
Profesör, yazıyı okumayı bitirdiğinde masaya gergin bir sessizlik hakim oldu. Herkes bu okunanın ne anlama geldiğini biliyordu. Artık Justinianus’un hançerini bulmaları şart olmuştu. Hem de bir an önce…
Profesör yazıyı okuduktan sonra kalın kenarlı gözlüğünü çıkarıp diğerlerine şöyle bir göz gezdirdikten sonra sessizliği bozarak ‘’ Bu hançerlerden bir süre daha kurtulamayacağız anlaşılan.’’ dedi. Diğerleri de düşünceli şekilde kafa sallayarak profesörü onayladı.
After you're done practicing, click Save & Exit
Efe DO Dörtyol Ortaokulu / Hatay
Yağız ne yapacağını düşündü uzun uzun. Önünde duran sandığın gizemini merak ediyordu içten içe. Engel olamadığı merakı yüzünden kafası karmakarışık olmuştu.
Lanetli hançer başına çok büyük dertler açacak endişesiyle ne yapacağını bilemez duruma gelmişti.
Şaşkınlığı gözbebeklerinin büyümesinden kolayla anlaşılabiliyordu. Birden duraksadı. Sonra uzandı gizemli sandığa…
Emine DO
Hangi maceralara yolculuk var diye sordu. Ötesini ulaşamadık bile. İçimize sinsice uyanan şüpheler. Onlar artık tanrılarının kendilerini terk edip sisler arasında görünmeden sessizce gittiğine inanıyorlardı.
Cevap verip vermeme konusunda içinde oluşan şüpheyi yenmeli mi yoksa ruhundaki kararsızlığı öyle mi bırakmalıydı.
Böyle kalmasının onu daha az tedirgin edeceği düşüncesiyle kararsızlığı yeğledi…
Eylül DO
Babası ona bir öykü anlatmıştır. Tedirgin eden kısmı aklına gelir. Bu arada inşaat halindeki bir evin bodrumunda bir ceset donmuş olarak bulunur.
Cesedin bulunduğu yerde bir yığın defter, kalem kırtasiye malzemesi bulunur. Polisler buna bir anlam veremezler.Kör satıcı yine bir gün esnafa dilenciden kurtulduğunu ondan nefret ettiğini söyler ve sorar siz görüyor musunuz o asalağı? Esnafın söylediği sözlerle yıkılır yerin dibine girdiğini hisseder. O asalak dediği dilenci ve kendini okul müdürü diye tanıtan elindeki kırtasiye malzemelerini alan dilenciden başkası değildir. Ve bu defterler onun ölüsünün etrafında bulunmuştur.
Adam duyduklarından sonra tezgahını toplar ve o günden sonra bir daha onu hiç kimse görmez...
Furkan DO -
Tılsımlı hançer onun için artık bağımlılık düzeyinde bir korku nedeni olmuştu. Ne onla ne de onsuz. Artık tüm hayatını, tüm duygularını meşgul eden bir paranoya haline gelmişti. Hem korkuyor hem de ondan uzak kalamıyordu.
Bu gizemli aletin onu daha ne kadar şaşırtabileceğini düşündü bir an.
Hançerin yapıldığı ilk günden bu yana kimlere nasıl tesir ettiğini de merak etmedi değildi…
İnanç DO
Karşısına annesinin elini bırakmış üç dört yaşlarında küçük bir kız çocuğu çıktı. Ona çarpmamak için aceleyle ön frenleri sıktı. Frenleri sıkması ile kendini yerde bulması bir oldu. Gözlerini dispanserde açtı.
Annesi babası başındaydı. Başının yan tarafı acıyordu. Düştüğünde başını kaldırımın kenarına çarpmıştı, başına yedi dikiş atılmıştı.
Bir süre dinlendikten sonra eve döndüler. Alperen artık anne ve babasının sözünden çıkmamaya karar verdi. Bu anısı onun gizemli sandığa arşı tutumunu da belirlemişti.
Mert Do
Hayat bize bir şeyler fısıldar ve dinlememizi bekler. Dinlemeye bile vakit ayırmadığımız zamanlarda ise bir uyarı tuğlası fırlatır. Seçim elimizde:
Kalbimizin sesini dinlemek veya tuğlayı beklemek…’ ayağı takıldığında aklından geçirdiği tam da buydu.
Gizem ve tedirginliğin kapladığı ruhunda alev alev merak vardı.
Onur DO
Genç yağız arkadaşı ece ile birlikte ne kadar tehlikeli bir işin içinde olduklarını pek önemsememiş gibi görünüyorlardı.
Ayaklarının altında bulunan sandık onların kaderini belirleyecek bir güçlü bomba gibiydi. Patladığında dağılacaktı tüm merak ve endişeleri dört bir yana. Her ikisi de sustu ve bekledi..
Şaşkınlığı tüm bedenini sarmıştı bile. Birden duraksadı. Sonra uzandı gizemli sandığa…
Onur T. DO -
Adam birden dönüp yağıza baktı. Ağız korkudan ne yapacağını bilemiyrdu. Sustu, düşündü. Tedirginliği saçlarından tırnaklarına değin sirayet etmişti. Derin bir nefes aldı ama ciğerlerinin yeterince dolmadığını farketti.
Ayaklarının titrediğini, ayakkabısını giymeye çalıştığında anladı. Ayakları yerinde durmadığı için bir türlü ayağını ayakkabıya denk getiremiyordu.
Çok korkmuştu.
Yüzü kızarmş, gözleri faltaşı gibi açılmıştı. Kime ne söyleyeceğini bilemedi, kimden yardım istemeli diye düşündü.
Umut DO
Rahmetin tüm ovaya sirayet ettiği, insanların huzur ve mutlulukla yaşadığı topraklardayım artık.
Burası kin ve düşmanlığın olmadığı, sevgi ve merhametin tüm doğayaa yayıldığı bir merkezdi. Çayırda otlayan hayvanlardan havada uçan kuşlara, çağlayan nehirlerdsen esen rüzgarlara kadar her yanı mutluluk kaplamıştı.
Burası bir yurt idi, bir vatan idi. Burası anavatan olmaya en elverişli yterdi…
Ömer DO -Dörtyol Ortaokulu / Hatay
- Peki neden bu düzeni bozmak istemişlerdi? diye sordu Yağız, nişanlısı Ece’ye.
Minel - Lüleburgaz Lisesi
Birden geçmişi düşünmeye başladılar. Bu tılsımlı hançerlerin ellerine nereden nasıl ve ne zaman geldiğini düşünmeye başladılar . Bu bir miras mıydı yoksa lanet miydi?
Ece etrafa bakındı. Çağlayan nehirlerden Esen rüzgarlara çayırda otlayan hayvanlardan havada uçuşan kuşlara ... Hayır yarılıyor olamazdı. burası cennetti cennet anavatanıydı. Ece verecek cevap bulamadı. Sımsıkı Yağız'ın elini tuttu, birlikte ufka baktılar . Sisler içinden onlara doğru yaklaşan gölgeleri belli belirsiz seçiliyordu.
Burak - Lüleburgaz Lisesi
Sisler içinden yaklaşan gölgeler insan silüetini andırıyordu. Yağız bir adım ileri çıkarak Ece’yi arkasına doğru gitmeye çalıştı. Ece ise birlikte çıktıkları bu yolda birlikte savaşmaları gerektiğini düşündüğü için bu hamleden sarılıp ayaklarını sert bir şekilde toprağa vurdu.
İlke maio
Silüetler gitgide onlara yaklaştıkça kim oldukları daha anlaşıldı. Onlar vatan topraklarını korumak için canlarını bu yolda feda eden kahraman yağızlardı. Yağızlar kendilerini tanıtıp korkmamaları gerektiğini söylediler. Yağızlar bütün bu olaylara sebep olan tılsımlı hançerleri kırdıklarını ve büyülü hançerleri yok ettiklerini söylediler. Dünya üzerinde kalan son tılsımlı hançeri de bulmadan dünyadaki savaşların, kıtlığın, açlığın, yoksulluğun yok olmayacağını söylerler.
Nursu - Lüleburgaz Lisesi
Yağızlar Ece ve Yağız’a bakarlar. Sonra onlara dillerden dillere dolaşan Hançer efsanelerinin nasıl ortaya çıktığını anlatmaya başladılar. Yüzyıllar yüzyıllar öncesinden gelen bir kara büyü bozmak isteyen bir büyücü ailesinden kendisine miras kalan tek şeyin büyü gücü olmadığını öğrenir bu kara büyü bir lanet gibi damarlarında ve hatta bu kanı taşıyan büyücü ailesinin tüm bireylerine tılsımlı bir şekilde geçmiştir.
Yaptığı kara büyüler nedeni ile konseyde atılan bu yaşlı büyücünün torunu 100 yaşına geldiğinde artık reşit olduğundan büyü yapmaya başlayacaktır. Ne yaparsa yapsın yaptığı büyülerin kötülüklere yol açtığını farkeder. Bunu çözmek için büyücüler konseyine gider.
Naz - Lüleburgaz Lisesi
Toplanan büyücüler konseyi ölümsüzlük büyüsünü bir faniye yaptığı için laneti dünyaya indiren büyücünün kanını taşıyan yeryüzündeki tüm büyücülerin tılsımlı hançerler ile bir damla kanının toprağa aktarmaları gerektiğini söyler. Böylece büyücüler konseyi tılsımlı hançerleri ortaya çıkarır ve büyücüye verirler.
Büyücü büyük büyük dedesinden başlayarak kendi kanını taşıyan tüm büyücüleri dolaşmalıdır ve bir damla kanlarını tılsımlı hançere bulaştırmalıdır. bu kan ile büyücülük yeteneğinin son bulacağını saklamıyor konsey.
Sıla Süreyya - Lüleburgaz Lisesi
Büyücü tılsımlı hançerleri götürür ve büyük büyük dedesininden başlayarak bu ritüeli gerçekleştirir. Her damla kanda hamçerleri bilinmeyen bir yere toprağa gömme büyüsü yapar. Büyücülerin büyü yeteneği kayboldukça kendi yeteneklerinin artığını farkeder.
Zeynep - Lüleburgaz Lisesi
Büyücü tüm ailesinin gücünü topladıktan sonra son hançerle kendi büyü gücünü kaybetmek istemez. Büyücü konseyi bu törenin gerçekleşmediğini öğrenirler.
Tuana - Lüleburgaz Lisesi
Büyücüye başka bir yol daha olduğunu söylerler Jüstinyen adında dünyaya hakim olmak isteyen bir kral olduğunu, bütün dünyaya kötülükler yaptığını, onun kanının hançere akıtılması ile büyük büyük dedesinden ona kalan ölümsüzlük tılsımının da bozulacağını söylerler. böylece lanetten kurtulmasını söylerler.
Tuana - Lüleburgaz Lisesi
Büyüdü bir süre konseyin dediklerini düşünür. dünyanın dört bir yanına dağıttığı hançerle tekrar toplaması gerektiğini anlar. dünyanın dört yanına dağılan hançeri bulmak kolay olmayacaktır ama hançerlerin gizli bir tılsımlı özelliği daha vardır.
Kıvanç Lise - Lüleburgaz Lisesi
Tulsımlı hançerleri tılsımlı olmalarının başka bir sebebi de dolunay çıktığında hançerlerin bıçağı en yakın hançerin olduğu yeri göstermesidir.
Sıla A - Lüleburgaz Lisesi
Büyücü dolunayda değişen hançerlerin yönlü farkeder . büyücüler konseyi'nin kadim kitaplarından tulsımlı hançer ile ilgili ve üzerindeki laneti nasıl kaldırılacağını öğrenmek ister çünkü konseye güvenmez .
Sude - Lüleburgaz Lisesi
Büyücü konseyi büyücünün büyük kütüphaneye gizlice girdiğini fark Edip büyücüyü büyücüler meclisinden atar . Ama büyücü konseyimnona söylemediği şeyler de öğrenir kitaplardan.
Selen - Lüleburgaz Lisesi
Konseyin yaptığı büyü ile büyülü topraklarda büyücünün büyü yapmasını yasaklarlar. büyücü meclisi'nin dışına çıkarak hançerleri bulmayı ve Jüstinyen’i kandırarak tüm dünyayı ele geçirmeyi planlar kafasında . İşte yüzyıllar boyunca bu toprakları lanetlenecek, başlarına sorun açacak planı devreye sokar. Efsane böyle başlar.
Buse Nur - Lüleburgaz Lisesi
- Full access to our public library
- Save favorite books
- Interact with authors

Profesör, yazıyı okumayı bitirdiğinde masaya gergin bir sessizlik hakim oldu. Herkes bu okunanın ne anlama geldiğini biliyordu. Artık Justinianus’un hançerini bulmaları şart olmuştu. Hem de bir an önce…
Profesör yazıyı okuduktan sonra kalın kenarlı gözlüğünü çıkarıp diğerlerine şöyle bir göz gezdirdikten sonra sessizliği bozarak ‘’ Bu hançerlerden bir süre daha kurtulamayacağız anlaşılan.’’ dedi. Diğerleri de düşünceli şekilde kafa sallayarak profesörü onayladı.
After you're done practicing, click Save & Exit
Efe DO Dörtyol Ortaokulu / Hatay
Yağız ne yapacağını düşündü uzun uzun. Önünde duran sandığın gizemini merak ediyordu içten içe. Engel olamadığı merakı yüzünden kafası karmakarışık olmuştu.
Lanetli hançer başına çok büyük dertler açacak endişesiyle ne yapacağını bilemez duruma gelmişti.
Şaşkınlığı gözbebeklerinin büyümesinden kolayla anlaşılabiliyordu. Birden duraksadı. Sonra uzandı gizemli sandığa…
- < BEGINNING
- END >
-
DOWNLOAD
-
LIKE(3)
-
COMMENT()
-
SHARE
-
SAVE
-
BUY THIS BOOK
(from $16.79+) -
BUY THIS BOOK
(from $16.79+) - DOWNLOAD
- LIKE (3)
- COMMENT ()
- SHARE
- SAVE
- Report
-
BUY
-
LIKE(3)
-
COMMENT()
-
SHARE
- Excessive Violence
- Harassment
- Offensive Pictures
- Spelling & Grammar Errors
- Unfinished
- Other Problem
COMMENTS
Click 'X' to report any negative comments. Thanks!