"Benim naçiz vücudum, bir gün elbet toprak olacaktır. Fakat Türkiye Cumhuriyeti, ilelebet payidar kalacaktır."
Mustafa Kemal Atatürk


FİLİZ ABALIOĞLU ANADOLU LİSESİ

Mustafa Kemal Atatürk'ün Çocukluğu
Mustafa Kemal Atatürk 1881 yılında Selânik'te Kocakasım Mahallesi, Islâhhâne Caddesi'ndeki üç katlı pembe evde doğdu. Babası Ali Rıza Efendi, annesi Zübeyde Hanım'dır. Baba tarafından dedesi Hafız Ahmet Efendi XIV-XV. yüzyıllarda Konya ve Aydın'dan Makedonya'ya yerleştirilmiş Kocacık Yörüklerindendir. Annesi Zübeyde Hanım ise Selânik yakınlarındaki Langaza kasabasına yerleşmiş eski bir Türk ailesinin kızıdır.
Milis subaylığı, evkaf katipliği ve kereste ticareti yapan Ali Rıza Efendi, 1871 yılında Zübeyde Hanım'la evlendi. Atatürk'ün beş kardeşinden dördü küçük yaşlarda öldü, sadece Makbule (Atadan) 1956 yılına değin yaşadı.




SELANİK M KEMALİN DOĞDUĞU EV
Atatürk'ün çocukluğu ile ilgili en net bilgi babasının vefatından sonra dayısının Langazadaki çiftliğine gitmesi ve kargaları kovalamasıdır.
Atatürk'ün hayaller kurup oynadığı,yaratıcılığını geliştirip kendi oyuncaklarını yaptığı, doğadan ilham aldığı yer Langaza köyüdür. Tahtadan çok güzel oyuncaklar yapar ve bunları arkadaşlarına dağıtırmış. En büyük oyun alanı olan doğa sayesinde üreten, soru soran, sorgulayan yaratıcı bir çocukluk geçirmiştir.


Merkezefendi Belediyesi
Anadolu İmam Hatip Lisesi
Atatürk´ün Öğrenim Hayatı:
Küçük Mustafa, Haziran 1887'de başladığı ilk öğrenimine bir süre annesinin arzusuna uyarak Hafız Mehmet Efendi'nin mahalle mektebinde devam etti; fakat çok geçmeden babasının isteği ile Selanik'te çağdaş eğitim yapan Şemsi Efendi Mektebi'ne geçti ve ilkokulu burada bitirdi.
Mustafa, Şemsi Efendi Mektebi´´´´´ nde okurken babası öldü.Bunun üzerine annesi Zübeyde Hanım çocuklarını alarak çiftliğe,kardeşinin yanına yerleşti.Çiftlik hayatı dolayısıyla eğitimi aksayan Mustafa,Selanik´´ e halasının yanına döndü ve eğitimine kaldığı yerden devam etti.
Küçük Mustafa, Şemsi Efendi İlkokulundan sonra bir süre Selanik Mülkiye Rüştiyesi'ne devam etti ise de Kaymak Hafız adlı Arapça öğretmeninin kendisine haksız yere sopa ile vurması üzerine bu okuldan ayrıldı ve kendi kararı ile Askerî Rüştiye'ye müracaat ederek öğrenimine burada devam etti. Bu okulda matematik öğretmenliği yapan Yüzbaşı Mustafa Efendi, Mustafa'larla aralarındaki farkı belirtmek üzere öğrencisinin adının sonuna "Kemal" ismini ilâve etti.
NEZİHE DERYA BALTALI BİLİM VE SANAT MERKEZİ
NEZİHE DERYA BALTALI BİLİM VE SANAT MERKEZİNEZİHE DERYA BALTALI BİLİM VE SANAT MERKEZİNEZİHE DERYA BALTALI BİLİM VE SANAT MERKEZİ
Mustafa Kemal, Selanik Askerî Rüştiyesini bitirdikten sonra 13 Mart 1896'da Manastır Askerî İdadisine girdi. Burada Ömer Naci ile arkadaşlık etti. İlerde ünlü bir hatip olarak tanınacak olan bu kişi, Mustafa Kemal'in hitabet ve edebiyat sevgisinde etkin rol oynadı. Yakın arkadaşlarından biri olacak Ali Fethi (Okyar) de bu okulda öğrenci idi. Genç Mustafa Kemal, askerî öğreniminin yanı sıra yabancı dil öğrenimini de ihmal etmiyor; yazları izinli olarak Selânik'e döndüğü zaman Fransızca dersleri alıyordu.
Genç Mustafa Kemal, Manastır Askerî İdadisini de başarı ile bitirerek 13 Mart 1899 tarihinde İstanbul'da Harp Okulu'na girdi. 3 senelik başarılı bir Harbiye öğreniminden sonra 10 Şubat 1902'de bu okulu Teğmen rütbesiyle bitirdi ve öğrenimine Harp Akademisinde devam etti.
Harp Okulunda ve Harp Akademisinde de zekâsı, yetenekleri ve üstün kişiliği ile kendisini arkadaşlarına ve hocalarına tanıtmış, onların içten sevgi ve saygısını kazanmıştı. Askerlik derslerine büyük ilgisi yanında matematiğe, edebiyata ve güzel söz söylemeye karşı da merakı ve eğilimi vardı. Harbiye'de ve Harp Akademisi'nde, memleket ve millet davaları ile ilgilenmesi, düşüncelerini cesaretle ifadeden çekinmemesi sebebiyle aydın ve inkılâpçı bir subay olarak tanınmıştı.
1903 yılında Üsteğmen olmuştu.11 Ocak 1905 tarihinde de Kurmay Yüzbaşı rütbesiyle Harp Akademisinden mezun oldu.


Hafız Mehmet Efendi´nin
mahalle mektebi
<---
Şemsi Efendi
Mektebi
--->

Manastır Askeri
İdadisi
<---

Kara Harp Okulu
--->
Ahmet Yesevi Anadolu İmamhatip Lisesi

I.Dünya SavaŞında Atatürk

Mustafa Kemal, savaş başladığı sırada Sofya’da askeriateşe idi.Savaşın başladığını haber alınca Enver Paşa’ya -ki EnverPaşa o sıradaHarbiye Nazırı ve Türk Başkomutanlık Vekilidir- kendisine rütbesine görecepheye gitmesi ile ilgili görev verilmesini talep edecektir. Nedenini
ise kendi deyimiyle “bütün memleket bariz bir felakete atılmış iken”
kendisinin “Sofya’da bir salon hayatı geçiremeyeceğidir”.Bu suretle Enver
Paşa’dan görev talep edecektir. Enver Paşa, “sizin için orduda daima bir
görev mevcuttur.Fakat Sofya Ataşemiliterliği’nde kalmanız daha mühim
telakki edildiği içindir ki, sizi orada bırakıyoruz” deyince Mustafa Kemal şu
cevabî yazıyı gönderecektir: “Vatanın müdafaasına ait fiili vazifeden daha
mühim ve acil bir görev olamaz. Arkadaşlarım muharebe cephelerinde,
ateş hatlarında bulunurken ben, Sofya’da Ataşemiliterlik yapamam.
Eğer birinci sınıf subayı olmak liyakatinden mahrum isem, kanaatiniz bu ise,lâyık değilsem lütfen açık söyleyiniz.” Mustafa Kemal’in bu cevabına EnverPaşa hemen cevap vermez. Bir süre bekler ve Mustafa Kemal cevabıngelmeyeceğini düşünerek eşyalarını toplayıp İstanbul’a dönme hazırlığıyapacaktır. Tam hareket edeceği gün Enver Paşa Sarıkamış Harekatında olduğu için kendisine vekalet eden İsmail Hakkı Paşa imzalı bir telgraf gelecektir. Bu telgrafta Mustafa Kemal’in 19. Tümen Komutanlığı’na atandığı bildirilecektir.


İtilaf Devletlerinden İngiltere donanma bakanı Churcill, Mustafa Kemal’e kaderin adamı der. Gerçekten de Mustafa Kemal, verdiği kararlar ile,askerî dehası ve öngörüsü ile milletinin kaderini tayin etmiştir. Tekirdağ’da görev yeri Maydos bölgesine gittiğinde burada Gelibolu kuvvetlerinin komutanı Liman von Sanders Paşa ile pek anlaşamaz. Çünkü Mustafa Kemal burada adeta Alman subaylarına terk edilen Türk ordusunun aslında çok başarılı olamayacağına inanıyordu. Örneğin Liman Paşa ile anlaşamamasının nedenlerinden biri de buydu. Belki de Çanakkale Savaşlarının akıbetini belirleyen Mustafa Kemal’in öngörüsüdür. 18 Martta deniz savaşları bitmiş ve itilaf devletlerinin karaya asker çıkaracakları söyleniyordu.
Türk kurmayı ve Alman kurayı arasında çıkarmanın nereye yapılacağına ilişkin farklı görüşler serdedilmekteydi. Gelibolu’daki Türk ordusunun idaresini elinde bulunduran Liman Paşa İngilizlerin Saroz Körfezi’ne çıkarma yapıp İstanbul’u ele geçirmeyi tasarladıklarını ileri sürmüştür. Mustafa Kemal bu fikre katılmaz ve bu fikrin gerçekleşemeyeceğini söyler; çünkü ona göre İtilaf devletleri kuzeye değil güneye (Seddülbahir ve Arıburnu bölgesine) çıkarma yapmaları gerekirdi. Nedeni ise şuydu: İngilizler boğazın birbirine yakınlaştığı yere asker çıkarıp boğazı kontrol edip donanmasını geçirmek istemekteydi.Bu sırada Osmanlının askeri durumu itilaf devletlerine göre sınırlıdır. Eğer Mustafa Kemal’in bu öngörüsüyle bütün askerlerimizi kuzeye çekmiş olsaydık belki Çanakkale savaşları yani Birinci Dünya Savaşı 1915’de bitecekti.
Stratejik mevziler ele geçtikten sonra İtilaf devletlerini yarımadadan atmak zor olacaktı. Mustafa Kemal’in Liman paşa ile anlaşamadığındaki ikinci bir husus ise Liman Paşa’nın düşmanın iç kısımda teşkil edilecek direniş merkezlerinde savulması gerektiği görüşüne karşın, Mustafa Kemal’in İtilaf devletlerinin kıyıya çıkmadan bertaraf edilmesi, püskürtülmesi şeklindeki düşüncesiydi. Çünkü Mustafa Kemal’e göre düşmanın en zayıf olduğu nokta, yani mühimmatını, silahın kullanılamayacağı mavnalarla askerini karaya çıkardığı andı. Dolayısıyla iç kısımlara düşman ilerledikçe Türk ordusu tarafından yarımadadan atmanın mümkün olmayacağını düşünüyordu. İngilizler, 25 Nisan 1915’te çıkarmayı başlattıklarında gerçekten de çıkarmayı iki noktadan başlatmışlardır.
Bu nedenle de, Mustafa Kemal, Enver Paşa’ya yazdığı 3 Mayıs 1915 tarihli bir yazısında Liman Paşa’yı suçlar ve “Von Sanders Paşa bizi, bizim orduları, bizim memleketimizi tanımadığı ve layıkıyla araştırmada bulunacak bir zamana sahip olmadığından, sahil çıkarma noktalarını tamamen açık bırakacak tertibat almış ve bugün düşmanın karaya asker çıkarmasını kolaylaştırmıştır.
Vatanın müdafaasında kalp ve vicdanları bizim kadar çırpınmayacağına şüphe olmayan başta von Sanders olmak üzere bütün Almanların fikirlerinin üstünlüğüne itimad etmemenizi kati surette temin ederim. Buraya teşrif eder, umumi vaziyetimizin icaplarına göre bizzat sevk ve idare etmeniz münasip olur kardeşim” diyerek Enver Paşa’yı uyarır.

Özellikle Mustafa Kemal’in “kazandığımız an bu andır” dediği Conkbayırı’ndaki zaferi savaşın akışını değiştirecek bir gelişmedir. Fakat 7 Ağustosa kadar Mustafa Kemal yedek kuvvetlerini de burada kullanacaktır ve bunu yaparken de düşmanın sürekli takviye edildiğini görmüş ve Enver Paşa’ya yine buhranlı ve tehlikeli durumu aktarmayı ihmal etmemiştir. Bu arada Enver Paşa’ya bazı tedbirlerin alınmasını teklif etmiştir. Bu noktada Hakimiyet-i Milliye’de Mustafa Kemal, Liman von Sanders ile aralarında geçen bir telefon konuşmasını aktarır. Liman Paşa telefonda Mustafa Kemal’den durumu nasıl gördüğünü ve ne tür tedbirlerin alınması gerektiğini sorunca Mustafa Kemal, durumun oldukça tehlikeli bir durum arz ettiğini ve daha önce alınması gereken tedbirler hakkında Osmanlı Başkomutanlığı’nı bilgi verdiğini söyler.
Liman Paşa öngörörülen tedbirin ne olduğunu sorunca da Mustafa Kemal, “bütün komuta ettiğiniz kuvvetleri emrine veriniz. Tedbir budur” der. Bunun üzerine Liman Paşa telefonda alaycı bir şekilde “çok gelmez mi?” deyince bu sefer Mustafa Kemal “az gelir” diyecektir ve telefonu kapanacaktır.Enver Paşa bir süre beklemesine rağmen iki gün sonra (8/9 Ağustos gecesi) kendisini Anafartalar Grup Komutanlığı’na tayin etmiştir. Bu göreve atandığı onun yüksek vatan duygusunu yansıtan şu sözleri sarf edecektir: “Vakıa böyle bir mesuliyeti deruhte etmek, takdir buyurduğunuz gibi basit bir keyfiyet değidir. Fakat ben vatanım mahvolduktan sonra yaşamamaya karar verdiğim için kemal-i iftiharla (şereflebu mesuliyeti deruhte ettim.)
Anafartalar Grup Komutanlığı’na atanmasından sonra Mustafa Kemal, Conkbayırı’nda birkaç saldırıyı -özelikle 10, 21 Ağustostaki saldırılar başta olmak üzere- püskürttükten sonra aslında tehlike geçmiştir; bunu Hamilton’ın yazdığı yazılarla da anlıyoruz. Fakat bu arada 24 Eylül’de Enver Paşa Conkbayırı’nı ziyaretinde Mustafa Kemal Paşa’nın karargâhına uğramaması Mustafa Kemal’i istifa etmek zorunda bırakacaktır. Liman Paşa araya girerek Enver Paşa’dan Mustafa Kemal’in gönlünün alınmasını isteyecek ve gerçekten de öyle olacaktır.

Bu noktada Mustafa Kemal’in Çanakkale Savaşları’nda oynadığı rolü İngiliz resmi kayıtları şu şekilde açıklamıştır: “Tarihte bir tümen komutanının üç muhtelif yerde vaziyete nüfuz ederek yalnız bir muharebenin gidişine değil, aynı zamanda bir zaferin akıbetini celbi, bir milletin mukadderatına tesir yapacak vaziyet ihdasına nadiren rastlanır.” Andrew Mango ise Mustafa Kemal için Çanakkale Savaşı’na atfen şu notu düşer: “Kişisel cesaretini öne çıkarıp ürkütücü koşullar altında savaşan askerlerine esin kaynağı olmuştur yeteneklerinden kimse kuşku duymazdı.” Yukarıda değinildiği gibi Liman Paşa’nın Enver Paşa nezdindeki girişimiyle Mustafa Kemal’in -7 Eylül tarihindeki istifasından vazgeçirilmeye çalışılmıştır
Mustafa Kemal bu defa Enver Paşa’dan yeni taleplerde bulunmuştur. Bu talep ise “yakında muhtemel olaylar için hazırlanan kuvvetin başına atanmak” olmuştur. Bir ara kendisine İngilizlerin Kutu’lAmara’yı alıp Bağdat’ı sıkıştırdıkları Mezopotamya’daki orduya atanması teklif edilmiştir. O ise bu görevi bütün Irak’ın valisi ve komutanı olup kendi kurmay heyetini seçmesi koşuluyla kabul edeceğini belirtmiştir. Ne var ki, Ekim ortalarında Mezopotamya’daki komutanlık görevine Alman Mareşal von der Goltz Paşa atanmıştır. Nihayette Mustafa Kemal’in istifa kararı kesinleşmiştir. Fakat Liman Paşa kendisinin istifasını hava değişimine dönüştürerek Mustafa Kemal’den vazgeçmek istememiştir. Türkiye’de Beş Sene adlı hatıratında da Liman Paşa’nın Mustafa Kemal’e verdiği değeri görmek mümkündür
Nihayette 10 Aralık 1915’te Mustafa Kemal İstanbul’a dönecektir. Burada Mustafa Kemal Paşa’nın doğu cephesine ve ardından Suriye-Filistin cephesine tayini süreçlerini görmekteyiz. Mustafa Kemal Paşaya özellikle Rusların baskısı altındaki Erzurum’u kurtarması için 1916 yazında 16. Kolordu komutanlığına atanacaktır ve bu kolordu Bitlis ve Muş civarlarındadır. Ruslar 3. Ordunun bulunduğu Erzurum’u almak için kapsamlı bir saldırı hazırlığı yaptığı sırada Mustafa Kemal’in ataması gerçekleşmiştir. Bu çerçevede de, Ruslar bu geniş planı hayata geçirirken özellikle 2. Ordunun yani Mustafa Kemal’in de kolordusunun bulunduğu 2. Ordunun bertaraf edilmesi gerektiğini yoksa Erzurum üzerine açık bir saldırı yapamayacağını düşünmektedir.
Mustafa Kemal, burada Muş ve Bitlis bölgesinde yaptığı savaşı kazanarak Ruslara ağır bir darbe indirecektir. Bu suretle Ruslardan Muş ve Bitlis’i kurtaracaktır. Falih Rıfkı Atay buradaki başarısı için Mustafa Kemal’den “Rus ordusuna karşı kazanılan tek zaferin komutanı” olarak söz eder. Aslında Osmanlı devletinin Çanakkale Savaşlarından sonra savaştaki durumunu belirleyen ve savaşın en uzun cephesi olarak gördüğümüz cephe Suriye-Filistin Cephesi’dir. Mustafa Kemal’i burada görüyoruz; fakat buradaki olayların akıbetini belirleyecek olay Bağdat’ın düşmesi ve Yıldırım Ordularının kurulmasıdır. Bağdat Türk Genelkurmayı ve Alman subaylarınca özellikle yeniden alınması gerekiyordu. Bağdat 11 Mart 1917’de düşmüştü.
Burası geri alınmazsa bütün Arap dünyasının Osmanlı aleyhine dönebileceği düşünülmekteydi. Bu nedenle yapılacak şey, bölgedeki tüm birlikleri toplayıp Bağdat’ı almaktı. Daha sonra, Enver Paşa’nın Suriye’yi ziyareti sırasında Halep’te yapmış olduğu toplantıda da aynı düşünce ortaya atılmıştır. Ama Mustafa Kemal bu fikirde değildi. 20 Eylül 1919 tarihli raporunda şunları ifade eder: “Bu Bağdat’ın geri alınması hiçbir şeyi değiştirmez çünkü savaşın kaderini belirleyecek yer Sina’dır. İngiliz birliklerinin aslında kesif bir şekilde bulunduğu yer de aslında burasıdır.” Ve Halep toplantısında Yıldırım Orduları grup Komutanlığı’na atanan Falkenhien ile anlaşamaz ve Enver Paşa ile aralarında yine bir soğukluk baş gösterir. 20 Eylül 1917’deki raporu da dikkate alınmayınca Mustafa Kemal yine istifa etmek mecburiyetinde kalacaktır.

2. Ordu Komutanlığı’na atandığında kendisinin Tümen komutanlarından olan Hans Guhr hatıratında kendisinden şu şekilde bahsetmiştir. “1 Nisan’da Mustafa Kemal Paşa 2. Ordu’yu Diyarbakır’da devralmıştı. Hemen birkaç gün sonra 1. Tümen’e beş günlük bir teftişte bulunacağını bildirdi. 4 Nisan’da maiyetimle onu karşılamaya gittim Ertesi gün (5 Nisan) Mustafa Kemal’le buluştum. Raporumu insanlarla münasebette mahir ve tecrübeli olduğunu gösteren bir nezaketle dinledi. Açık renk teni, koyu kumral saçları deniz mavisi gözleri onu bir doğuludan ziyade bir Kuzeyli gibi gösteriyordu. Genç vücut yapısı –otuz sekiz yaşındaydı- rahat kibar ve şık duruşu ve itinayla seçilmiş elbiseleriyle kır renkli safkan atının üstünce güzelce bir asker görünüm arz ediyordu. Davranışı da vatandaşlarından çok farklıydı.
Kıvrak ve faal bir zekâyla hemen kısa ancak çetin askeri sorular sordu ve hiçbir şekilde yüzeysel cevaplarla yetinmedi, bilakis her hususu derinleştirdi. Maalesef Almanca’yı az biliyordu. Buna mukabil Fransızcası mükemmeldi Paşanın teftiş ve tenkit tarzı çaplı bir önder olduğunu gösteriyordu. Mareşal Liman evvelce bana bir kere Kemal’in en zeki öğrencisi olduğunu, çalışkan ve öğrenmek azminin yanı sıra iyi askeri önderlik vasıflarına sahip bulunduğunu anlatmıştı. Bu değerlendirmenin bütünüyle doğru olduğunu gördüm. Mustafa Kemal’in astlara, özellikle de erata karşı davranışı imrenilecek gibiydi. Vakar ile dikkati, hayırhah ve babaca bir ilgiyle ustaca birleşiyordu. Bu yüzden küçük rütbeli askerler tarafından hemen seviliyor, buna mukabil din ve sair Müslüman adetleri bakımından serbest tavrından dolayı yüksek rütbeliler tarafından az seviliyordu.
Almanya’yla ittifak arzularına uymasa da Alman subaylarına karşı tavrı kusursuzdu”Bu noktada konuşma sürem azaldığından bir iki noktaya değinerek konuşmamı bitirmek istiyorum. Mustafa Kemal’in Suriye Cephesi’nde kazandığı iki büyük zafer vardır. Belki de İngilizlere Gazze savunmalarından sonra indirilen iki büyük darbedir bu zaferler. Bunlardan biri Şeria Irmağı civarındaki Bisan zaferiydi. Mustafa Kemal bu zafer ile Yıldırım ordularını imha olmaktan kurtarmıştır. Çünkü İngiliz saldırısı bu sırada Türk ordusunun geçiş yolunu kapatmakta ve Liman von Sanders’in karargahını ele geçirmek üzereydi.Misan Zaferi’ni Birinci Dünya Savaşı’nın önde gelen savaşın generallerinden Mirliva Sedat (Doğruer) Türk ordusunun “şeref ve namusunun kurtarılması” olarak tanımlamıştır.
Mustafa Kemal’in Halep’in kuzeyinde İngilizlere karşı kazandığı Katma muharebesi de gelecekteki Milli Mücadele’yi devam ettirecek birliklerin elde kalışı ve misak-ı milli sınırının çizildiği savaş olmuştur. Mustafa Kemal anılarında şunu söylüyor: “İşte orada bu zafer neticesi bir hat tespit ve tahdid etdim. Kuvvetlerime emir verdim ki düşman bu hattın ilerine geçmeyecektir. Ve nitekim geçmemiştir. Gerek Erzurum Kongresi’nde, gerek Sivas Kongresi’nde Türkiye’nin hudud-ı millisini tespit etmek için bir ıstılâh-ı medeniye istinâd etmek lâzım geldiği vakit, [ben Türk süngülerinin işaret ettiği bu hattı] esas kabul etdim. Ma‘lûmunuzdur ki, Misâk-ı Milliyi en nihâyet Ankara’da tesbît etmişdim.
İ‘tirâf ederim ki ben de hudûd-ı milliyi bir az Wilson prensiplerinin insânî maksadlarına göre ifâdeye çalışdım. Hemen tasrih edeyim: O insanî prensiplere istinâd eder ki Türk süngülerinin müdâfa‘a ve tesbît etdiği hudûdları müdâfa‘a etmişimdir. Zavallı Wilson, anlamadı ki süngü, kuvvet ve şeref ve haysiyetin müdâfa‘a edemediği hudûdları, başka hiçbir prensiple müdâfa‘a edilemez.”Bundan beş gün sonra da Mondros Mütarekesi imzalandığı için Liman von Sanders komutayı Mustafa Kemal’e bırakacaktır. Burada olarak Liman Paşa’nın Mustafa Kemal hakkında komutayı devrederken söylediği şu sözleri ifade etmeden geçemeyeceğim: “Ekselans siz! muharebe cephelerinde Arıburnu’nda, Anafartalar’da çok yakından tanıdığım komutansınız.

Aramızda gerçi bazı olaylar oldu fakat nihayet bunlar bizi birbirimize daha iyi tanıtmış oldu. Kalpten dost olduğumuzu sanırım. Bugün Türkiye’yi terke zorlarken emrim altımdaki orduları Türkiye’ye ilk geldiğim zamandan beri takdir ettiğim bir komutana veriyorum. Bu genel felaket içinde bedbahtlık duymamak mümkün değildir. Ben yalnız bir şeyden teselli buluyorum komutayı size tevdi etmek! Bu dakikadan itibaren emir sizindir. Ben sizin misafirinizim.”Mustafa Kemal’in Liman Paşa’ya verdiği cevap ise şu şekilde olmuştur: “Müsterih olunuz. Sizde hiçbir kusur ve kabahat düşünmüyorum. Kusur ve kabahatin büyüğü sizi mensup olmadığınız bir milletin orduları başına getirenlerdedir. Şimdi siz belki feci akıbetlere duçar olacaksınız
Belki ben, yalnız ben değil, bütün Türk milleti aynı akıbetlere uğrayacağız; fakat ikimizin de müsterih ve müteselli olabileceğimiz bir nokta vardır; o da felaketlerin müsebbibi siz ya da ben olmayışımdır, mensup olduğumuz imparatorluklar başında ve idaresinde bulunanlardır.”

DENİZLİ NEZİHE DERYA BALTALI BİLİM VE SANAT MERKEZİ
ELİF PELİN ERİŞ
KURTULUŞ SAVAŞI VE ATATÜRK
Mondros Mütarekesinden sonra, anlaşmayı imzalamış olan ülkeler anlaşmanın
öngördüğü koşullara uymamışlardır. Çeşitli bahaneler öne süren İtilaf Devletlerinin ( Fransa, İngiltere ve İtalya ) Donanmaları İstanbul'a gelmiş, Adana vilayeti Fransızlar tarafından, Urfa ile Maraş vilayetleri ise, İngilizler tarafından işgal edilmiştir.
Antalya ve Konya'da İtalyan askerleri, Merzifon ve Samsunda ise İngiliz askerleri, hemen her yerde yabancı subaylar, yetkililer ve ajanlar vardır. Yine İtilaf Devletlerinin onayıyla Yunan Ordusu'nun 15 Mayıs 1919'da İzmir'e çıkması üzerine, Mustafa Kemal Anadolu'ya gitmeye karar vermiş ve 16 Mayıs 1919'da, "Bandırma" isimli küçük bir tekne ile İstanbul'dan ayrılmıştır. Mustafa Kemal, Anadolu'ya yapacağı bu yolculuğu esnasında düşmanlarının bu gemiyi batırmayı planladıkları konusunda uyarılmıştır. Ama o bundan korkmamış ve 19 Mayıs 1919 Pazartesi tarihinde Samsuna ulaşarak Anadolu toprağına ayak basmıştır.
İşte bu tarih, Türk İstiklal Savaşının başlangıcıdır. Mustafa Kemal bu tarihi daha sonra kendi doğum tarihi olarak da seçmiştir.
Böylece, Anadolu'da bir ulusal direniş dalgası oluşmuş, Doğu’da Erzurum'da da bir hareketlilik başlamıştır. Mustafa Kemal hızlı bir biçimde hareket ederek tüm organizasyonun başına geçmiştir. 1919 yılının yazında yapılan Erzurum ve Sivas kongrelerinde ulusal bir sözleşme ile ulusal hedefler ilan edilmiştir.
İstanbul'un, İşgal kuvvetlerince işgal edilmesi üzerine, Mustafa Kemal, 23
Nisan 1920'de Türkiye Büyük Millet Meclisini açarak merkezi Ankara olan yeni ve
geçici bir hükümet kurmuştur. Mustafa Kemal aynı gün Meclis Başkanlığına getirilmiştir.
Bu sırada Yunan Ordusu da, Çerkez Ethem'in ayaklanmasından yararlanarak ve onunla işbirliği içerisinde Bursa ve Eskişehir yönünde harekete geçmiştir. Ancak 10 Ocak 1921
tarihinde, düşman kuvvetleri Batı Cephesi Kumandanı Albay İsmet İnönü ve orduları tarafından çok ağır bir yenilgiye uğratılmıştır. 10 Temmuz 1921 tarihinde ise, Yunan Ordusu beş tümen ile Sakarya'ya bir cephe saldırısı başlatmıştır. 23 Ağustos tarihinden 13 Eylül tarihine kadar aralıksız olarak süren büyük Sakarya Savaşı sonrasında, Yunan Ordusu yenilmiş ve çekilmeye zorlanmıştır.
Bu savaş sonrasında, Büyük Millet Meclisi Mustafa Kemal'e Gazi ve Mareşal unvanlarını vermiştir. Düşmanlarını ülkesinden kovmaya kararlı olan Mustafa Kemal, 26 Ağustos 1922 sabahında, ordularına saldırıyı başlatma emrini vermiştir. 30 Ağustos 1922 tarihinde, tüm düşman kuvvetleri Dumlupınar'da ya öldürülmüş ya da esir edilmiş, düşman ordularının Kumandanı General Trikupis esir alınmıştır.
9 Eylül 1922 tarihinde Atatürk’ün “ORDULAR! İLK HEDEFİNİZ AKDENİZDİR, İLERİ!...” emriyle, kendilerini kovalayan ordularımızdan kaçmakta olan düşman kuvvetleri İzmir yakınlarında denize dökülmüşlerdir.
Olağanüstü askeri bir yeteneğe sahip olan Mustafa Kemal komutasındaki Türk kuvvetleri yurdu işgal etmiş olan Müttefik kuvvetlere karşı İstiklal mücadelesi vermişler ve sonunda bütün cephelerde zaferler kazanmışlardır.24 Temmuz 1923de Lozan Antlaşmasının imzalanmasıyla,hem bu zafer hem de bu zaferin ürünü olan yeni Türk devleti tüm dünyaca tanınmıştır.Mustafa Kemal, yeni, sağlam ve dinç bir devlet kurmuştur.29 Ekim 1923'de yeni Türk Devletinin idare şeklinin Cumhuriyet olduğunu ilan etmiştir. Ve Mustafa Kemal,Türkiye Cumhuriyetinin ilk Cumhurbaşkanı olarak seçilmiştir.

ALBAYRAK BORSA İSTANBUL MESLEKİ VE TEKNİK ANADOLU LİSESİ
ATATÜRK'ÜN SİYASİ YÖNÜ
Atatürk’ün siyasî kişiliği, askerî dehasının ve başarılarının bir sonucudur. “Karizmatik lider” vasıflarını taşıyan Atatürk; millî, ebedi siyasî önderdir.
Siyasî ve askerî bir deha olan Mustafa Kemal Atatürk, millî bir siyaset adamı olarak günümüz Türkiye’sinin temelini atmıştır. Atatürk’ün siyasî kişiliği hiçbir yabancı ideoloji ve akıma dayanmamaktadır. Siyasî kişiliğinin kaynağı Türk milleti, Türk tarihi ve Millî Mücadele ruhudur.
Atatürk, gerçek anlamda millî bir siyaset adamıdır. İlke ve inkılâpları, milletle doğrudan veya dolaylı olarak bağlantılıdır. Yabancı akımlara ve gayri millî ideolojilere önem vermemiştir. Kısaca ifade etmek gerekirse siyasî kişiliğinin temelinde de “millîlik” yatmaktadır. Siyasî düşünce yapısını, inkılâplarını ve siyasî hedeflerini; askerî, dinî ve eğitim konularından bağımsız olarak geliştirmiştir.

Atatürk, gençliğindeki siyasî şartlar sebebiyle öğrencilik yıllarından itibaren siyaset ile ilgilenmeye başladı. Örneğin; 1905 yılında tayin edildiği Şam’da, Vatan ve Hürriyet Cemiyeti’ni kurdu. Selanik’te bu cemiyetin bir şubesini açtı. Ayrıca İttihat ve Terakki Cemiyeti’nin içinde yer aldı ve kongrelerine katıldı. Atatürk, katıldığı her siyasi cemiyete ve harekete, şahsi karakteri ve yetenekleri ile prestij ve önem kazandırmıştır.
Dönemin siyasi şartlarının etkisinin yanında Atatürk’ün askerî ve siyasî dehası, siyasî liderliğini ortaya çıkarmıştır. Ayrıca, çevresindeki siyasî ve askerî kadroların yardımları da siyasî kişiliğinin gelişmesinde etkili olmuştur. Örneğin, silah arkadaşları liderliğini kabul ederek, etrafında birleşmiş ve siyasî liderlik konusunda desteklemişlerdir. Askerî yeteneklerinin yanında siyasî becerisi de o dönemde “alternatifsiz bir siyasî lider” doğurmuştur.
Atatürk’ün Siyasi Hayatının Özeti
§ Atatürk, Harp okulu ve Harp akademisinde öğrencilik yıllarında siyasi faaliyetlere katıldı.
§ 19 Mayıs 1919da Samsun’a ayak basarak, Amasya Genelgesi’ni yayımladı.
§ Ardından Doğu Anadolu’nun kurtuluşu için Erzurum Kongresi’ne başkanlık etti.
§ Sivas Kongresi’nde bütün cemiyetleri aynı çatı altında birleştirdi.
§ 27 Aralık 1919’da Ankara’ya gelerek siyasî çalışmalarını devam ettirdi.
§ 23 Nisan 1920 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi’ni açtı.
§ TBMM’nin ilk başkanı oldu.
§ Kurtuluş Savaşı sırasında I. İnönü Savaşı’ndan sonra Londra Konferansı’nda siyasî başarı elde etti.
§ Sakarya Zaferi’nden sonra Ankara ve Kars antlaşmalarını imzalayarak siyasî başarı elde etti.
§ Kurtuluş Savaşı sonrası Mudanya ve Lozan Barış antlaşmalarıyla siyasî başarı elde etti.
§ Toplumun ihtiyaçlarına uygun olarak inkılâplar gerçekleştirdi.
§ 29 Ekim 1923’te Cumhuriyet’i ilan etti.
§ Türkiye Cumhuriyeti’nin ilk cumhurbaşkanı oldu.
§ 1934 yılında “Türklerin Atası” anlamındaki “Atatürk” soyadını aldı.

ATATÜRK İNKILAPLARI
NEVŞEHİR MESLEKİ VE TEKNİK ANADOLU LİSESİ
SİYASAL ALANDA YAPILANLAR
1.Saltanatın Kaldırılması (1 Kasım 1922)
2. Cumhuriyetin İlanı (29 Ekim 1923)
3. Halifeliğin Kaldırılması (3 Mart 1924)
4. 1924 Anayasası
5. Çok Partili Hayata Geçiş Denemeleri

EĞİTİM VE KÜLTÜR ALANINDA YAPILANLAR
Tevhid-i Tedrisat Kanunu
Yeni Türk Harflerinin Kabulü
Türk Tarih ve Türk Dil Kurumlarının Kurulması
Güzel Sanatlar Alanındaki Yenilikler

HUKUK ALANINDA YAPILAN İNKILAPLAR
1921 ve 1924 Anayasaları
Türk Medeni Kanunu

Sosyal Alanda Yapılan İnkılaplar:
Tekke Zaviye ve Türbelerin kapatılması (3 Kasım 1925)
Şapka Kanunu’nun Kabulü (25 Kasım 1925)
Uluslararası Saat ve Takvimin Kabulü (26 Aralık 1925)
Uluslar Arası Rakamların Kabulü (20 Mayıs 1928)
Soyadı Kanunun Kabulü (21 Haziran 1934)
Bazı kisvelerin giyilemeyeceğine dair kanun (3 Aralık 1934)
Türk kadınına tanınan haklar.– 1930 Belediye seçimlerine katılma hakkı– 1933
Muhtarlık seçimlerine katılma hakkı– 1934 Vekillik (millet vekili) seçme ve seçilme hakkı tanınmıştırSağlık alanında yapılan inkılaplar.
Ekonomik Alanda Yapılan İnkılâplar:
Milli Ekonominin Kurulması – İzmir İktisat Kongresi (17 Şubat 1923)
Aşarın Kaldırılması (17 Şubat 1925)
Kabotaj Kanunu’nun Kabulü (1 Temmuz 1926)
Teşviki Sanayi Kanunu’nun Çıkarılması (28 Mayıs 1927)
Tarım Alanında Yapılan İnkılaplar: Çiftçinin özendirilmesi ile ilgili çalışmalar, örnek teşkil edecek çiftliklerin kurulması.
Tarım kredi kooperatiflerinin kurulması
1. ve 2. kalkınma planlarının yapılması, ticaret ve sanayi odalarının kurulması
Sanayi Alanında Yapılan İnkılaplarUlaştırma Alanında Yapılan İnkılaplarBayındırlık Alanında Yapılan İnkılaplarMadencilik Alanında Yapılan İnkılaplarTurizm Alanında Yapılan İnkılaplar
Pelin BÖLÜKBAŞI
Durmuş Ali Çoban Anadolu Lisesi
Atatürk'ün Kişisel Özellikleri
- Full access to our public library
- Save favorite books
- Interact with authors
"Benim naçiz vücudum, bir gün elbet toprak olacaktır. Fakat Türkiye Cumhuriyeti, ilelebet payidar kalacaktır."
Mustafa Kemal Atatürk


FİLİZ ABALIOĞLU ANADOLU LİSESİ

Mustafa Kemal Atatürk'ün Çocukluğu
Mustafa Kemal Atatürk 1881 yılında Selânik'te Kocakasım Mahallesi, Islâhhâne Caddesi'ndeki üç katlı pembe evde doğdu. Babası Ali Rıza Efendi, annesi Zübeyde Hanım'dır. Baba tarafından dedesi Hafız Ahmet Efendi XIV-XV. yüzyıllarda Konya ve Aydın'dan Makedonya'ya yerleştirilmiş Kocacık Yörüklerindendir. Annesi Zübeyde Hanım ise Selânik yakınlarındaki Langaza kasabasına yerleşmiş eski bir Türk ailesinin kızıdır.
Milis subaylığı, evkaf katipliği ve kereste ticareti yapan Ali Rıza Efendi, 1871 yılında Zübeyde Hanım'la evlendi. Atatürk'ün beş kardeşinden dördü küçük yaşlarda öldü, sadece Makbule (Atadan) 1956 yılına değin yaşadı.




SELANİK M KEMALİN DOĞDUĞU EV
- < BEGINNING
- END >
-
DOWNLOAD
-
LIKE(2)
-
COMMENT(1)
-
SHARE
-
SAVE
-
BUY THIS BOOK
(from $20.59+) -
BUY THIS BOOK
(from $20.59+) - DOWNLOAD
- LIKE (2)
- COMMENT (1)
- SHARE
- SAVE
- Report
-
BUY
-
LIKE(2)
-
COMMENT(1)
-
SHARE
- Excessive Violence
- Harassment
- Offensive Pictures
- Spelling & Grammar Errors
- Unfinished
- Other Problem

COMMENTS
Click 'X' to report any negative comments. Thanks!