HAZIRLAYAN OKULLAR
1- Murat ÇELEBİ - Çarşamba Fen Lisesi
2- Özlem ÇELİK - Özel Çerkezköy Organize Sanayi Bölgesi Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesi
3- Ayşe ARSLAN - Sabiha Gökçen Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesi
4- Tuğba AY - Yusuf Kalkavan Anadolu Lisesi
5- Meltem Akdeniz - Şaban Temuge Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesi
6- Hülya TANDIRCI - Bursa Anadolu Kız Lisesi

HAZIRLAYAN OKULLAR
7- Emre NUSEL -Özel Çerkezköy Organize Sanayi Bölgesi Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesi
8- Serap SAĞIN - Düzce Borsa İstanbul Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesi
9- Dilaver AYDIN - Ali Fuat Başgil Anadolu Lisesi
10- Erkan ERDOĞAN - Çarşamba Fen Lisesi
11- Fatima Mammadova- ADNSU - nun nəzdində Bakı Neft - Energetika Kolleci
12- Sevinj Mammadova - ADNSU - nun nəzdində Bakı Neft - Energetika Kolleci
ÇALIŞMAYI HAZIRLAYAN ÖĞRENCİLERİMİZ
1) D.G 6) T.D 11) M.A
2) Z.A 7) Z.K 12) İ.K1
3) K.B 8) Z.Ş 13) Y.Ö
4) S.K 9) S.T
5) İ.K 10) S.Ç
MURAT ÇELEBİ - ÇARŞAMBA FEN LİSESİ
Timur İmparatorluğu ve Büyük Hun İmparatorluğu
Timur İmparatorluğu

Tarihe Aksak Timur olarak geçen Timur Han, aslen bir Moğol Kabilesi olan ve özellikle Moğollar üzerindeki yoğun Türk Kültürünün etkisiyle Türkleşmiş olan Barlas Boyuna mensup Moğol Kökenli bir Türk Hükümdarıdır. Barlas boyu her ne kadar Moğol kökenli bir kabile olsa da bu boy Türk Kültürü ve Türk Toplumu ile yoğun münasebetleri ile hem kültürel hem de etnik olarak Türkleşmiştir ve Türk Olarak kabul edilmesi gerekir. Zira Timur Han da kendisini her zaman Türk addetmiş, Türklüğü ile iftihar etmiş ve kendisini Türk Dünyasının en büyük hükümdarı ilan etmiştir.
Aksak Timur, unvanından da anlaşılacağı üzere aksayarak yürekteydi. Ancak bu rahatsızlığına rağmen sırtında büyük savaşlarla bu kusurunu bir iftihara ve unvana çevirmiştir. Timur Han'ın mezarını inceleyerek ve kemiklerini Sovyet Antropolog Mikhail Garasimov'un tetkiklerde Timur Han'ın kalça incinmesi Aksak yürüdüğü tespit edilmiş, Aksak'ın unvanının edebi bir anlam taşımadığı anlaşıldı. Timur Han'ın boyunun Mikhail Garasimov'un diğer tetkiklerde de 1.73 mt. olduğu, Elmacık kemiklerinin çıkık ve göğüs kafesinin geniş olduğu gibi bölü de ulaşılmıştır.
Timur Han, 1336 yılında, Semerkand içinde bulunan Keş nakledildi. Bu bölge, 1300'lü yolda Moğol hâkimiyeti altındaydı. Tıpkı Türk resim gibi Merkezi bir otorite öğrenmeden toplanmadan önce yönetilen Maveraünnehir ve Semerkand eşrafı, yerel Türk Halkı ve Moğolların bir arada yaşadığı ve kaynaştığı bir sosyal yapı etmekteydi. Bu yapının bir tezahürü olarak zaten Türk Kültüründen fazlasıyla etkilenmekte olan olan olan Moğollar, bölgedeki manevi atmosferin tesiriyle İslamiyet'i kabul etmeye başlamışlardı.
Ortaya Türk-Moğol etnoniminde bir sosyo-kültürel yapıdan geliyordu. Timur Han, tam da bu atmosferde bağlı Türkleşmiş ve Müslümanlaşmış Barlas kabilesinin bir mensubu olarak dünyaya geldi.
Timur Han'ın babası Turagay, Çağataylar'a bağlı olan Barlas boyunun beyiydi. Kendiside töre gereği beyliğinin Tigin'i yani beylik veliahdıydı. Bölgede hâkim olan Moğol çağatay Devleti, komşu devletler ile hâkimiyet mücadeleleri veriyor, idari bir düzen bulunmadığından iç karışıklıklar ortaya çıkıyordu.
Timur Han'ın doğduğu Keş uygun idaresi Çağatay Emiri Kazgan'ın idaresi altındaydı. Timur, oldukça genç yaşta Emir Kazgan'ın emri altına girdi. Babasının nüfusu ve kalabalık Barlas boyunun veliahdı olması hasebiyle önemli görevler üstlendi ve yetenekleriyle devlet teşkilatlanması içerisindeki mertebesi gelişti.
Timur, 20'li yaşlarına geldiğinde Semerkand Bölgesi Hanlar arasındaki mücadelelere ve iç karışıklıklar sahne oluyordu. Doğu Türkistan bölgesinde hâkimiyet kurmuş olan Moğol Hükümdarı Tuğlak Timur, bölgedeki karışıklıklara son vermek için Semerkand'a girdiğinde Timur, boyunun reisi olarak bağlılığını bildirdi.
Tuğlak Timur, bölgedeki karışıklıklara oğlu verip oğlu İlyas Hoca'yı Maveraünnehir'e Vali tayin etti ve Timur'u İlyas Hoca'nın atabeyi yaptı. İlyas Hoca Semerkand'ı zulüm ve baskıyla yönetmekteydi. Babası'nın Moğol Hükümdarı olması onu daha da pervasızca hareket sevk ediyordu. Atabey Timur, Vali İlyas Hoca'nın halk üzerinde uyguladığı zulümlere göz yummadı. Maveraünnehir emirlerinden Hüseyin ile ittifak kurdular ve bölgedeki Moğol Hâkimiyetine meydan okuyarak Horasan'a girdiler. Timur, bu hamlesi ile Moğol Hükümdarı Tuğlak Timur'a itiraz etmek kaldırmış ve isyan etmişdu. Zira artık Moğol Hükümdarına bağlı bir Atabey muhtemelen atmayaebbüs sitesinde.
Timur, Emir Hüseyin ile ittifak ederek Horasan'a girdiler ve bölgeyi hâkimiyetleri altına aldılar. Ancak bu ittifak uzun sürmedi. Horasan'ın idaresi ile ilgili meselelerde anlaşmazlığa düşen Emir Hüseyin ile Timur, tek başlarına ele geçirmek için Belh'de karşı geldiler. Timur, bu savaşta galip gelerek Emir Hüseyin'i Horasan'dan kovdu ve Türk Tarihinin en önemli beldelerinden biri Horasan'ın hâkimiyetini eline alarak Türk Dünyasının yegâne hükümdarı ilan etti (1369).
Timur Han, Horasan Merkezinde kısa süre 'teşkilatlandırarak tam anlamıyla bağımsız ve güçlü bir devlet haline getirdi (1370). Maveraünnehire hâkim olan Moğolların bölgeyi Valiler ve Emirler ile uzaktan yönetiyor olması hasebiyle ortaya çıkmış olan otorite boşluğu Timur Han'ın işine yaradı. Güçlü bir Merkezi bir otoriteye bağlanmak isteyen Türk ve Moğol kabileleri Timur Han'a bağlılıklarını iletmeye başlamışlardı. Bu durum Moğol Hanlığı olan Çağatay Hükümdarlığının güç kaybetmesine yol açtı. Timur Han, Birkaç yıl 'Horasan ve Maveraünnehir'deki hâkimiyetini pekiştirdi ve Maveraünnehir'in yegâne hâkimi durumuna geldi.
Timur Han, Maveraünnehir bölgesinde hâkimiyetini pekiştirirken Doğu Avrupa'dan Doğu Türkistan'a kadar kopma coğrafyaya yayılmış olan Büyük Moğol Hükümdarlığı zayıflamış, hem komşu devletlerle mücadele etmek hem de saltanat mücadeleleri ile baş etmek zorunda kalmışlardı. Moğol Hükümdarı Cengiz Han'ın torunları, Dedelerinin fethettiği coğrafyalara sahip sahip çıkamıyorlardı. Moğolların Batı kanadını ortaya çıktı Altın Orda devleti de Kıpçaklar, Uzlar ve Peçenekler'i yıkmış ancak bu Türk Toplumlarını bünyelerine sonra Türkleşmeye başlamışlardı.
Zaten Kültürel bakımdan Türkleşmiş olan Moğollar, yıkılan Türk Devletlerinin tebaalarını da bünyelerine katınca Devlet Teşkilatlanmasında Türklerin ön plana çıkması ile Türk-Moğol Devletlerine dönüşmüşlerdi.
Türkleşen Moğol Devletlerinden biri olan Altın Orda Devleti, Avrupa'daki krallıkların güçlenmesi ve saltanat mücadeleleri nedeniyle zor günler geçiriyorlardı. Bu tarihlerde Moğol Hükümdarı Tuğlak Timur'un oğlu Toktamış, babasının öldürülmesi üzerine Timur Han'a sığınmıştı (1375). Timur Han, Toktamış'ı himaye edip destek verdi.
Toktamış, Timur Han'ın himayesi ve güçlenerek desteğiyle Moğolların Batı kanadı olan Altın Orda Devletinin eninde bulunduğu iç karışıklıklardan istifade ederek Altın Orda Devletinin doğu kanadı olan Ak Orda Devletine taarruz (1375). Toktamış, Timur Han'dan öğrenmeyi destekle daha da güçlenerek Devletini ele geçirdi ve Türk Moğol Devleti olan Altın Orda Devletinin hükümdarı oldu (1378).
Timur Han, Maveraünnehir'deki Moğol Hâkimiyetine oğlu kendi Devletini Kurmuş, batıda ise Moğol Ardılları olan Türk Moğol Devleti Altın Orda Devletinin yeniden birleşmesini ve güçlenmesini sağlamıştı. 1380'li yıllardan sonra Maveraünnehir Moğol un sıyrılarak Türk Yurdu haline geldi. Zira Çağatay Moğolları, bir Türk Devleti olarak ilan edilen Timur Devletinin tabiiyetini kabul etmiş, Moğollar devlet teşkilatlanması başkasını çıkartılmayarak Müslüman Türk bulucu benimsenmiştir.
1380-1390 sıralarında Türkleşme, bölgeye göç eden Özbeklerin Moğol kabilelerin nüfuzlarına baskın hale gelmesiyle daha da pekişti. Kalabalık kitleleri ve güçlü ordusuyla önemli bir güç unsuru olan Özbekler, önce Azerbeycan ve Hazar bölgelerinde yaşam mücadelesi vermiş, Sonrasında ise Moğolların baskılarına maruz kalarak Maveraünnehir'e göç etmek zorunda kalmışlardı. Özbeklerin Timur Han'a gerçek güvenilir Maveraünnehirdeki demografik yapıyı derinden etkiledi.
Çağatay Moğolları, nüfus bakımından azınlık haline geldi ve Müslüman kimliklerini muhafaza eden Özbekler bölgedeki Karahanlı, Gazneli ve Selçuklu kalıntılarıyla büyük bir kitle oluşturarak zaten ilişkili olarak Türkleşmiş olan Semerkand bölgesini demografik olarak da bir Türk Yurdu haline geldi.
Maveraünnehir'in Kültürel ve Politik olarak tam teşekküllü bir Türk Yurdu, Timur Han'ın hâkimiyetine fevkalade haline getirildi. Bu zaman sonra Timur Devleti İç Asya'nın en büyük devletlerinden biri gelecek, bir cihan imparatorluğu olacaktır.
BÜYÜK HUN İMPARATORLUĞU

Tarihi kayıtlarda Büyük Hun İmparatorluğu yada Asya Hun İmparatorluğu olarak geçen ve M.Ö 220 tarihlerinde hüküm sürmüş Türk devletidir. Türk karakterli devlet Türk boyları tarafından yapılmış, hem gelenek-görenek hem de askeri ve devlet idaresi olarak Türk karakterini devam ettirmiştir. Büyük Hun İmparatorluğu, Avrupa'da Roma İmparatorluğu sınırlarına kadar yayılmışlardır.
Büyük Hun Devleti olarak bilinen Hun İmparatorluğu'nun, M.Ö 220 yıllarında Teomanın yaptığı iddia edilmektedir. İstila ve savaşlarla geçen bin asrın kültürü zaman yangınlara ve saldırıya maruz kaldığı için tarihi kayıtların günümüze ulaşması neredeyse imkansızlaşmıştır.
Hun Devleti'nin kuruluşundan itibaren bulunduğu yerde coğrafyada saygın ve lider hale getiren İmparator Mete'dir. Mete, İpek Yolu'nun hakimiyeti için Çin'in üzerine yürümüş ve M.Ö 200 yılında Çin kuvvetlerini yenerek bu devleti haraca bağlamıştır. Daha sonra başlarında Ka-o-ti'nin Çin ordusunu M.Ö 187 yılında ortaya çıkan Pai-Teng Seferi yüz bin kişiden ordusuyla bir yenilgiye uğratmıştır. Çin İmparatorluk ordusu ise bazı kaynaklarda iki yüz bin bazı kaynaklarda ize üç yüz bin olarak söylenmektedir.
Mete zamanından Hunlar, Sibirya, Çin Denizi, Japon Denizi ve Hazar Denizi arasında kalan tüm topraklarda hakimiyet kurmuşlardır. Mete, Çin ile ilişkilerini mesafeli olmuştur. Bunun birinci sebebi Çin toplumuna karışarak Hun halkının bu halkın içinde eriyerek asimile olmasını engellemektir.
Hunların Çin hakimiyetine girmeden genişlemeler Çin içinde iç karışıklıklardır. Hatta Hun Devleti, Çin'e yaptığı sebep yüzünden beş krallığın yıkılmasına neden olmuşlardır. Çin'de bulunan bu krallıklardan Chou Hanedanı da Hun saldırılarıyla yıkılmış, fakat Hunlarla işbirliği yapan Tis Hanedanı ise devletin liderliğine yükselmiştir.
Fakat bir süre sonra bu hanedanlıkta yıkılmış ve bölgedeki Hun hakimiyeti artmıştır.
Birçok kavimden unsurları barındıran Hunlar, Moğollar, Türkler ve Tunguzlar gibi Orta Asya kavimlerinden büyük bir imparatorluk haline gelmiştir. Fakat bu kavimlerden daha baskın olan Türk kavimlerin askeri ve sosyal kültürü zamanla bütün imparatorluğa hakim olmuştur. Devletin adı olan “Hun” kelimesi ise, adam, insan ve halk anlamlarına geliyordu. Hunlar genellikle bozkır yaşamına uygun olarak avlanır, hayvancılık yapar ve kullanım de olsa tarımla meşgul olurlardı.
Savaşçı karakterleri gelişmiş olan Hunlar, büyükbaş hayvancılık yapmazlardı. Onlar koyun sürüleri bakarlar ve çok iyi yetiştirirlerdi. Hunlarda bir yiğidin atı en yakın yareni sayılırdı. Hunlar, Türk boylarının ataları olarak sayılırlar.
Hunlar, Türklerin kurduğu ilk imparatorluktur. Sürekli hareket eden ve göçebe olan Hunlar, bu yaşan tarzları çevrelerindeki coğrafya sürekli akınlar düzenlemiş ve devletin sınırlarını genişletmişlerdir.
Meltem Akdeniz - Şaban Temuge Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesi
ÇALIŞMAYI HAZIRLAYAN ÖĞRENCİLERİMİZ
1- AR STMAL 4- ET STMAL 7- IR STMAL
2- BA STMAL 5- HE STMAL 8- UA STMAL
3- CY STMAL 6- İL STMAL 9- YB STMAL
GAZNE DEVLETİ
GAZNE DEVLETİ

Gazne devleti 963 yılında Alp Tekin tarafından Afganistan'da kurulmuştur. İlk Türk İslam devletlerinden olan Gazne devleti çok uzun süre kullanılabilirliği korumuştur. Gazne devleti, Selçuklu devleti ile yapmış olduğu Dandanakan Savaşını kaybetmiş ve Hindistan'a çekilmiştir. Devletin yorgun ve zayıf düşmesinin ardından Afgan olan Gurlular tarafından 1187'de yıkılmıştır
Sebükteginiler olarak bilinen Gazne devletinin kurucusu olan Alp Tekin (Alp Tigin) devleti kurmadan evvel Horasan genel valisi olarak çalışmıştır. Fakat Samanilerin hükümdarı olan Mansur ile gerçekleşen anlaşmaların ardından görevinden ayrılıp Belh kentine yerleşmiştir. Alp Tekin'in üzerine güçlü askeri birlikler göndermiştir. Mansur'un birliklerine karşı direnen Alp Tekin galibiyeti kazanmıştır. Alp Tekin'in yeni planı ise Emir Lavik yönetiminde olan Gazne şehrini ele geçmiştir. Alp tekin planını uygulayarak Gazne şehrini ele geçirip 963'te Gazne devletini kurmuştur.
Alp Tekin'in Gazne'yi yönetmesinden kısa bir süre sonra tahta oğlu Ebu İshak İbrahim (963-966) geçmiştir. Samanilerin devamı niteliğinde olan bu devlet Gazne'de ki hâkimiyetini garantilemiştir. Ebu İshak İbrahim'in oğlu için yerine Türk komutanlardan biri olan Bilge tekin geçmiştir. Bilge Tekin, Gerdiz Kalesini kuşattığı esnada vefat tarihinde. Sonrasında Piri Tegin (Böri Tekin) yerine geçti. Başarısızlıklarından kısa sürede görevinden alınmıştır. Alp Tekin'in yetiştirdiği komutanlarından biri olan Sebük Tigin bu göreve layık görülmüştür.
SEBÜG TİGİN DÖNEMİ
Oldukça yetenekli olan Sebük Tigin, Kırgızistan Barshan bölgesinde bulunan Işıklı Göl sahillerindeki. Samaniler valisi olarak görünse de tam anlamıyla özgür bir hükümdar olmuştur. Gazne devletinin gerçek kurucularından söyleyebileceğimiz Sebük Tigin, Gazne devletini çok iyi yerlere taşımıştır. Sebük Tigin kısa süredekimiyetini doğu Afganistan'da bulunan Zabülistan Bahşiş kadar yaymıştır. Sebük Tigin halkı kendi tarafını çekmek için sürenillerden birinin kızıyla evlenmiştir. Sonra Türk Gulam grupların yaşadığı Büst zorla değiştirmek hâkimiyetini değiştirmek için.
Kuzeydoğu Belucistan'daki Kustar bölgesini ele geçirerek devlet hâkimiyetini Toharistan ve Zemindavere kadar genişletmiştir. Sebük Tigin'in başlattığı bu saldırının ardından Kabil, Samgan ve Celalabad, Gazne devletinin yönettiği alanlar arasına girmiştir. Bu bölgede yaşayan Afgan ve Halaç Türkleri kısa sürede Gazne devletini benimsemez. Bamyan, Gür ve Toharistan bölgeleri de kısa süre Gazne devletinin eline geçmiştir. Ele geçirilen bu alanlar Sebük Tigin'in yaymaya çalıştığı İslam inancına karşı olduğu için hükümdarın saldırı planlarında ilk sıralarını almışlardır.
Kazanılan zaferlerle beraber Sebük Tigin, Kabil nehri boyunca Paşaver'e kadar ilerlemiştir. Samaniler güç kaybetmeye ve zayıflamaya baslayınca, Samaniler hükümdarı olan Nuh, Horasan Valisi olan Ebu Ali Muhammed Simcuroğlu ile arasındaki sorunlara çözüm için Sebük Tigin'den yardım taleplerinde. Sebük Tigin'in yardımlarıyla, Samaniler, Horasan valisini yenerek galibiyeti kazanmışlardır. Sebük Tigin'in, Horasan'a düzenlediği sefere oğlu Mahmud'ta gitmiştir. Gösterdikleri üstün başarılardan ötürü, Sebük Tigin ve oğlu Mahmud'a unvanlar verildi. Sonra Mahmud, Horasan valisi ve başkomutan olarak göreve başladı.
997'de Sebük Tigin hayatını kaybetmesiyle, tahta Sebük Tigin'in vasiyetiyle üç oğlundan (Mahmud, Yusuf, İsmail) en ufağı olan İsmail çıkmıştır. Bunun haksızlık olduğunu düşünen Mahmud, kardeşini uyarmış fakat ters tepki almıştır. Tahta çıkmayı kendine hedef koyan Mahmud, Gazne üzerine saldırı düzenleyerek kardeşinin tahtını hayata geçirdi. Mahmut, samaniler ile arasındaki bütün samimiyetini kesip (998) tam anlamıyla özgür ve bağımsız bir hükümdar olduğunu kanıtladı
GAZNELİ MAHMUT DÖNEMİ
Hiç kuşkusuz Gazne devletinin en zeki ve en güçlü hükümdarlarından biri olan Mahmud 1970'de doğmuştur. Başarılarından Yeminü'd- devle ve Eminü'l-mille unvanlarını almıştır. Bilindiği üzere Mahmud ilk sultan unvanını alan hükümdardır. Ayrıca kaynaklar tarih kaynaklarında Gazneli Mahmud'ta denilmektedir. Gazneli Mahmud, hükümdarlığının ilk safhalarında şairler, edipler ve ilim insanlarına karşı büyük destek vermiştir. İslam dünyasının hükümdarlarından biri olarak nam salmıştır.
Gazneli Mahmud, samaniler tarafından değer görmeyen Abbasi Halifesine elçi yollamış ve adına hutbe okutmuştur. Halife Kadir Billah, Gazneli Mahmud'un bu kibar davranışına karşılık olarak ona Yeminü'd-devle ve Eminü'l-miile unvanlarıyla beraber hil'at, bayrak ve taç yol almıştır. 1000 arası gelindiğinde ikili arasında anlaşmayı belirten büyük bir merasim yapılmıştır. Gazneli Mahmud, halifenin yapmış olduğu iyilik ve kibarlığa karşılık olarak İslam dinini yaymak ve onun sene Hindistan'a sefer olacağını belirtmiştir. Zamanın Gazneli Mahmud sözleri tutmuş ve büyük hizmetler vermiştir.
Gazneli Mahmud, tahta uzay zarfında hiç durmadan çalışmış ve büyük başarılar kazanmıştır. Ömrü seferlerle geçen Gazneli Mahmud böylelikle adını tarihe altın harflerle yazılmış. Tarihe şöyle bir baktığımız zaman ilk olarak Karahanlılar'ın 999'da yok ettiği samanların topraklarının nerdeyse çoğunu ele geçirmiştir. Ardından; Sistan'a (999, 1002, 1003), putperest Gurlular, Harezm seferi ve zaptı (1117), Kusdar yararlı (1111), Garcistan fethi (1112) gibi daha birçok sefere imza atmıştır. Ayrıca Horasanı korumak adına Karahanlılar'la tahtını korumak için Oğuzlarla birçok harp gerçekleştirmiştir
Gazneli Mahmud'un mükemmel savaş taktiklerini uyguladığı Hint seferlerinin amacı İslam Dinini yaymak olmuştur. Gazneli Mahmud son olarak ırak-ı Acem adı verilen Hemedan ve Rey şehirlerinde bulunan bölgeyi ele geçirmiştir. 1029'da Rey saldırarak bölgeyi Batıniler'den arındırmıştır. Artık sağlığını kaybetmeye başlamış ve 1030'da hayatını kaybetmiştir.
Erkan ERDOĞAN - Çarşamba Fen Lisesi
HAZIRLAYAN ÖĞRENCİLER
1- A.T
2- Z.G
3- Z.H
KARAHANLI DEVLETİ VE AVAR KAĞANLIĞI
KARAHANLI DEVLETİ

KARAHANLI DEVLETİ
Karahanlılar devleti Uygur Devletinin dağılmasından sonra Türkistan ve Maveraünnehir'de hakimiyet kuran ancak daha önceki Türk devletlerinden farklı olarak hükümdarlarının ve halkın çoğunluğunun Müslümanlığı seçtiği ilk Türk-İslam devletidir.
Başta Karluklar olmak üzere Çiğil, Yağma, Tuhsi gibi diğer Türk boylarından oluşmaktadır. Karluklar, Balasagun merkez olmak üzere yedi-su bölgesinde bir devlet kurmuşlardı.Karluk yabgusu, bağlı bulunduğu Uygur Hakanlığının Kırgızlar tarafından yıkanması üzerine (840) bağımsızlığını ilan etti. Kendisini Türk hakanlarının yasal halefi sayan yabgu Karahan unvanını aldı. Uygur devletinin yıkılmasından sonra Orta Asya bozkırlarında ilk bilinen hüküm Bilge Kül Kadir Han tarafından Karahanlı Devleti kuruldu.
Karahanlı sülalesinin ilk hükümdarı 819'dan beri Balasagun'da oturup sorgine hükmeden Bilge Kül Kadir Han ' dır. Devletin içinde bulunduğu zaman 840 yılında resmen kurulmuştur.
Daha sonra Satuk (Satuk Buğra Kara Han b. Bezîr Han) İslam sufî vaizleriyle karşılaşmış ve İslam’ı kabul etmiştir. Yaptığı taht mücadelesi sonunda yönetimi el geçirmiş ve hakim olduğu bölgelerde İslamiyet’i resmen ilan etmiştir.
SATUK BUĞRA HAN
900-910'da doğan Satuk, 944-945'te İslamiyet'i kabul edildi. Kaynaklarda el-mücahit ve el-gazi gibi isimlerle anılan Satuk gayrimüslim Türkler arasında İslamiyet'i yaymak için epey çaba sarf ettiği söylenilmektedir. Müslüman olduktan sonra Abdülkerim adını almış ve 955 veya 959 yılında ölmüştür.
Satuk Buğra Han'ın ölümü üzerine kısa bir süre oğlu Musa Tonga İlig ( İlig Buğra ) yöneltime geçmiştir.
Musa Tonga'nın ulema ve meşayihe önem vermesiyle tebaası için mektepler, mescitler, hângâhlardığı yaptırdığı nakledilmektedir.
Musa Tonga'dan sonra yönetime Satuk Buğra'nın diğer oğlu Baytaş Arslan Han (Süleyman ) geçmiştir. Bu hükümdar gayrimüslim muhaliflerle mücadele ederek bütün Karahanlı Devleti'ni İslam dairesine girdirmeyi başarmıştır. İslam tarihçileri 960'ta 200.000 çadırlık bir Türk söz konusu olduğunda İslam'a girdiğinden bahsederler.
Baytaş Arslan'dan sonra devletin başına oğlu Ebu'l -Hasan Ali ( Arslan Han b. Baytaş ) geçmiştir. O da baba ve dedeleri gibi Karahanlı sınırlarına yakın bölgelerin İslamlaşması için büyük çaba sarf zamanında.
Bu ilanin Batı bölgesini söz konusu kelime Kılıç Buğra Han Harun yönetiyordu. Semerkant ve Buhara'yı ele geçirmesiyle, Maveraünnehir'i ilk fetheden Karahanlı hükümdarı olmuştur.
998'de Ebu'l-Hasan Ali'nin ölümü üzerine Karahanlıların başına Ebû Nasr Ahmed b. Ali ( Togan Han 998 / 1016-1017) geçmiştir. O Karahanlı hükümdarları arasında Abbasi halifesini tanıyan ilk kişidir. Bundan sonra basılan sikkelerde Abbasi halifelerinin da yer almaya başladı. Bu arada Kılıç Buğra'nın ölümü üzerine Batı pahalı idaresini Ebu'l-Hasan Ali'nin oğullarından Nasr b. Ali ( İlig Han) üstlenmiştir. Böylece doğuyu Ebu Nasr b. Ahmed Ali, batıyı da su Nasr b. Ali idare başlamıştır.
İlerleyen zaman aile fertleri arasında bazı huzursuzluklar çıkması Karahanlılar Horasan bölgesinde başarısız olmuşlardır.
Maveraünnehir'in ikinci ve gerçek hakimi Nasr b. Ali'nin ölümü üzerine üçüncü kardeş Mansur ( Arslan İlig ) yönetimi eline almıştır. Mansur kısa sürede Karahanlı hanedanının en meşhur hükümdarlarından biri oldu. Kendini büyük kağan ilan ettikten sonra hakimiyetini Talas, Şaş, Tünhas, Binhas, Fergana, Özkent, Hocend, Uşrûsana ve Buhara'ya kadar yaydı.
Diğer Türk boylarıyla yapılan bazı savaşlar alın Mansur, hükümdarlıktan vazgeçerek yerini Yusuf Kadir Han'a bıraktı. 1032 yılında Yusuf Kadir Han'ın ölümü üzerine oğullarından Süleyman Arslan ile Muhammed Buğra Han'ın eline geçti. Fakat aradan on yıl geçince Karahanlı Devleti, Doğu ve Batı olmak üzere ikiye ayrıldı.
Avar İmparatorluğu

Kuruluş Tarihi: 565 Yıkılış Tarihi: 835
Kurucusu: Bayan Kağan
Başkenti: Segedin
Dili: Avarca
Devlet Başkanı: Kağan
Avarlar, Orta Avrupa'da, Frank krallığı ile Bizans imparatorluğu arasında, eski Hun, Sabar kalıntıları ve Ogur (Bulgar) 'lar gibi Türk kitlelerinin desteği ile kudretli bir devlet kurarak, çeşitli Germen ve özellikle kalabalık îslav kabilelerini hakimiyetleri almak 250 sene kadar Avrupa siyasetine yön veren bir imparatorluk olmuştur.
558 yılında Avarlar Bizanslılara gönderdikleri bir elçi heyeti ile dostluk kurmak ve yerleşecek bir toprak istemişlerdir. Bizanslar ise Balkanlara sürekli, bazı boylarının akın yapmasından bıkmış ve Avarlardan da bu konuda yardım umarak anlaşma yapmıştır ve Avarlara yerleşecek toprakları Kafkasya'daki düşmanlarına karşı savaş yapma karşılığı vermişlerdir. Avarlar birçok boyla ve Sabirler ile savaşmış ve yükselmiş. 560 yılında Tuna nehrinin ağzına kadar inen Avarlar Bizans'ın izni ile Dobruca'ya yerleşirler. Böylece İslavları baskı almaya başlar.
Rus kaynakları Avarların istedikleri an İslav kadınlarını aldıklarını ve arabalarında yerine İslav kadınları yazarlar koşturduklarını. Avarlar 562 yılında İslavlar üzerinden Bizans hududuna doğru akınlar düzenlediler. Bu akınlarda İslavlar Balkanlar'a doğru çekilmek zorunda kaldılar. Kafkasya savaşında Bizanslılara yaptıkları yardım için hak ettikleri toprakları Bizanslılardan istediler. Bizanslıların önerdiği bir kısım toprağı beğenmeyen Avarlar Bizans'ı düşman kabul etti. Ayaklanan Antları ve Slovenleri yenen Avarlar Frankların Kralı Siegebert'i Albis nehri kıyısındaki bir savaşta yendiler.
Bu savaşlar ve akınlar sonunda Avarlar 565 yılında Avrupa Hun İmparatorluğu'nun 1 asır önceki toprakları üzerinde Avar İmparatorluğu'nu kurdular. Atilla'nın başkenti olan Segedin şehrini ilan ettiler Başkentlerini. Avar İmparatorluğu'nun kurucusu ve ilk hükümdarı Bayan Kağan'dır. 565-602 arasında 37 yıl hükümdarlık yapmıştır. Bayan Kağan zamanında Avarlar en parlak dönemini yaşamıştır. Tuna nehri yaşayan Germen kaviminden olan Lombardlar, Gepidlere karşıları savaşta Avarlardan yardım istedi. sonra Lombardların İtalya'ya göç bıraktıkları ülkeleri Panonia'yı ve sonunda tüm Macaristan'ı ele geçirdiler. Avarlar büyük bir imparatorluk haline geldiler.
Avarlar Lombardlardan hayvanlarının onda birini vermelerini, savaşın kazanılması halinde ganimetin yarısını ve Gepid topraklarının kullanım şartı ile yardımı kabul etti. Bizanslardan yardım alamayan Gepidlere karşı savaş çok kanlı oldu ve Macaristan'da yaşayan Gepidlerin egemenliğine oğul verildi. Avarlar böylece Macaristan'ın büyük bölümünü elemiş oldu. Daha Lombardların İtalya'ya göç bıraktıkları ülkeleri Panonia'yı ve sonunda tüm Macaristan'ı ele geçirdiler. Avarlar büyük bir imparatorluk haline geldiler.
Avarlara ilk saldırı 569 yılında Göktürklerden geldi ve bazı değiştirilebilir. 570 yılında da Frank Kralı Siegebert Avarlara saldırarak büyük bir yenilgiye uğrattı. Avarlar Bizanslılardan Sirmium (Mitroviça) kentini isteyince iki ülke arasında savaş çıktı ve Bizans komutanı 1.Tiberius komutasındaki Bizans ordusu Avarlara saldırdı ise teşkilatı düzenli olan Avar ordusu Kağan yönetiminde Bizansları yenip geri püskürttü. Bu savaş sonunda Bizanslılar Avarlara 80.000 altın ödediler ve Avarlar da Sirmium kentini istemekten vazgeçtiler.
Daha sonra 579 yılında yine bu kent yüzünden ilişkiler gen bozuldu ve Avarlar 3 yıl ayak bir kuşatmanın ardından Bizans'ın hudut kaleleri olan Belgrad ve Sirmium'u kuşattılar. Kaleler 582 aslında ele geçti. Bu durum karşısında Bizanslar kaleleri gözden çıkardı ve barış yapmak zorunda kaldı ve son 3 yıldır ödemediği 80.000 altınlık vergiyi toplam 240.000 altın olarak ödedi. Avarlar yapt savaşlar sonunda sayıca azalmaya başlatca doğudan bazı boyları getirdiler. Bayan Kağan 582 yılında intikam almak için Franklara girdi ve Frankları yenerek kral Siegebert'i esir aldı.
Daha sonra ganimet karşılığı serbest bıraktı. Avarlar Bizanslılardan 80.000 altınlık yıllık vergiyi 100.000 çıkarılmasını istedi ve bu kabul görmeyince Belgrad şehri tekrar kuşatıldı ve ağır kayıplar rağmen savaşıldı.
Avar sarayında bir ruhani reisin, Hakanın haremindeki bir uygulama ilişkisi ortaya çıkınca Bizans'a sığındı. Üstelik İslavların Bizans topraklarına saldırmasını Bayan Kağan'ın istediğini söyledi. Bunun üzerine Bizanslılar vergi cezası gelen Avar elçisini 6 ay tutuklu tutunca Avarlar Bizans'a saldırdı. 586 yılında birçok Bizans şehrini Avarlar yakıp yıktı.
Bunun üzerine yeni bir Bizans ordusu Aemus Dağlarında Avarlara saldırdı ve yenilgiye uğrattı. Bu savaşta Avarlar büyük kayıp ve esir verdiler. Bir süre sonra kendini toparlayan Avarlar da bu sefer ansızın Bizans ordusuna saldırdı ve esirlerini kurtardı. Diğer bir Bizans ordusu da Mea için Avarlara saldırdı ve yenilgiye uğrattı. Savaşa katılan 3 Bizans ordusu yazısında gece karanlığında aniden Avarların saldırısına uğradılar, Bu zaferle moral kazanan Avarlar, Trakya içlerine kadar ilerlediler, hatta Edirne kalesini kuşattılar fakat sonuç alınamadı. Bu kuşatma sırasında Bizanslılardan darbe yiyen Avarlar Bizanslılarla 5 yıllık bir dostluk anlaşması yaptılar.
581 yılında Bizanslılar İslavlardan geçmiş yılların öcünü almak için Avarlardan yardım istediler ve 60.000 kişilik bir Avar ordusu İslavlara saldırdı ve bozguna uğrattılar, ülkelerini bırakıp ormana ve mağaralara kaçan İslavlar Avarların ülkelerini yağma edişine karşı koyamadılar. 5 yıllık Bizans-Avar dostluk anlaşması sona er birkaç yıl sonra Avarlar tekrar Bizans topraklarına saldırdı ve Selanik'i kuşattı fakat başarılı olamadı. 592 yılında tekrar akınlar düzenleyip Çorlu'ya kadar geldiler. Karşılıklı akınlar sürdü ve 597 yılında Avarlar Franklara bir saldırı daha düzenledi ve bozguna uğrattı.
600 yılında Bizanslılarla yapılan savaşın sonunda ise Avarlar Tuna nehrinin sol kıyılarını kaybetti. 601 yılında Bayan Kağan 4 oğlunu da bizzat savaştı kendisi de bu savaşta Bizanslılar galip geldi ve Bayan Kağan'ın oğlu çarpışarak öldüler. Oğullarının yardımına koşan Bayan Kağan Bizanslıların üstünlüğü karşısında ancak kurtulabilmiş ve Tisa nehri kaçabilmişti. Bu savaştan sonra Avarlar Dakia'ya çekildiler. 602 yılında İmparator Bayan Kağan ölünce yerine 5.oğlu hükümdar oldu. Bayan Kağan dan sonra hükümdar olan 5.oğlunun sonra ismi bilinmemektedir.
602 yılında Bizanslılarla tekrar barış yapıldı ve 610 kez barış içinde yaşandı. 610 yılında Avarlar Lombard Prensi Ghisulf'un idare ettiği Friaul şehrini kuşatıp Prensi öldürdüler. Prensin karısı Romhilda ise 8 çocuğu ile beraber Forum Juli kalesine çekildi. Bu kaleyi de kuşatan Avarlar kuşatma uzun süre sonuç vermeyince geri çekilmek istediler ama bu mesaj Romhilda kaleden görüp aşık olduğu Avar Hakanına evlenmek şartı ile kaleyi teslim edebileceğini haber gönder. Avarlar bu sayede kaleyi ele geçirdikten sonra Avar Hakanı bu prensesi vatanına ihanet eden bir kimseden bize de fayda gelmez diyerek 12 Avar muhafızına teslim etti.
Avarlar ile Sasaniler 2.İstanbul kuşatmasını denemek için anlaştılar. Sasaniler bütün Anadolu'yu geçerek Boğaziçi'nin Anadolu yakasına geldiği Avarlarda İslavlar ve Bulgar Türkleri Destekli olarak Balkanlar ve Trakya'yı aşıp İstanbul önlerine geldiler, Karşı kıtada bulunan Sasaniler ile geceleyin ateşle anlaşarak kuşatmayı başlattılar. 626 yılında Sasaniler ile ortak başlatılan kuşatma 5 gün sürdü. Avarların çok güçlü silahları ve inanılmaz ok yağmurlarına rağmen İstanbul çok iyi savunuldu. Avar gemileri de Bizans gemilerini bir türlü yenemeyince kuşatma sonuçsuz kaldı. Bu başarısız kuşatma sonrasında Avarlar güç kaybettiler.
DİLAVER AYDIN - ALİ FUAT BAŞGİL ANADOLU LİSESİ
HAZIRLAYAN ÖĞRENCİLERİMİZ
1- İ.S
2- C.C
BABÜRLER
BABÜRLER

1526-1858 `` Devlet '' de hap bir Türk devleti.
Hânedanın kurucusu ve ilk hükümdarı Çağatay Türkleri'nden Bâbür'dür. Bâbür Şah 1526'da Pânîpet Meydan Savaşı'nı kazanarak Lûdî Sultanlığı'nı kaldırmak ve Bâbürlü hânedanını kurdu. Mart 1527'de Kânvâ'da, savaşçılıklarıyla Hindistan'da haklı bir şöhrete sahip olan Racpûtlar'ı mağlûp etti. Çitor racası Rânâ Sangâ'nın emrindeki Hindular ağır kayıplar verdiler.
Bu hadise Bâbürlüler'in Hindistan'daki hâkimiyetini iyice sağlamlaştırdı. 1530'a doğru Bâbür'ün sağlık durumu bozulmaya başladı. Devrin ileri gelenlerini çağırtarak oğlu Hümâyun'un hükümdarlığını kabul ettiren kısa bir süre sonra 26 Aralık 1530'da Agra'da vefat etti.
âbür'den sonra oğlu Hümâyun (1530-1540) Agra'da tahta çıktı. Devletin o ilan önde gelen rakibi Lûdî ailesinden Afganlar'dı. Bengal'e iltica etmiş olan Mahmud Han Lûdî batıya doğru ilerleyerek Cavnpûr'u ele geçirdi. Hümâyun 1531'de şehri kurtardıktan sonra Şîr Han'a ait Çunâr Kalesi üzerine aşağıda kaleyi dört ay kadar muhasara etti.
Bâbürlüler'in güneybatıdaki komşusu Sultan Bahadır Şah Gucerâtî, 1534'te Hümâyun doğuda meşgulken Çitor'u muhasara yaptığı bir mesaj Agralarına yakın kadar ilerlemişti.
Bunun üzerine Hümâyun Gucerât seferine karar verdi ve Bahadır'ı Mandasor'da bozguna uğratarak kaçmaya mecbur ettikten sonra Kambay körfezine kadar ilerledi ve Gucerât'ı topraklarına kattı (1535). Yörenin idaresini askerî'ye bırakarak Agra'ya döndü. Askerî Gucerât'ın muhafazasında başarılı olamadı. Bahadır Ahmedâbâd'a hücum ederek Bâbürlüler'i ülkesinden attı. Bu twitter Hümâyun iç karışıklıklarla uğraşıyordu.
Kardeşleri Hindal Mirza ve Kâmrân Mirza'nın ayaklanmaları ve tahtta hak iddia etmeleri Hümâyun'u epey uğraştırdı. O mesaj Şîr Şah, Ganj boyunca batıya doğru nüfuzunu yaydığı gibi Benâres'i de topraklarına kattı. Şîr Şah 27 Haziran 1539'da Çavsa'da gece baskınıyla Hümâyun'u beklenmedik bir şekilde ağır bir mağlûbiyete uğrattı.
17 Mayıs 1540'ta Kannevc Meydan Savaşı da Bâbürlüler'in yenilgisi ve Agra ile Delhi'yi boşaltıp Lahor'a çekilmeleriyle sonuçlandı. Hindal Mirza ve Kâmrân Mirza Hümâyun'la Lahor'da buluştular ve hep birlikte mücadeleye karar verdiler.
Hümâyun 1555'te Hindistan'a geri döndü. Sûrîler'den İskender'i mağlûp ederek zaptetti'yi Delhi'yi kullanarak. Böylece Bâbürlüler ikinci defa Hint hâkimiyetini ele geçirdiler. Mir'âtü'l-memâlik müellifi Seydi Ali Reis bu mesaj Delhi'ye gelmiş ve Hümâyun'la görüşmüştür. Hümâyun 28 Ocak 1556'da kaza sonucu yaralandı ve öldü. Hümâyun'un ölümü Seydi Ali Reis'in tavsiyesi üzerine gizli tutuldu. Az sonra Hümâyun'un oğlu Ekber Şah, atalığı Bayram Han'ın dört yaşında iken Celâleddin unvanı ile tahta oturdu.
Gerekli tedbirler iç huzur sağlandı. Afganlı Hemu 1556 yılı sonlarında mağlûp edildi. Daha sonra Bayram Han hacca gönderilmek üzere saraydan uzaklaştırılmak istendi. Ekber Şah bazı idarî ve sosyal bisikletler yaptı. Bengal, Portekiz, Gucerât meselelerini inceledikleri halletti. Osmanlılar, Safevîler ve Özbekler'le iyi münasebetler kurdu. Hindistan-Türk'ün büyük akisler bırakan Celâleddin Ekber'in 1605'te vefatından sonra büyük oğlunun muhalefetine rağmen Nûreddin unvanı ile tahta `Cihangir, Bâbürlüler'in Ekber'den sonraki en güçlü şahsiyetidir.
1612'de Afganlılar'ın Bengal'deki tehlikeli ayaklanmasını bastırdı. Mevar Racası Amar Sing de Cihangir ile siyasî rekabete başladı. Onun saltanatı portalı, Hollanda, Fransa ve İngiltere'ye karşı sömürge politikalarını geliştirdiler. Mevar Racası Amar Sing de Cihangir ile siyasî rekabete başladı. Onun saltanatı portalı, Hollanda, Fransa ve İngiltere'ye karşı sömürge politikalarını geliştirdiler. Mevar Racası Amar Sing de Cihangir ile siyasî rekabete başladı. Onun saltanatı portalı, Hollanda, Fransa ve İngiltere'ye karşı sömürge politikalarını geliştirdiler.
Vereenidge Dost-Indische Compagnie adlı Felemenk Doğu Hindistan Kumpanyası, Compagnie Française des Indes Orientales ve İngilizler'in kurduğu East Indian Company Portekizliler'in de Hindistan kıyılarında ticarî merkezleri mevcuttur. Türkçe bilen William Hawkins 1608'de Gucerât'taki Sûret'e geldi ve ülkesi için ticarî imtiyaz istedi. Bu münasebetle 1609'da Cihangir'in huzuruna çıkarak dostluk kurdu. 1615'te Sir T. Roe İngiltere adına Bâbürlü tarafından kabul edildi. Cihangir'in oğlu ve Dekken valisi Hürrem ona istediği bazı ticarî kolaylıkları sağladı.
Dekken'de Melik Amber ayaklanması ve Maratalar'ın iş birliğine girmesi Cihangir'i epeyce meşgul etti. Şehzade Hürrem babası adına Dekken'de sükûneti sağladı (1621). Bu mesaj Safevî Hükümdarı Şah Abbas Kandehar'ı ele geçirdi (1622). Cihangir batı sınırı için önem arzeden bu kaleyi almak üzere Hürrem'i görevlendirdi. Ancak şehzade emrine itaat etmeyerek Bâbürlüler'in can düşmanı Melik Amber'le birleşti. Daha sonra yaptığına pişman olarak iki oğlu Dârâ Şükûh ile Evrengzîb'i başşehre yolladı. 1626'da Mehâbet Han Cihangir'e karşı ayaklandı ve hükümdarı aldı, fakat aynı yılın ilk doğru Cihangir onun elinden kurtuldu. Şehzade Hürrem de bu kargaşa sırasında âsi veziri'yi destekledi.
Cihangir 7 Kasım 1627'de Keşmir'den Lahor'a giderken yolda yolda öldü ve Ravi nehri'de kalan Şah Dârâ denilen yerde battı. Şehzade Hürrem bu twitter Dekken'de idi. Nurcihan'ın karısı Cihangir'in karısı Âsaf Han, Cihangir'in torunu Dâver Bahş Bûlâkī'yi hükümdar ilân etti. Ancak Dâver Bahş, az sonra Âsaf Han'ın yöntemi ihanet ederek amcası Hürrem'i sultan ilân öğrendi ve Safevîler'e sığındı (1628). I. Şah Cihan adıyla Agra'da tahta "Hürrem, Cihan Lûdî ve Bundelas ayaklanmalarıyla meşgul oldu. Ercümend Bânû Mümtaz Mahal'in hâtırasına Tac Mahal adlı âbidevî eseri için çok sevdiği iş yaptırdı. Behmenîler'in oğul kalıntısı olan mahallî hânedanları da Bâbürlü topraklarına kattı.
Portekizliler'le Hugli'deki mücadele Şah Cihan lehinde sonuçlandı. Dekken'deki ordu Evrengzîb'in emrindeydi. Bîder ile Kalyan da bu şehzade tarafından alındı. Şah Cihan 1657'de hastalandı. Bunu haber alan diğer şehzadeler ayaklandılar. Murad Bahş hükümdar sağduyulu bir ihanet sonucu ele geçirilerek hapsedildi ve daha sonra öldürüldü. Şah Şücâ 'da Hacva'da mağlûp oldu ve Murad Bahş'ın âkıbetine uğradı. Dârâ Şükûh, Samugarh'ta Evrengzîb'in kuvvetleri önünde bir yerde gösteremeyerek yenildi. Böylece rakipsiz kalan Evrengzîb, Muhyiddin I. Âlemgîr unvanıyla 21 Temmuz 1658'de Agra'da tahta çıktı ve babasını da kalede göz altına aldırdı.
Özlem ÇELİK - Özel Çerkezköy Organize Sanayi Bölgesi Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesi
Hazırlayan Öğrenciler:
EA EK EÖ FI
BK MES
Harzemşahlar Devleti


Harzemşahlar Devleti
Harezmşahlar veya Harzemşahlar Devleti (Farsça: خوارزمشاهیان Hārezmşāhiyān), Orta Asya'da Harezm bölgesinde Kutbeddin Muhammed Harezmşah tarafından kurulan bir Türk-İslam devletidir.[2][3] Bu devlet, Anadolu Selçuklu Devleti ile 1230 yılında yapılan Yassı Çemen savaşı sonucunda iyice zayıflamış, 1231 yılında Celaleddin'in ölümü ile yıkılmıştır.
Amuderya bölgesi Orta Çağ'da "Harezm" (Harizm) ve hükümdarlar "Harezmşah" olarak anılırdı. XI. yüzyılın sonlarına doğru bu bölgede kurulan yerli etnik bir topluluk olan ve Türkçe konuşan yerel halkın kurduğu bu devletin adı da Harezmşahlar'dır.
"Harzem", "harezm" "havarizm", "xorazm" kelimeleri günümüzde "horzum" olarak anılmaktadır.
Harezmşah Hükümdarları
Anuş Tekin (1077 - 1097)
Kutbeddin Muhammed (1097 - 1128)
Atsız Harezmşah (1128 - 1156)
İl Arslan Harezmşah (1156 - 1172)
Sultan Şah (1172-1193) Kuzey Horasan'ı yönetmişti.
Alâeddin Tekiş Harezmşah (1172 - 1200)
Alâeddin Muhammed Harezmşah (1200 - 1220)
Celaleddin Harezmşah (1220 - 1231)
Tarihi
Buranın adı "Harezm" olduğundan, öteden beri burada hüküm sürenlere "Harezmşah" denilmiştir.Kapladığı Alan :(5.000.000 km 2) İran, Güney Kafkasya, Dağıstan , Umman Denizi, Afganistan, Maveraünnehir, Harzem, Balkaş ile Aral Gölleri arasıdır.
Harezm Devletinin Doğuşu
Harezm bölgesinde Büyük Selçuklu Devleti'ne bağlı olarak merkezden atanan valilerle yönetilen bu eyalette, Anuş Tekin zamanında serbest yaşamaya başlanmıştır. 1128’de Harezm valisi olarak atanan Atsız döneminde yarı bağımsızlık kazanmıştır.
Kutbuddin Muhammed
Anuş Tekin'in oğlu Kutbeddin Muhammed, Selçuklulara bağlı kalarak, "Harezmşah" unvanı ile bu bölgenin valiliğini üstlenmiştir.
Atsız Harezmşah ve İl Arslan Harezmşah dönemleri
Kutbüddin Muhammed'in ölümünden sonra yerine geçen büyük oğu Atsız, 1141'de Büyük Selçuklu Sultanı Ahmed Sencer'in Katvan Savaşı'nda Karahitaylar tarafından bozguna uğratılmasından istifade ederek Selçuklulara karşı isyan etmiş ve 1142'de Horasan'a saldırarak Merv ve Nişabur'u işgal etmiştir. Ancak 1143 ve 1147'de Ahmed Sencer Atsız'a karşı cezalandırıcı seferini düzenlemiş ve ikinci seferde Atsız yönetim merkezi olan Urgenç'i kaybederek teslim etmiştir. Başka bir kaynakta ise Oğuz ve Müslüman oldukları ve saray kökenli oldukları için Sencer'e bağlı kalmayı kabul ettikleri yazmaktadır.
Atsız ve Atsız'ın ölümünden sonra tahta geçen oğlu İl Arslan'ın devirlerinde hem Irak Selçukluları hem de Kara Hıtay ila mücadele edildi. Nitekim İl Arslan, Sultan Sencer'in ölümü üzerine bağımsızlığını ilân etti.
Tekiş Harezmşah dönemi
İl Arslan'ın oğlu Alaaddin Tekiş, kendisini Selçukluların devamı ve varisi olarak görmüş ve "Sencer" unvanını kullanmıştır. Abbasiler ile iyi ilişkiler kurmuş ve Bâtınîlere karşı halifeyi savunmuşlardır. Bu yüzden Selçukluların varisi olan Harezmşahların yükselişleri Alaaddin Tekiş döneminde olmuştur.
Tekiş, 14 Ekim 1182'de Buhara, 1183'te Cuzcan ve Mazenderan, 18 Mayıs 1187'de Nişabur, 1192'de Rey ve Tahran'ı fethetti. Daha sonra Karahitay'a yöneldi bu devletin ordularını mağlup ettikten sonra ve 1194'te Rey'de II. Tuğrul Bey'in ordusunu yenerek Irak Selçukluları'nı yok etti ve Batı İran'ı topraklarına kattı.
Celaleddin Dönemi
Alaaddin'in oğlu Celaleddin Harezmşah Afganistan'da Moğollara mücadele vererek güneye çekilmiş ve İndus Nehrini geçerek Hindistan'a girmiştir. Cengiz Han Moğolistana döndükten sonra Celaleddin İran'a dönüp Irak'tan Azerbaycan bölgesine girmiş ve 1225'te Atabeyliklerinden İldenizlileri yok ederek Tebriz'i almıştır.
Yassı Çemen Savaşı
Ana madde: Yassı Çemen Savaşı
Celaleddin Azerbaycan'dan hareket ederek Gürcistan'ı işgal etmiş ve 10 Mart 1226'da Tiflis'i de fetihle, Güney Kafkasya'dan Doğu Anadolu Bölgesi'ne kadar topraklarını genişletmiştir. Ancak Celaleddin Doğu Anadolu'nun egemenliği üzerine Anadolu Selçuklular ve Suriye'ye hükümeden Eyyubiler ile çatışmıştır. 10 Ağustos 1230'da Yassıçemen Savaşı'nda Anadolu Selçukluları karşısında yenilgiye uğrayan Celaleddin'in 17 Ağustos 1231'de ölümü üzerine Harezmşahlar Devleti tamamen ortadan kalktı.
Hanedanın Anadolu'ya Geçişi
Moğollardan kaçan halkın ve Harzem soylularının amacı Anadolu'ya sığınmaktı. Ancak politik çıkarlar Harezm hükümdarlığının yok olmasına neden olmuştur. Bunun yanında hanedanlıkla gelen halkın ve soyluların Selçuklulara karıştığı düşünülmektedir.
Yayılma Alanı ve Kültürü
Devletin en parlak olduğu dönemde yayılma alanı İran, Güney Kafkasya, Dağıstan, Umman Denizi, Afganistan, Maveraünnehir, Harzem, Balkaş ile Aral Gölleri arasıdır. (5.000.000 km²).
Harezmşahlar her yönüyle İran kültürünü taşımaktadır. Sanat tarzları Selçuklu üslubundadır. Devletin yönetim organizasyonu Büyük Selçuklulara benzemektedir. Harezmşahlar, Orta Asyanın Moğol istilasından önce son gücü ve güçlü devleti olmuşlardır.
OSMANLI DEVLETİ

Osmanlı İmparatorluğu veya Osmanlı Devleti (Osmanlı Türkçesi: دَوْلَتِ عَلِيّهٔ عُثمَانِیّه (romanize: Devlet-i Aliyye-i Osmâniyye)), Oğuz Türklerinden Osman Gazi'nin kurduğu Osmanoğlu Hanedanı'nın hükümranlığında varlığını sürdürmüş çok uluslu Sünni Müslüman devlet. Bugünkü Türkiye'nin Bilecik ilinin Söğüt ilçesinde kurulmuş bir beylik iken, 1453 yılında II. Mehmed'in İstanbul'u fethedip Bizans İmparatorluğu'na son vermesiyle imparatorluk haline gelmiştir. En geniş sınırlarına 1683 yılında ulaşmış; Orta Avrupa'nın bir bölümü ile Balkanlar'ın tamamı, Kuzey Afrika'nın bir bölümü, Hicaz, Mezopotamya, Kafkasya'nın bir bölümü ve Anadolu üzerinde hâkimiyet kurmuştur. 1699 yılında Karlofça Antlaşması sonrası gerilemeye başlamış ve 1922 yılında yıkılmıştır.
Osmanlı Devleti'nin bağımsız bir devlet olarak tarih sahnesine çıkması yaygın kabule göre 1299 yılında olmuştur. Ancak Prof. Dr. Halil İnalcık ve bazı diğer akademisyenler, Osmanlı Devleti'nin 1299'da Söğüt'te değil 1302'de Yalova'da Bizans'a karşı yaptığı Koyunhisar Muharebesi sonrasında devlet niteliğini kazandığını iddia ederler. İstanbul ile sınırlı bir şehir devletine dönüşmüş olan Doğu Roma (Bizans) İmparatorluğu'nu yıkmış, bazı tarihçilere göre bu Yeni Çağ'ı başlatan olay olmuştur. Osmanlı İmparatorluğu gücünün doruğunda olduğu 16. ve 17. yüzyıllarda üç kıtaya yayılmış ve Balkanlar, Orta Doğu ve Kuzey Afrika'nın büyük bölümünü egemenliği altında tutmuştur. Ülkenin sınırları batıda Cebelitarık Boğazı ve doğuda Hazar Denizi ve Basra Körfezi'ne, kuzeyde Avusturya, Macaristan ve Ukrayna'nın bir bölümüne ve güneyde Sudan, Eritre, Somali ve Yemen'e uzanmaktaydı.[10] Osmanlı İmparatorluğu 29 eyaletten ve özerklik tanınmış olan Boğdan, Erdel ve Eflak prensliklerinden oluşmaktaydı. Devlet zaman zaman denizaşırı topraklarda da söz sahibi olmuştur. Atlantik Okyanusu'ndaki kısa süreli toprak kazanımları Lanzarote (1585), Madeira (1617), Vestmannaeyjar (1627) ve Lundy (1655) bu duruma örnek olarak gösterilebilir.
Gaza ve cihat anlayışıyla sürekli genişleme eyleminde bulunan devletin hâkimiyeti altındaki topraklarda yaşayan halklar zaman zaman toplu ya da yerel ayaklanmalar ile Osmanlı iktidarına karşı çıkmışlardır. Osmanlı İmparatorluğu'nun siyasi yapısında ve hukuk kurallarının oluşumunda İslam dininin belirleyici bir rol oynaması, Osmanlı İmparatorluğu'nun "İslam devleti", dolayısıyla bir "din devleti" olarak nitelenmesine neden olmuştur.
Osmanlı Hanedanı başlangıçta Türk kökenli olmasına rağmen dil, kültür, edebiyat ve alışkanlıklar açısından Farslaşmıştır. Osmanlı İmparatorluğu dönemi; Osmanlı Hanedanı'nın ve saray erkanının, Rum kadınlarla ve Slav Hristiyan halklardan (Sırplar, Bulgarlar, Ukraynalılar gibi) kadınlarla evlilik yapması, iskân politikası sebebiyle devşirilen Hristiyan çocukların Türk-İslam örf ve gelenekleri ile yetiştirilip yeniçeri ordusuna ve devlet kurumlarına alınmasıyla beraber, Türk tarihinin Roma-Doğu Roma tarihi ile kaynaştığı dönem olarak görülür. Arnold Joseph Toynbee gibi bazı tarihçiler Türkiye'nin tek ardıl devlet sayılması gerektiğini savunurlar.
Türkiye Büyük Millet Meclisi 3 Mart 1924'te Osmanlı Hanedanı'nın Türkiye'den sürgün edilmesi kararını aldı. Günümüzde hanedan ile soy bağı olanların bir kısmı Türkiye'de, bir kısmı ise yurt dışında değişik ülkelerde yaşamaktadır. 2009'dan 7 Ocak 2017'deki ölümüne dek Osmanlı Hanedanı'nın başı ve Osmanlı tahtının sahibi Abdülmecid Efendi'nin büyük torunu Bayezid Osman'dı.

OSMANLI PADİŞAHLARI SIRALAMASI VE TARİHLERİ
II. Bayezid (1481 – 1512)
Ayşe ARSLAN - Sabiha Gökçen Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesi
ÇALIŞMAYI HAZIRLAYAN ÖĞRENCİLERİMİZ
1)Ömer A. 3) Eren A. 5) Meryem A.
2) Salih A. 4) Ömer A.
ALTINORDU DEVLETİ
ALTINORDU DEVLETİ

ALTINORDU DEVLETİ TARİHİ
Altın Orda Devleti 1242 yılında kurulmuş bir Türk Moğol birliğidir. Altın Orda Devleti Moğol imparatorluğundan sonra kurulmuştur. Devlet mutlak monarşi ile yönetilmekteydi. Moğolcada Orda kelimesi otağ demektir. Bu yüzden bu devlete Altın Orda Devleti denilmiştir. Altın Orda Devleti'nin siyasi yapısı Cengiz Han'ın koyduğu yasalarla yapılmaktaydı. Altın Orda Devleti Türk Moğol karışımı bir ordudan oluşmaktay
Devlet kurulduktan sonra Türk Moğol karışımı olan bu ordu Rusların bazı bölgelerine istila etmiştir. Bundan dolayı da Rus yurtları pek çok kez bölünmek zorunda kaldı.
Altın Orda Devleti'nde bulunan köyler de köylerin ihtiyaçlarına yönelik olan bir teşkilat kurulmuştu.
Altın Orda Devleti Kurucusu
Altın Orda Devleti Cengiz Han'ın oğlu olan Cuci Han tarafından kurulmuştu

ALTINORDU DEVLETİNİN KURULUŞU
Cengiz Han ölümünden önce topraklarını oğulları arasında paylaştırmıştır. Seyhun Irmağı ve Baykal gölü de oğullarından biri olan Cuci'ye verilmişti. Cuci'nin küçük oğlu Batu Han Altın Orda Devleti topraklarını iyice genişletmiş ve Batı'ya seferler düzenlemişti. Daha sonra ise bu toprakları Orda Han ile paylaştı. Böylece topraklarını iyice genişleten Altın Orda Devleti 1242 yılında tamamen egemenliğini ilan etmiş oldu.

Altın Orda Devleti Hükümdarları
- Yıkama Han
- Taş
- Sertak
- Kaptan
- Berke
- Nogay
- Mengü Temür
- Tuda Mengü
- Tula Buka
- Tohta
- Gıyaseddin Muhammed
- Tinibeg
- Canibeg
- Berdibeg
- Suç
- Muhammed
- Kildibek
- Hızır
Altın Orda Devleti Sınırları
Rusya'nın Avrupa topraklarından, Karadeniz'in Kuzey bölgesinden Gürcistan'a kadar, Ukrayna ve Kazakistan'ın Avrupa topraklarının hepsi Altın Orda Devletine aitti.
Altın Orda Devleti Yıkılışı
Altın Orda Devleti'nin yıkılışı belirli aşamalara bağlı olarak gerçeklemiştir. En önemli olay ise Emir Timur ve Altın Orda Devleti hükümdarı olan Toktamış Han'ın mücadelesinden geçmektedir. Emir Timur, Timur İmparatorluğu başında iken düzenlemiş olduğu seferler Altın Orda Devleti için bir tehdit olarak görülmüştür.

1260 ve 1280 yılları arasında ise Altın Orda Devleti fetret devri dönemine girmiştir. Geçen 20 yıl boyunca Altın Orda Devleti bazı iç karışıklıklar ile uğraşmıştır. Kardeşler arasında çıkan hükümdarlık ve taht kavgası devletin karışıklığına sebep olan en büyük etmenlerden olarak gösterilmiştir.
Altın Orda Devleti hükümdarı Berdibeg iç karışıklıkları önleyememiş ve devlet iyice zayıflamış duruma gelmiştir.
Urus Han'da bu karışıklıklardan korkarak Timur'a sığınmak zorunda kalmıştır. Bu durumda ise Timur ve Toktamış arasında ki ilk tanışma gerçekleşmiştir. Bu şekilde devlet zamanla parçalanmış ve yıkılmak zorunda kalmıştır.
SERAP SAĞIN - DÜZCE BORSA İSTANBUL MESLEKİ VE TEKNİK ANADLU LİSESİ
ÇALIŞMAYI HAZIRLAYAN ÖĞRENCİLERİMİZ ;
1) erkan t. 2) BaharÇ Bist 3) Keremcan I.


Büyük Hun İmparatorluğu'nun dağılması üzerine, Hunların büyük bir kısmı Volga'nın doğru göç, bir bölümü de Güneye doğru inmiştir. Güneye inen Hunlar daha sonraları Ak Hun İmparatorluğu'nu kurmuşlardır.
Ortadoğu Hunları da denen Ak Hunlar, bir yüzyıldan fazla bir süre Horasan, Pencap, Afganistan, Hindistan, Harezm, İran ve Doğu Türkistan bölgelerinde egemen olmuşlar ve imparatorluklarını sürdürmüşlerdir.

Çin kaynaklarında Ak Hunlar hakkında geniş bilgi vardır. Ak Hun devleti içinde bazı Moğollar ve İranlılar da yaşamışlardır. İmparatorluğun egemen bir topluluk çoğunluğu ise Hunlar'dan gelme Türklerdi.
Eftalit Devleti kuruluşunun hemen ardından Sasaniler'e karşı uzun sürelik bir savaşa başladı. Savaşta Sasaniler peş peşe büyük yenilgiler aldılar. Yapılan savaşlar İran tam mağlubiyete uğratılmış Horasan üzerinde Eftalit hakimiyeti kurulmuştur. Ayrıca, İran uzun süre Eftalitleler'e yıllık haraç ödemek zorunda kaldı.
Göçebe bir kavim olan Ak Hunlar devlet kurduktan sonra da göçebeliklerini sürdürmüşlerdir. Bu özellikleri taşıyan ilk Türk devletidir. Bu bakımdan Türk tarihi içinde ayrıca bir bakıma sahiptir.
Ak Hunlar da at sırtında yaşayan bir kavimdi. Hem günlük yaşamda, hem de kültür ve sanatlarında hayvan konusuna önem veriyorlardı. Eserlerinde ve süslemelerinde hayvan motifleri göze çarpmaktadır. Göçebe yaşam çadır olgusunu sürdürmüş, sosyal yaşam ve ilişkiler ile beraber kültür ve sanat olguları da buna göre biçimlenmiştir.
Ak Hun kültürü Göktürk kültürüyle benzerlerine sahiptir. Devlet teşkilatlanmaları ve sosyal hayat hemen hemen aynıdır. Ak Hunlar bulundukları sahanın dışarıdan de etkilenmişlerdir.
Türkiye'de görülmeyen motifler Ak Hun'da vuku bulmaya başladı. Bunlara en önemli örnek Tavus kuşu figürü olacaktır. Hakanın tahtının tavus kuşu ayakları üzerinde olması gibi etkiler, İran ve Hint kültürü etkileridir.
1.yüzyılın ilk yarısında güçlü dönemlerini yaşayan Akhunlar, aynı zamanda Asya'nın ipek ticaretini de ellerinde bulunduruyorlardı.552 yılında Göktürk Devleti kurulunca, Göktürklerin batı illerini yönetmekte olan İstemi Yabgu, düşmanları olan Avarlarla iyi ilişkiler içinde Akhunların kullanımı için Sâsânîlerle anlaştı. Akhunlar, Göktürklerin ve Sâsânîlerin ortak saldırıları sırasında yıkıldılar ve toprakları, bu iki devlet arasında paylaşıldı (564 veya 557). Bu şekilde, iki yüz yıllık bir egemenlikten sonra Hunların son bölümü de tarih sahnesinden mesaj oldu.
Ak Hun İmparatorluğu Hükümdarları
1) Aksuvar (420 - 470)
2) Toraman (496 - 502)
3) Mihirakula (502 - 530)
4) 530 - 562 görevinde kimin kağanlık yaptığını tespit

MS 375 yılında bugünkü Macaristan topraklarında kurumuş olan Avrupa Hun İmparatorluğu Avrupa'da kurulan ilk Türk Devletidir.
İmparatorluk 454 iz kadar yaşamını sürdürdü. Çok geniş bir bölgeye sahip olarak Balkanlarda hüküm sürdü.
Avrupa Hun İmparatorluğu, aynı zamanda tarihe çok önemli hükümdara sahiptir. Balkan seferleri ile İtalya seferi ve Batı Roma (Galya) seferleri Avrupa Hun İmparatorluğu'nun adını altın harflerle çıktı.
Avrupa Hun İmparatorluğu'nun Kuruluşu
1.Yüzyılın sonlarında Batıya doğru göç eden Balamir önderliğinde Hunlar, bu doğrultuda Kavimler Göçüne sebep olmuşlardır. Hunların bir bölümü doğuya doğru göç etti. Ancak diğer bölümü ise Batıya doğru ilerledi. Balamir'in ölümü ile beraber Hunlar Uldız liderliğinde ilerleyişini devam ettirdiler. Karpat dağlarını aşarak Macaristan'a kadar Başarılı bir şekilde ilerleyen Hunlar, daha sonra Macaristan'da Uldız liderliği altında Avrupa Hun İmparatorluğu'nu kurdu.

Avrupa Hun İmpratorluğu Sınırları
Avrupa Hun İmparatorluğu kurulduğu yer oldukça geniş bir bölgeye yayıldı. Özellikle Uldız döneminde Orta Avrupa'dan Hazar denizine kadar çok geniş bir sınıra sahip oldular. Böylece batının kısmı bir kısmı ile beraber Rusya'nın bir bölümü o dönem Avrupa Hun İmparatorluğu egemenliği altına girmişti. Başarı merkezi bir otoriteye sahip güçlü devlet olmayı başaran Avrupa Hun İmparatorluğu, bunu daha çok Uldız döneminde gerçekleştirdi. Attila döneminde devlet en geniş sınırlarına ulaşmıştır.En geniş sınırlara sahip olanlar dönemlerde Hazar Denizi'nin doğusuna kadar uzanmışlardır.

Uldız Dönemi
Avrupa Hun İmparatorluğu'nun çevre politikası Uldız Zaman Aşamasında. Bu politikaya göre; Bizans baskı altında tutulacak ve Cermen kavimlerine karşı Batı Roma İmparatorluğu ile işbirliği yapılacak. Hunların Tuna boylarında görülmesi Kavimler Göçü'nün ikinci büyük dalgasını başlattı. Bunun için Barbar Kavimleri Roma topraklarına girmeyeca, Batı Roma Uldız'dan yardım istemiştir. Uldız, yandan da Batı Roma'yı (Barbar) kurtarmış, yandan da Vandal, Süev, Alan gibi Germen kavimlerini Ren Nehri ötesine, Galya'ya (Fransa) zorladı.
409 yılında Tuna'yı geçen ve Bizans'a yetenek göstermek isteyen Uldız, kendisiyle barış görüşmeleri yapmak için gönderilen Bizans elçisine “Güneşin battığı yere kadar onun yeri zapt edebilirim” diyerek meydan okumuştur. Uldız zamanında Hunlar, Orta Avrupa'dan Hazar Denizi'nin doğusuna kadar kopuş geniş topraklara sahip olmuşlardır. Onun araştıracağı Hunlar, V yüzyılda otoriteye sahip kuvvetli bir devlet olarak ortaya çıktılar. Uldız'ın 410 yılında ölümünden yerine Karaton geçti.
Rua Dönemi
Karaton'dan sonra 422 yılında yerine Rua geçti ve ülkeyi diğer kardeşleri Muncuk, Oktar ve Aybars ile birlikte yönetti. Rua, Bizans üzerine bir sefer düzenledi (422). Hiç bir direniş gösteremeyen Bizans, ağır bir vergiye bağlandı. Bu sırada Batı Roma, iç karışıklıklar içinde bulunuyordu. Bu durumdan isteyen Bizans imparatoru II. Theodosius (408-450) İtalya üzerine ordu ve donanma gönderdi. Bu gelişmelerde Batı Roma Rua'dan yardım istedi. Hun hükümdarı Rua da, 60 bin kişilik bir kuvvetle İtalya üzerine yönelince, II. Theodosius savaştan çekilmek zorunda kaldı.Rua Bizans üzerine yapacağı yeni bir sefere hazırlanırken 434 yılında öldü. Yerine Muncuk'un oğlu Attila geçti.
Attila Dönemi
Rua'dan sonra Hunların başına Attila ve gelin Bleda birlikte geçtiler (434). Onun ne kadar büyük hacmi Bleda ile tahtı paylaşmış ise de, tüm yetkiler Attila'da olmuştur.
Attila, Bizans'a sığınan Hun kaçakları meselesini görüşmek üzere gelen Bizans heyetiyle 434 yılında Margos Barışı'nı imzalamış ve Bizans'ı vergiye bağlamıştır.
Fakat Bizans'ın antlaşma şartlarına uymaması nedeniyle Attila Bizans hâkimiyetindeki Balkanlar'a seferler düzenlemiş bu seferler içinde Bizans'la 447 yılında Anatolios Barışı imzalanarak Bizans'ın ver vergi üç katına çıkarılmıştır.
Attila Avrupalılarca “Tanrının Kırbacı” olarak nitelendirilmiştir.

Avrupa Hun Devleti, Bizans'la ilk kez savaşan ve antlaşma imzalayan Türk Devleti'dir
Attila'nın faaliyetler, Germenlerin ünlü destanı Nibelungen (Nibelungen) 'e konu olmuştur. Bu destanda Attila'dan Etzel ismiyle bahsedilmiştir.
Attila, Türk veraset anlayışında ilk değişimi gerçekleştiren hükümdardır. Yönetimi “babadan oğla geçen hükümdarlık sistemi” ne dönüştürmüştür.
Avrupa Hun İmparatorluğu'nun Yıkılışı
Attila öldüğü zaman arkasında İlek, Dengizik ve İrnek adlarında üç oğullar barakmıştı.
Yerine geçen oğulları, devlet idaresinde başarılı olamadılar.
Taht için yapılan kavgalar Hunları zayıf düşürdü. Bu nedenle Hunların büyük bir kısmı Karadeniz'in kuzeyindeki geniş düzlüklere çekildi.
Hunların bir kısmı Orta Asya'ya geri döndü. Bir kısmı ise Avrupa'ya doğru ilerleyen Avarlara katıldı.
Avrupa Hun İmparatorluğu Hükümdarları
1) Balamir (375 - 395)
2) İldız (395 - 410)
3) Karaton (410 - 415)
4) Muncuk (415 - 425)
5) Oktar (425 - 430)
6) Rua (430 - 434)
7) Bleda (434 - 445)
8) Attila (445 - 453)
9) İlek (453 - 454)
Tuğba AY - Yusuf Kalkavan Anadolu Lisesi
ÇALIŞMAYI HAZIRLAYAN ÖĞRENCİLERİMİZ
1-PE YKL
2-EA YKL
1.Göktürk Kağanlığı
2.Uygur Kağanlığı

Göktürk Kağanlığı
GÖKTÜRK İMPARATORLUĞU
Hunlar döneminde bozkırlarda göçebe olarak kurulan Göktürkler HUN İmparatorluğunun yıkılmasıyla Asya bozkırlarında yaşayan Aşina (Hun topluluğu) kabilesine dayanır. Günümüzde Moğolistan olarak belirtilen bölgede Altay eteklerinde Juan-Juan İmparatorluğu himayesinde yaşayan Aşina kabilesi, demirci yetenekleri ve zanaatlarıyla devletin demir ve dökme çelik işçiliğini yapıyorlardı. Önceleri daha çok Juan-Juan imparatorluğuna bağlı yaşayan bu kabile aynı zamanda kendi içinde giderek teşkilatlanmış ve gelişmiştir.
İlk hükümdarı olan Bumin Kağan, 540 yılında kabilenin yönetimine geçerek Aşina kabilesinin başı yani Han’ı oldu. Özellikle bölgede ikiye bölünen Topa İmparatorluğunun doğu ve batı kolları asında mücadele ve Juan-Juan iktidarından çekinen Batı Topa İmparatorluğu Bumin Kağan ile iyi ilişkiler kurmaya çalışmıştır. İli derleyen ve bu nedenle İliğ Kağan olarak da bilinen Bumin Kağanın ölümünde sonra yerine oğlu Kolo (kara) Kağan geçtiyse de iktidarı kısa sürmüştü. Bir yıl sonra Mukan Kağan devletin başına geçti. Mukan Moğol soylu Kitanları yenerek Doğu Göktürk Devletinin sınırlarını Büyük Okyanus’a kadar genişletti. Mukandan sonra tahta Tapo (taspar) Kağan geçti. Ta-po, Budizm’i kabul eden ve Çini baskı altında tutan yönleriyle giderek devlette yükselmeye başladı.
Doğuda bunlar olurken batıdaki sınırlarını Kırım’a kadar genişleten İstemi Kağan öldü ve yerine oğlu Tardu Kağan geçti. Tardu, 603 yılına kadar hükümdarlığını sürdürdü. Doğuda Ta-pu’nun ölümü üzerine tahta çıkan To-lo-pien (Apa Kağan) kurultayda yapılan toplantıda kabul edilmedi. Yerine Ta-ponun yeğeni Şa-po-lio(İşbara Kağan) Doğu Göktürk devletinin başına geçti. İşbara Han’ın Apa’nın annesini öldürmesiyle Doğu ve Batı Göktürk devleti arasında ilişkiler bozuldu. İki kardeş devlet artık birbirlerine kin ve düşmanlık besler hale geldiler. Tardu’nun ölümünden sonra Datı Göktürkleri, güçlerinin zayıfladığının bir göstergesi olan, yabguluk ve şadlık adları altında Aşena ailesine mensup kişilere yönetildikten sonra 630 yılında Çin egemenliğine girdiler. Bundan sonra On Oklar adını alarak Türgiş boyunun önderliğindeki boylar federasyonunu şeklinde yüzyılın sonuna kadar Çin hakimiyetinse esir kaldılar.
Doğu Göktürk kağanlığı ise Şi-pi Kağan 619’da ölümüne kadar hakimiyetlerini korumayı başardılar. Ondan sonra görülen İlığ Kağan Çinin başkentini kuşattı ise de tutsak alındı. İlığ Kağan’ın esaretten ölmesiyle I. Göktürk Kağanlığı tamamen yıkılmış oldu.
Aynı tarihlerde Çin İmparatoru Tai-tsung kendisini Türklerin Gök Kağanı ilan ediyordu. Hakanlığa bağlı Türk ve yabancı boylar etrafa dağılmaya başladılar. Bunlardan bir kısmı ise Çine sığındı. 50 yıl süren esaret hayatında Türk budununu toparlama çalışmaları ve Çine karşı başkaldırma hareketleri gözlenir. Bunlardan en ünlüsü Göktürk prensi “Kür-şad” ve kırk çerisinin isyan denemesidir.
- Full access to our public library
- Save favorite books
- Interact with authors
HAZIRLAYAN OKULLAR
1- Murat ÇELEBİ - Çarşamba Fen Lisesi
2- Özlem ÇELİK - Özel Çerkezköy Organize Sanayi Bölgesi Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesi
3- Ayşe ARSLAN - Sabiha Gökçen Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesi
4- Tuğba AY - Yusuf Kalkavan Anadolu Lisesi
5- Meltem Akdeniz - Şaban Temuge Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesi
6- Hülya TANDIRCI - Bursa Anadolu Kız Lisesi

HAZIRLAYAN OKULLAR
7- Emre NUSEL -Özel Çerkezköy Organize Sanayi Bölgesi Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesi
8- Serap SAĞIN - Düzce Borsa İstanbul Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesi
9- Dilaver AYDIN - Ali Fuat Başgil Anadolu Lisesi
10- Erkan ERDOĞAN - Çarşamba Fen Lisesi
11- Fatima Mammadova- ADNSU - nun nəzdində Bakı Neft - Energetika Kolleci
12- Sevinj Mammadova - ADNSU - nun nəzdində Bakı Neft - Energetika Kolleci
ÇALIŞMAYI HAZIRLAYAN ÖĞRENCİLERİMİZ
1) D.G 6) T.D 11) M.A
2) Z.A 7) Z.K 12) İ.K1
3) K.B 8) Z.Ş 13) Y.Ö
4) S.K 9) S.T
5) İ.K 10) S.Ç
MURAT ÇELEBİ - ÇARŞAMBA FEN LİSESİ
Timur İmparatorluğu ve Büyük Hun İmparatorluğu
Timur İmparatorluğu

- < BEGINNING
- END >
-
DOWNLOAD
-
LIKE(3)
-
COMMENT(5)
-
SHARE
-
SAVE
-
BUY THIS BOOK
(from $41.59+) -
BUY THIS BOOK
(from $41.59+) - DOWNLOAD
- LIKE (3)
- COMMENT (5)
- SHARE
- SAVE
- Report
-
BUY
-
LIKE(3)
-
COMMENT(5)
-
SHARE
- Excessive Violence
- Harassment
- Offensive Pictures
- Spelling & Grammar Errors
- Unfinished
- Other Problem
COMMENTS
Click 'X' to report any negative comments. Thanks!