Yoğun bir eğitim-öğretim dönemini geride bırakan Öğretmen Mustafa, yaz tatili rotasının planını çoktan yapmıştı. Valizler hazır, gidilecek yerlerde görülecek yerlerin listesi yapılmıştı. Yarın erkenden çıkacağı uzun bir yolculuğa dinç uyanmak için erkenden uykuya daldı. Sabah soluğu havalimanında aldı. İstanbul-Denizli seferine bulduğu ilk uçuşla yollara koyuldu. Arkadaşı Kemal onu Çardak havalimanında karşıladı. Yolculuğun ardından kahvaltı için seçtikleri mekan Pamukkale manzaralı harika bir yerdi. Kahvaltı sonrasında Pamukkale'nin serin sularında gezinmek aynı anda Laodikya'yı karşıdan selamlamak şahaneydi. Gün devam ederken sıradaki rotaları Karahayıt Kırmızı Su Kaplıcasıydı. Doğal ve eşsiz oluşumu Mustafa'yı çok etkiledi. Bol bol fotoğraf çekiminin ardından Denizli'nin meşhur çarşısı Bayramyerinde gezip meşhur kebapçılarında karınlarını doyurdular ve Kemal'in evine istirahate çekildiler.
2.günün ilk rotası 1.400 rakımda harika manzarayla Denizli Teleferik oldu. Muhteşem manzarada yayla evlerinde köy kahvaltısının ardından temiz havanın çıkarlar. Teleferikle aşağıya manzarayı indirdikten sonra sıradaki yer Bozdağ kayık merkezi oldu, İstanbul'da henüz kar yağmayan bu aylarda kayak merkezi beyaza bürünmüştü. Karın,kızağın çıkardılar. Dönüş yolunda ünlü Tavas bağlarında dolaşıp enfes Elmas Elmas pidesini gittikten sonra Denizli için de gidişli Mustafa yarın gideceğimiz yolculuk için tatile günü. Gezdiği, alan Gezgin Mustafa anılarına bir yenisini daha ekledi. Yarın sabah hangi sabah uyanacaktınız.
Uzun bir yolculuktan sonra Mustafa Giresun 'a varmıştı. Onu havaalanından alıp Giresun'u gezdirecek ve tanıtacak olan Ali, Mustafa'yı karşılamaya gitmişti. Mustafa yorgunda olsa Giresun'un havası ona enerji katmıştı. Sabahın ilk saatlerinde güzel bir kahvaltı yapmak için Giresun Kalesi'ne gittiler. Kale'de leziz bir kahvaltı yaptıktan sonra Kale'yi gezdiler. Mustafa buraya hayran kalmıştı. Kale'den uzun bir vakit denizi seyrettiler. Bu güzel yerin ardından 2. gidecekleri yer olan Zeytinlik Mahallesi'ne gittiler. Oradaki evlerin yapısını incelediler, bol bol fotoğraf çektiler. Zeytinlik Mahallesi'nden sonra Fındık Pazarına gittiler. Oradan bin bir emekle hazırlanan fındıklardan aldılar. Öğle yemeği için yöresel yemeklerin sunulduğu Ayvasıl Liman Restoranına gittiler. Yöresel lezzetlerden olan dible , pancar çorbası, mısır ekmeği ve hamsi yediler. Mustafa ise bu yemekleri çok beğenmişti. Giresun'da başka bir arkadaşıyla buluşmak için Ali ile vedalaştılar.
Mustafa Giresun'daki diğer arkadaşı Hasan ile Giresun Atatürk Meydanında buluştu. Hasan dinlenebilmesi için Mustafa'yı havası eşsiz güzelliği olan Kulakkaya Yaylasında bir otele götürdü. Mustafa yayla havasını o kadar beğendi ki, deliksiz bir uyku çekti. Sabah uyandıklarında güzel bir kahvaltı yaptılar. Kahvaltıda Giresun simiti ve çökelek eşliğinde çaylarını içtiler ve sakarca kızartması yediler. Kahvaltıdan sonra a Mavi Gölü ziyaret ettiler. Mustafa Mavi Gölün güzelliği karşısında büyülendi.Hatıra fotoğrafı çektikten sonra Giresun Adası manzarası için Gedikkaya'ya doğru yola çıktılar. Gedikkaya yolu üzerinde Giresun Adası manzaralı bir yerde durakladılar. Martılar Ada üzerinde öyle güzel uçuyorlardı ki Mustafa yine fotoğraf çekti. Hasan son olarak Mustafa'yı Espiye'deki meşhur pidecilerden birine götürdü ve ardından Tirebolu'da nefis birer çay içtiler. Mustafa yeşiline ve mavisine doyulmayan Giresun'da dolu dolu iki gün geçirdikten sonra Hasan'a teşekkür etti ve bir başka şehre gitmek üzere vedalaştı.
Mustafa Bursa’ya geldiğinde ilk olarak arkadaşı Mehmet ile sabah namazına Ulucami ye gittiler. Çıktılar namazdan ve çorba içmeye gittiler. Eve gidip biraz dinlendikten sonra tophanede Osmangazi, Orhangazi türbelerini ziyaret edip Osmanlı’daki ilk saray olan Beysarayı hakkında konuştular. Buradan Üftade hazretlerinin türbesine, Haraçoğlu medresesine Eskici Mehmet dede türbesi, İvaz paşa, Hızır dede, Üçkuzular, Mollafenari hazretleri, Somuncu Baba fırını ve Üftade tekkesini ziyaret edip Bursa manzarasının tadını çıkardılar. Bursa’da Ördekli kültür merkezinin bulunduğu yerde Abdal simit fırınında simit yemek güzel bir gelenek. Cantık ve tahinli pide, İskender ve kestane şekeri, pideli köfte, Kemalpaşa tatlısı yemeden göndermedik Mustafa’yı. Kozahan'a girip Bursa ipeklerine bakmazsak olmazdı. Muradiye’de 2. Murat ve şehzade Mustafa kabirlerini ziyaret ettik. Oradan 1. Murat Hüdavendigar'a geçtik.
Dünyanın en büyük tam panoramik müzesini de gezdiler oradan Yeşil’e çıktılar.Yeşil türbe ve camiini ziyaret edip Bursa'nın manevi büyüklerinden Emirsultan hazretlerini ziyaret ettikten sonra Yıldırım Beyazıt türbesi külliyesi,cami ve darüşşifasını gezdiler.İlçelerinde İznik Çinileriyle meşhur,Osmanlı ilk yapıları mevcut, Kemalpaşa tatlısı ile İnegöl köfte ve mobilyası ülke genelinde bilinen özellikleridir. Heryeri tarih kokan bu şehirde yaptığı geziden memnun kalan Mustafa ertesi günü başka şehirde geçirmek üzere oradan ayrıldı.
Mustafa'nın bir sonraki macerası cehennem sıcağı ile bilinen güneşe ateş eden Adana'ydı. Sabahın ilk ışıklarıyla havaalanına inen Mustafa'yı arkadaşı Hüseyin karşıladı. Hüseyin sabah kahvaltısı için Mustafa'yı Ciğerci Mehmet Ustaya götürdü. Kahvaltıda ciğer gören Mustafa çok şaşırdı. Hüseyin "Adana'ya gelip de kahvaltıda ciğer yememek olmaz." Mustafa bu değişik kahvaltı anlayışına hem şaşırmış hem de beğenmişti. Adana'nın tarihi mekanlarını merak eden Mustafa Hüseyin'den kendisini gezdirmesini istedi. İlk olarak Taş Köprü'ye gittiler. Köprünün başından simit alıp martılara attılar. Hatta az kalsın martılardan biri Mustafa'nın elindeki simiti de kapacaktı. Sonraki durakları Ulu Camii idi. Mustafa caminin mimari yapısına bayılmıştı. Mustafa ve Hüseyin çay içmek üzere Ramazanoğlu Medresesi'ne gittiler . Ney eşliğinde çaylarını içip sohbet ettiler.
Ramazanoğlu Konağı çiçeklerle süslü bahçesinde resim çekildiler. Şimdiki rotaları Kazancılar Çarşısı'ydı. Kazancıların ünlü kebapçısı Kazancılar restoranına gittiler. Daha kebap gelmeden masa mezelerle dolunca Mustafa çok şaşırdı. Sonra kebaplar geldi. Mustafa Hüseyin'e "Adana kebabı diğer kebaplardan ayıran özelliği nedir?" dedi. Hüseyin "Adana kebabı ,Adana'ya özgü zırh adı verilen satıra benzer bir bıçak ile elde kıyılan parça etten yapılan Türk mutfağından bir kebaptır. Hüseyin "Mustafa'ya bunun üzerine bir halka tatlı gider." dedi ve Mustafa'yı alıp Gönül Kardeşlere götürdü. Mustafa halka tatlıyı çok sevdi. Oradan Büyük Saate geçtiler. Mustafa saatin mimarisini çok beğenmişti. Mustafa Hüseyin'e saat kaç metre diye sordu. Hüseyin 32 metre olduğunu söyledi. Mustafa " baya yüksekmiş" dedi.
Hava kararmıştı Hüseyin Mustafa'yı şırdancı Bedo'ya götürdü. Şırdancının önünde uzun bir kuyruk vardı. Mustafa buna çok şaşırdı ama oturacak bir yer bulup da şırdanı yiyince böyle bir lezzeti neden daha önce tatmadığını sorguladı. Adana değişik tatlarıyla, cana yakın insanlarıyla Mustafa'ya çok samimi geldi. Hüseyin günün sonunda Mustafa'yı Sevgi Adası'na götürdü. Işıl ışıl adada tatlı bir esinti eşliğinde yine Adana'ya özgü olan tatlardan birini Bici Bici yiyip tatlı bir sohbet eşliğinde günü bitirdiler. Mustafa cennet vatanımızın her bir ili ne kadar güzel diye düşüncelere dalarken bakalım sonraki rotası neresi olacaktı?
Mustafa,bu sabah Diyarbakır için uyandı. Denizli ve Adana seyahatlerinden sonra Mustafa 6 saatlik Adana-Diyarbakır yolculuğu sonunda güneydoğunun bu güzide şehrini ziyarete başladı. İlk durağı yüzyıllar öncesinden Evliya Çelebi'nin yaptığı gibi muhteşem bir tarihi yer olan İç kaleydi. Uzun bir dönem Osmanlı Devletin'de yönetim merkezi olan İç kalede bizi yüzyıllar öncesine götüren muhteşem bir görüntü vardı. İç Kale gezisi bitmişti .Şimdi sıra Diyarbakır’da 2. Mükemmel bir yer olan On Gözlü Köprü için yola çıktı. .Dicle Köprüsü olarak da bilinen bu eserin her bir ayağı neredeyse farklı bir medeniyete ev sahipliği yapmaktadır.Köprünün enfes manzarasında surlara nazır çay bahçesine gitti ve tadını asla unutamayacağı çayını içti. Mustafa Öğretmenin Diyarbakırda 3. Olarak gideceği yer Osmanlının Diyarbakır'da ilk eseri olan Kurşunlu camiye gitti.
Fatih Paşa Cami olarak da bilinen ve kurşun kaplama çatısıyla görenleri hayran bırakan bu eseri dikkatle inceledi ve bol bol fotoğraf çekti. Alışveriş vakti gelmişti. Mustafa Öğretmen Diyarbakır tarihi çarşıda alışveriş yapmak üzere yola çıktı. Kısa bir yolculuk ardından çarşıya varmıştı. Tarihi çok eski dönemlere ayrılan , kendine has mimarisiyle medeniyetlerin izlerini taşıyan bu bölgede Kuyumcular çarşısı, Bakırcılar çarşısı ve Balıkçılar Çarşısına uğrayıp hediyelik eşyaları inceledi.
Alışverişini yaparken bir yandan yine bir anıt eser olan HASAN PAŞA HANI'nda lezzetli bir kahve içmeyi de unutmadı.Mustafa Öğretmen , Diyarbakır'ın tarihi bölgelerini gezip alışverişini yaptıktan sonra ünü bütün ülkeye yayılan kuzu ciğerini tatmak için tarihi çarşıda yer alan, yıllardır misafirlerini ağırlayan bir ciğerci ustasına uğradı.Artık veda zamanı gelmişti. Şehirden ayrılmak üzere yola çıkan Öğretmen Mustafa'nın sonraki durağı neresi olacaktı?
Bizim gezgin Mustafa'nın bu seferki durağı Antalya'ydı. Daha önce görmediği bir şehir olduğu için çok heyecanlıydı. Bavulunu topladı ve yola koyuldu.Yol bittiğinde çok açılmıştı. Yol üstünde Köfte-piyaz lokantalarının çokça yer aldığını gördü ve denemek istedi. Fasülyeye tahinin eklendiğini görünce çok şaşırdı ama Mustafa'nın değişik tadları keşfetmek hoşuna giderdi.Antalya'nın güzel sahillerini duymayan zaten yoktu. Konyaaalı plajına giden Mustafa buranın berrak suyunu görünce büyülenmiş. Paraşütle atlama yapanların sahildeki görüntüsü ve farklı su sporlarının yapılması gerçekten de çok hoşuna gitti. Eğlenceli görünüyordu.Merak ettigi tarihi yerleri ise sonraki güne bırakmıştı. Sırada Kaleiçi evleri ve Perge Antik Kenti vardı. Kaleiçi evlerinin muhteşem renk cümbüşü içinde mest olmuştu.En son gittiği yer olan Perge Antik Kenti'nde ise M.Ö ve M.S İnsanların yaşam tarzları ve mimarileri hakkında bilgi edinmişti. Antalya görmüş olduğu en güzel şehirlerden biriydi. Gezisi böylece sona erdi.
Mustafa çok yorulmuştu. Bir an önce uyumak istiyordu. Odasına gitti ve yatağına kıvrıldı. Uyandığında kendini Ankara’da buldu. Evet, evet yanlış duymadınız. Uyanmaya çalıştı. Ama zaten uyanıktı. O an anladı bu bir rüya olamazdı. Ankara’daydı. Yürümeye başladı. Karnı acıkmıştı. O sırada bir elma ağacı gördü. Bir tane elma koparıp yemeye başladı. Karnı biraz olsun doymuştu. Uzun bir yürüyüşün ardından karşısına şirin bir okul çıktı. Okulun bahçesine girdi. Merdivenlerden yukarı çıktı. Nefes nefese kalmıştı. Orada biraz oturup dinlenmek istedi. O sırada okulun Sosyal Bilgiler öğretmeni Mustafa'yı gördü ve güzel bir sohbetin ardından onu sınıfa davet etti. Mustafa sınıfa girince bir sessizlik oldu. Öğretmen öğrencilere Mustafa'yı tanıttı. Sonra sözü Mustafa'ya bıraktı. Mustafa çocuklara bir sürü fotoğraf gösterdi. Gezdiği yerlerde tanıştığı kişilerden de bahsetti. Ama Ankara’yı şu ana kadar hiç gezmediğini söyledi.Çocuklar Mustafa'ya “Biz size Ankara’yı tanıtabiliriz, birlikte Ankara’yı size gezdiririz” dediler. Mustafa teklifi kabul etti.
Ankara’yı gezeceği için heyecanlanmıştı. Okul yemekhanesinde ona Ankara’ya özgü yemeklerden olan Ankara Tavası ikram edildi. Çay ve Beypazarı Kurusu eşliğinde güzel bir sohbeti tamamlayıp yola çıktılar. Anıtkabir Ziyareti ile geziye başladılar. Kurtuluş Savaşı ve Cumhuriyet Müzeleri’ni gezdiler. Ankara Kalesi'nin önünde fotoğraf çekindiler. Hemen yan tarafa geçerek Anadolu Medeniyetleri Müzesi'ni de ziyaret ettiler. Gün batımını izlemek için doğal güzellikleri olan yerleri de gezdiler. Mustafa her gördüğü güzellikler karşısında şaşıp kalıyordu. Akşam olmuştu. Çektikleri fotoğraflara baktılar. Eymir Gölü’nde, Mogan Gölü’nde çektikleri fotoğraflar en güzelleriydi.
Artık gitme vakti gelmişti. Mustafa çocuklarla ve Ankara’yla vedalaştı. Herkese teşekkür etti. Çocuklara el salladı. Ardından Ankara’ ya mutlulukla baktı. Yine geleceğim sana güzel şehir diye mırıldandı. Şu ana kadar gezdiği en güzel şehirler arasında artık Ankara’da vardı.
Mustafa’nın son durağıydı Kırşehir. Bu küçük şehri en son gezmek istedi nedense. Mustafa’nın şehre girer girmez dikkatini bir şey çekti. Şehrin girişinde kocaman Mustafa Kemal Atatürk portresi. Mustafa çok sevinmişti. Gazi Atayı görünce daha ilk girişte şehre kanı ısındı. Mustafa’nın duyumlarına göre şehir küçüktü ama maneviyatı, geçmişi kocamandı. Bir an önce şehri gezmek istiyordu. Meydana indi Mustafa karşısında Cacabey medresesi nedir ne değildir diye araştırdı hemen telefonundan. Öğrendi ki Anadolu Selçuklu zamanında yapılmış ve ilk Gök Bilimi medresesi. İkinci durağı Ahi Evran Camii oldu Ahi Evran da kimdi? Mustafa’nın öğreneceği çok şey vardı galiba. Ahilik esnaf teşkilatının kurucusu Ahi Babaydı o. Kendisi Anadoluda Ahilik geleneğinin lideriydi. Türbesinde duasını etti ve tekrardan yola koyuldu. Daha sonra Garipnamen’in yazarı Aşık Paşanın türbesini ziyaret etti.
Karnı çok acıkmıştı. Mustafa sorup soruşturdu bu küçük şehirde nerede yemek yenir. Ağalar konağını önerdiler ona bir güzel karnını doyurdu tekrardan yola koyuldu.Yolda yürürken bir türkü takıldı kulağına Bahça duvarından aştım sarmaşık güllere dolaştım … diye. İste o arada aklına Neşet baba geldi. Neşet babayı da bilmeyen yoktur galiba. Mezarını ziyaret etmek istedi. Ünlü halk ozanı Neşet Ertaş’ın kabrine vardığında ne görsün mezarın üst kısmında da babası Muharrem Ertaş’ın kabri. Şaşırmıştı bu duruma. Sonradan öğrendi ki Üstad babasının ayakları altına defnedilmek istemiş. Duygulandı Mustafa ruhun şad olsun Neşet Baba tekrar geleceğim dedi. Neşet Ertaş türkülerini mırıldana mırıldana Terme’ye vardı Terme doğal kaplıcaydı. Oralar çok hoşuna gitmişti. Ayaklarını sıcak suyun içerisine soktu biraz soluklandı ve yoluna devam etti. Son olarak Kaman Kalehöyük’ü gezdi. Çağırkan’da Japon Bahçesi olarak da bilinen Türk- Japon iş birliği ile kazıları hala devam eden bir höyük. Tarihe ışık tutan bu höyükte eski medeniyetlere ait birçok kalıntıları hayranlıkla izledi. Mustafa’nın Kırşehir gezisi böylece son buldu bu küçük şehri gezmenin mutluluğunu yaşadı ve Kırşehir’den ayrılıp evinin yolunu tuttu.
Yoğun bir eğitim-öğretim dönemini geride bırakan Öğretmen Mustafa, yaz tatili rotasının planını çoktan yapmıştı. Valizler hazır, gidilecek yerlerde görülecek yerlerin listesi yapılmıştı. Yarın erkenden çıkacağı uzun bir yolculuğa dinç uyanmak için erkenden uykuya daldı. Sabah soluğu havalimanında aldı. İstanbul-Denizli seferine bulduğu ilk uçuşla yollara koyuldu. Arkadaşı Kemal onu Çardak havalimanında karşıladı. Yolculuğun ardından kahvaltı için seçtikleri mekan Pamukkale manzaralı harika bir yerdi. Kahvaltı sonrasında Pamukkale'nin serin sularında gezinmek aynı anda Laodikya'yı karşıdan selamlamak şahaneydi. Gün devam ederken sıradaki rotaları Karahayıt Kırmızı Su Kaplıcasıydı. Doğal ve eşsiz oluşumu Mustafa'yı çok etkiledi. Bol bol fotoğraf çekiminin ardından Denizli'nin meşhur çarşısı Bayramyerinde gezip meşhur kebapçılarında karınlarını doyurdular ve Kemal'in evine istirahate çekildiler.
2.günün ilk rotası 1.400 rakımda harika manzarayla Denizli Teleferik oldu. Muhteşem manzarada yayla evlerinde köy kahvaltısının ardından temiz havanın çıkarlar. Teleferikle aşağıya manzarayı indirdikten sonra sıradaki yer Bozdağ kayık merkezi oldu, İstanbul'da henüz kar yağmayan bu aylarda kayak merkezi beyaza bürünmüştü. Karın,kızağın çıkardılar. Dönüş yolunda ünlü Tavas bağlarında dolaşıp enfes Elmas Elmas pidesini gittikten sonra Denizli için de gidişli Mustafa yarın gideceğimiz yolculuk için tatile günü. Gezdiği, alan Gezgin Mustafa anılarına bir yenisini daha ekledi. Yarın sabah hangi sabah uyanacaktınız.
Uzun bir yolculuktan sonra Mustafa Giresun 'a varmıştı. Onu havaalanından alıp Giresun'u gezdirecek ve tanıtacak olan Ali, Mustafa'yı karşılamaya gitmişti. Mustafa yorgunda olsa Giresun'un havası ona enerji katmıştı. Sabahın ilk saatlerinde güzel bir kahvaltı yapmak için Giresun Kalesi'ne gittiler. Kale'de leziz bir kahvaltı yaptıktan sonra Kale'yi gezdiler. Mustafa buraya hayran kalmıştı. Kale'den uzun bir vakit denizi seyrettiler. Bu güzel yerin ardından 2. gidecekleri yer olan Zeytinlik Mahallesi'ne gittiler. Oradaki evlerin yapısını incelediler, bol bol fotoğraf çektiler. Zeytinlik Mahallesi'nden sonra Fındık Pazarına gittiler. Oradan bin bir emekle hazırlanan fındıklardan aldılar. Öğle yemeği için yöresel yemeklerin sunulduğu Ayvasıl Liman Restoranına gittiler. Yöresel lezzetlerden olan dible , pancar çorbası, mısır ekmeği ve hamsi yediler. Mustafa ise bu yemekleri çok beğenmişti. Giresun'da başka bir arkadaşıyla buluşmak için Ali ile vedalaştılar.