yanından geçer ve onun bir evini ısıttığını görür. Askerler yemek için gelirler. Bolca Nine de 200'den fazla olan askerlere ocakta pişirdiği pilavdan verir. Bolca Nine askerlere pilav verdikçe pilav azalacağına fazlalaşmaktadır. “Yiyin evlatlarım bolca bolca” der ve ikramlarına devam eder. Padişah yanında komutanları ile birlikte bu duruma şaşırır, eline sarılır ve onun bir şeyler dilemesini isterler.

Torunlardan biri sorar: ''Dedeciğim bu resim de nedir,kimin mezarı burası ? ''

Padişah

-“Ey muhterem kadın bundan böyle senin adın BOLCA ANA olarak çağrıla, gelecek neslimiz tarafından BOLCA NİNE olarak anılacaktır” diyerek onun elini öper ve saygıyla ifade eder. Padişah ziyaretini bitirip kalktığında Bolca Nine ona; -“Padişahım, askerleriniz  kargılarını toprağa saplamışlardı. Emretseniz de askerlerinizin bu kargıları bu akşam burada kalsın, sabah olduğunda askerleriniz alsın” der ve bu istekleri padişah tarafından uygun bulunur. Ertesi gün  komutanları ve askerleri Bolca Nineye veda  gelir, toprağa saplı olarak bırakılan kargıların yeşererek birer fidan olarak ortaya çıkacakları görülür. Bu olay Bolca Nineye olan saygıyı daha da arttırır. 

Dede: Çocuklarım şimdi de size Sakarya yöresine ait bir hikaye anlatacağım. Burada çok güzel bir göl var bu gölün adı nereden gelmiş biliyormusunuz? Dinleyin bakalım anlatayım..... 

BERRİN TURAN /ADAPAZARI MTAL

      SABANCI BABA SÖYLENCESI  
     Bir zamanlar Sapanca gölünün yerinde, verimli topraklar, bu toprakların üzerinde de zengin, varlıklı bir kasaba varmış. Kasaba halkı zenginmiş, varlıklıymış ama gözlerini dünya malı bürümüş, bencillik ve cimrilik ruhlarını karartmış. Bir gün, Adapazarı’nın güneyindeki Erenler 

tepesinde oturan, gözünü dünyaya kapamış, gönlünü aşk ve sevgiyle doldurmuş erenlerden Eren Dede, bu kasabaya inmiş. Selam vermiş, selamını almamışlar, konuk olmak istemiş, kimse “buyurun” dememiş, hangi kapıyı çaldıysa yüzüne kapanmış. Bu fakir, fakat gönlü zengin dervişe bir bardak içecek su bile vermemişler. Derviş gönlü bu, bir kırıldı mı onarılmaz, onarılsa da faydası olmaz. Akşama değin yorgun-argın, aç-susuz kasabayı terk ederken, ötelerde küçük bir kulübeden sızan mum ışığına doğru yönelmiş, bir de bu kapıyı çalayım, belki bir gönül yoldaşı bulurum diye düşünmüş. Bu, kasaba halkına saban yaparak geçimini sağlayan fakir bir sabancının iş yeriymiş. Kapıyı çalmış, az sonra sabancı güler yüzle konuğuna açmış kapıyı: “Buyurun, hoş geldin, safa geldin. Ocaktan tencereyi şimdi indirdim. Bir konuk göndermesi için Tanrı’ya niyaz ediyordum” demiş. Derviş memnun, başköşeye oturmuş.

Sabancı sofrayı kurmuş, nesi var, nesi yoksa dervişin önüne getirmiş. Yemekten sonra, içi talaş dolu yatağını sermiş, konuğunu yatırmış. Sabah, erkenden kalkmışlar. Derviş, Sabancı’dan izin istemiş, Sabancı da onu karşıdaki tepelere kadar uğurlamış. Dönüşünde bir de ne görsün. Kasabanın yerinde koca bir göl var. Ne ev-bark kalmış, ne tarla-tapan. Koca göl, hepsini bir anda yutuvermiş. Kendisinden başka hayatta kimsecikler yok. Dervişin ahı tutmuş, kırılan bir gönül, bir kasabaya mal olmuş. O günden sonra, bu koca göle “Sapanca” adını vermişler. 

İşte yavrularım sapanca gölü ve sapancı babanın efsanesi böyle. sizlerde sevgisi ve hoşgörüsü bol gönlü güzellerden olun emi...

SEVİL CANDAL/ŞEHİT FARUK DEMİR A.İ.H.L

Çocuklar burada Ege bölgesindeki benim ve babamın anılarından birkaç önemli resim var,Babam bana Çanakkale Zaferini çok anlattı.Bende oradan bir kısa hikaye anlatıyım size.Koca Seyitin hikayesi.18 Mart 1915 tarihinde, İngilizler'in gemisi , zırhlısı Çanakkale Boğazı'nı zorluyordu. Seyit tam bir vatan severdi.Düşmanın yaklaşmasına müsade edemezdi.

Seyit, denize doğru baktı; düşman gemileri karaya iyice sokulmuş taretlerinden alev ve duman yükseltiyordu. Seyit önce gemilere, sonra topa ve nihayet yerde duran 215 okkalık (yaklaşık 275 kilo) mermiye baktı

Koca Seyit mermiyi sırtına vurdu ve sendeleyerek topa doğru yürüdü merdiven basamaklarına ayağını attı, güç halle mermiyi namluya sürüp kamasına kapaladı. Namluyu geriye doğru çevirip mesafeyi bildiği gibi ayarlayan Seyit bir besmele çektikten sonra topu ateşledi.

İlk mermi uzun düştü. Bir tane daha getirip namluya sürdü. Bu defa ki de kısaydı. Fakat üçüncü mermi en öndeki geminin su kesiminde patladı. Ve düşman gemisinden yoğun, kara bir duman yükseldi.

Koca Seyit'in tek başına sırtında taşıyıp topuna yerleştirdiği mermiyle vurduğu savaş gemisi Ocean'dı. Bu İngiliz gemisi Boğaz'ın sularına daha doğrusu tarihin derinliklerine gömüldü.

Bu olay tarihin seyrini değiştirdi.Diğer Türk topçuları da boş durmadı. Döşenen mayınların da etkisiyle büyük zafer kazanıldı.Adına türküler ,şiirler yazılan Çanakkale tarihimizde çok önemlidir çocuklar.

Sevil Candal Şehit Faruk Demir A.İ.HL

Evettt çocuklar şimdi de Efeler diyarı Aydında , efelerin efsaneleri zenginlerden fakirlere dağıtmak ve yoksulların koruyucusu oldukları için yayılmıştır.

Bir Efe hikayesi olan Çakırcalı Efe Hikayesini dinlemeye hazır mısınız ? Haydı bakalım başlayalım o zaman...

Çakırcalı Ahmet Efe eşkıyalığını bırakıp kendi halinde bir yaşam sürdürmektedir. Ancak daha sonra çıkan bir haber üzerine haydutların tekrar dağa tırmanmalarını önlemek için ölüm emri çıkarılır ve zaptiye çavuşu Bosnalı Hasan, emri yerine getirir ve Çakırcalı

 Ahmet Efe’yi öldürür. Çakırcalı Ahmet Efe öldüğünde

 oğlu Mehmet henüz on bir yaşındadır. 

Mehmet, bu sırada babasına da yardım eden Haydut Mustafa’nın desteğiyle yasadışı tütün satışına başlamıştır. Bosnalı Hasan, özellikle bu krizden sonra Çakırcalı Mehmet Efe’nin başına bela olacağının farkındadır. Zamanla onu hapse attırmak için her türlü iftira ve suçlamalarda bulunur.Mehmet ise bu suçlamalar karşısında çok öfkeli olur. Hem de babasının intikamı için genç kahramanlarla dağa çıkarmaya başlar. Zenginlerden alıp fakirlere dağıtmaya başlayıp halkın gönlünü fethederler..Hatta adına türkü bile yazılmıştır çocuklar.