

Sare sabah uyandığında hem dünkü karne merasiminin yorgunluğunu hem de yaz tatilinin başlamış olmasının mutluluğunu hissediyordu. Tatil başlangıcının verdiği mutlulukla yatağından kalktı, elini yüzünü yıkadı ve mutfağa annesinin yanına koştu. Kahvaltı sofrasını annesi ile beraber hazırladılar. Kahvaltı yaparken annesi ve babası Sare'ye tatilini nasıl değerlendirmek istediğini sordular. Sare, Sosyal Bilgiler Dersinde Erzurum hakkında önemli şeyler öğrendiğini ve orayı çok merak ettiğini bu yüzden de Erzurum'a gitmek istediğini söyledi. Bu fikri anne ve babasını çok mutlu etmişti çünkü onlar da Erzurum'a hiç gitmemişlerdi. Bunun üzerine hep beraber Erzurum'u gezme kararı aldılar.

SARE ERZURUM'DA
Ailesi ile beraber Erzurum'a gitme kararı aldıktan sonra Sare'yi büyük bir heyecan sardı. Hemen hazırlıklara başladılar. Ertesi gün çok merak ettikleri Erzurum'a gideceklerdi. Akşam olunca hazırlıklar çoktan bitmiş ve yorgunluktan erkenden uyuyakalmışlardı. Sabah evin bahçesinde öten kuş Sare'yi çalar saatten önce uyandırmıştı. Hep beraber kahvaltı yaptıktan sonra uçağa binip Erzurum'a doğru yola çıktılar. Bursa'dan kalkan uçak yaklaşık iki saatten sonra Erzurum'a iniş yaptı ve heyecan başladı.

Uçaktan iner inmez onları babasının arkadaşı ve aynı zamanda turist rehberi olan Çağatay Bey karşıladı. Yolculuk esnasında yorulan ve acıkan Sare yemek yemek istediğini söyledi. Çağatay Bey Sare'nin bu isteği üzerine onları Erzurum'un yöresel yemeklerinin yapıldığı bir restorana götürdü. Sare hem yemekleri çok merak ediyor hem de çok acıktığı için sabırsızlıkla bekliyordu. Garson ilk olarak ayran çorbasını getirdi. Buğday ve ayrandan yapılmış çorbanın kokusu, çorba sofraya gelmeden Sare'nin burnuna gelmiş ve iştahını iyice kabartmıştı. Sare çorbayı içerken daha önce hiç tatmadığı ve tadını da unutamayacağı bir keyif aldı. Çorbadan sonra sofaraya gelen cağ kebabı Sare'nin hem merakını hem de karnını doyurmuştu çünkü cağ kebabını televizyonda çok görmüş ve merakı uyanmıştı. Yemeklerin ardından gelen kadayıf dolması ile yemek molası tatlı bir şekilde sonlanmıştı.


SARE ERZURUM EVLERİ'NDE
Restorandan çıkan Sare, annesi ve babası Çağatay Bey'in rehberliğinde Erzurum'u gezmeye başladılar. İlk olarak Cumhuriyet Caddesi yolu üzerindeki Erzurum Evleri'ne gittiler. Çağatay Bey bu evlerin 100 ya da 130 yıllık bir tarihi olduğunu söyledi. İklimden dolayı duvarları kalın taşlardan evin içi ise ahşaptan yapılmıştı. İlk olarak selamlık denilen boş odadan içeri girdik. İçerideki her şey geleneksel Erzurum kültürünü yansıtıyordu. Birden fazla yer sofrası vardı. Kendimi geçmiş zamanın içindeymişim gibi hissettim. Sanki zamanın içinde başka bir zamanda yürüyordum. Belki de zaman makinesi dedikleri şey tarihi mekanlardır diye düşündüm.

SARE YAKUTİYE MEDRESESİ'NDE
Erzurum Evleri'nden çıkarken günümüzde bakkal adı verilen 'Tükkan' ın yanından geçtik. Küçük ahşap kapısı tarihe açılan koca bir kapı gibiydi ama zamanımız kısıtlı olduğundan içeri giremedik. Şimdi yine Cumhuriyet Caddesi yolu üzerinde bulunan Yakutiye Medresesi'ndeyiz. Burası 14. yüzyılda İlhanlı Hükümdarı döneminde yapılmış. Medrese o kadar güzel ve sağlam yapılmış ki zamanın karşısında hala dimdik ve bütün görkemiyle ayakta duruyor. İçeri girdiğimizde küçük ve itina ile sıraya girmiş 6 oda ile karşılaştık. Bu odalarda Osmanlı Devleti' nden ve İlhanlı döneminden kalma eserler sergileniyordu. Burayı kimse birbiri ile konuşmadan geziyordu çünkü burada tarih konuşuyordu.

SARE ÇİFTE MİNARELİ MEDRESE'DE
Tarihi mekanları gezen Sare düşüncelere dalmıştı. Meğer ne büyük bir geçmişimiz varmış diye düşüne düşüne yolda ilerlerken kendini Çifte Minareli Medrese'de buldu. Burası Selçuklular döneminde inşa edilmiş ve zamana yenik düşmemişti. İçinde birçok küçük odası vardı. Kapısındaki çift başlı kartal doğunun ve batının hakimiyetini simgeliyormuş. Sare medresenin üst katını gezerken gözü Erzurum Kalesi'ne ilişti. Orayı seyrederken Çağatay Bey hadi yakından görelim orayı dedi ve medreseden ayrıldılar.

SARE ERZURUM KALESİ'NDE
Erzurum Kalesi Urartuları, Bizansı ve Osmanlıyı bağrına basmış şimdi de Erzurum'un geçmişine ışık tutuyordu. 2500 yıldan beri ayakta duran kale için başka ne söylenebilirdi ki? Demek ki burası insanlar için güvenli bir yerdi bu yüzden de çağlara meydan okudu. Tebriz Kapısı, Erzincan Kapı, Gürcü Kapı, İstanbul Kapı, Yeni Kapı....Ne çok kapısı vardı kalenin. Sare şaşkınlıkla bu kapıları düşünüyordu. Kalenin kapıları sanki insanları içeri buyur eder gibiydi. Bizde bu daveti boş çevirmemiş, içeri girmiş ve geçmişe kulak vermiştik.

SARE NENE HATUN'U ZİYARETE GİDİYOR
Çağatay Bey şimdi de onları çok heyecanlanacakları bir yere götüreceğini söyledi. Sare çok ısrar etti ama Çağatay bey onlara sürpriz yapmak istiyordu. Arabaya bindiler ve Erzurum'un engin dağları arasındaki yollarda ilerlemeye başladılar. Geldikleri yer eski bir savaş meydanını andırıyordu. Sare şaşkınlıkla oradan oraya koşturuyor ve nereye geldiğini anlamaya çalışıyordu. Derken karşısına bir mezar çıktı ve kimin mezarı olduğu üstünde yazıyordu. Burası Nene Hatun'un mezarıydı. Bu mezarı gören Sare çok duygulanmıştı çünkü Sosyal Bilgiler dersinde Nene Hatun'un beşikteki bebeğini Allah'a emanet ederek Osmanlı-Rus Savaşı'na katıldığını öğrenmişti. Evet burası Aziziye Tabyası'ydı. Osmanlı-Rus Savaşı'nın yaşandığı yer. Sare atalarımızın bizim için ne kadar da fedakarca davrandıklarını düşündü ve vatanın büyük bir emanet olduğunu bir kere daha idrak etti.
- Full access to our public library
- Save favorite books
- Interact with authors


Sare sabah uyandığında hem dünkü karne merasiminin yorgunluğunu hem de yaz tatilinin başlamış olmasının mutluluğunu hissediyordu. Tatil başlangıcının verdiği mutlulukla yatağından kalktı, elini yüzünü yıkadı ve mutfağa annesinin yanına koştu. Kahvaltı sofrasını annesi ile beraber hazırladılar. Kahvaltı yaparken annesi ve babası Sare'ye tatilini nasıl değerlendirmek istediğini sordular. Sare, Sosyal Bilgiler Dersinde Erzurum hakkında önemli şeyler öğrendiğini ve orayı çok merak ettiğini bu yüzden de Erzurum'a gitmek istediğini söyledi. Bu fikri anne ve babasını çok mutlu etmişti çünkü onlar da Erzurum'a hiç gitmemişlerdi. Bunun üzerine hep beraber Erzurum'u gezme kararı aldılar.

SARE ERZURUM'DA
Ailesi ile beraber Erzurum'a gitme kararı aldıktan sonra Sare'yi büyük bir heyecan sardı. Hemen hazırlıklara başladılar. Ertesi gün çok merak ettikleri Erzurum'a gideceklerdi. Akşam olunca hazırlıklar çoktan bitmiş ve yorgunluktan erkenden uyuyakalmışlardı. Sabah evin bahçesinde öten kuş Sare'yi çalar saatten önce uyandırmıştı. Hep beraber kahvaltı yaptıktan sonra uçağa binip Erzurum'a doğru yola çıktılar. Bursa'dan kalkan uçak yaklaşık iki saatten sonra Erzurum'a iniş yaptı ve heyecan başladı.

Uçaktan iner inmez onları babasının arkadaşı ve aynı zamanda turist rehberi olan Çağatay Bey karşıladı. Yolculuk esnasında yorulan ve acıkan Sare yemek yemek istediğini söyledi. Çağatay Bey Sare'nin bu isteği üzerine onları Erzurum'un yöresel yemeklerinin yapıldığı bir restorana götürdü. Sare hem yemekleri çok merak ediyor hem de çok acıktığı için sabırsızlıkla bekliyordu. Garson ilk olarak ayran çorbasını getirdi. Buğday ve ayrandan yapılmış çorbanın kokusu, çorba sofraya gelmeden Sare'nin burnuna gelmiş ve iştahını iyice kabartmıştı. Sare çorbayı içerken daha önce hiç tatmadığı ve tadını da unutamayacağı bir keyif aldı. Çorbadan sonra sofaraya gelen cağ kebabı Sare'nin hem merakını hem de karnını doyurmuştu çünkü cağ kebabını televizyonda çok görmüş ve merakı uyanmıştı. Yemeklerin ardından gelen kadayıf dolması ile yemek molası tatlı bir şekilde sonlanmıştı.
- < BEGINNING
- END >
-
DOWNLOAD
-
LIKE
-
COMMENT()
-
SHARE
-
SAVE
-
BUY THIS BOOK
(from $2.99+) -
BUY THIS BOOK
(from $2.99+) - DOWNLOAD
- LIKE
- COMMENT ()
- SHARE
- SAVE
- Report
-
BUY
-
LIKE
-
COMMENT()
-
SHARE
- Excessive Violence
- Harassment
- Offensive Pictures
- Spelling & Grammar Errors
- Unfinished
- Other Problem
COMMENTS
Click 'X' to report any negative comments. Thanks!